olmasaydım böyle, divane gibi
budala, abdal bir aşık
anadan doğma sırılsıklam
suya
toprağa
çiçeğe
dağ başındaki ceylana
dere boylarında şelaleleri aşan bir balık gibi
dörtnala gider gibi
peşine düşmeseydim sevdanın
saçları karma karışık
toz toprak içinde
güneşin anlında yanmış
esmer yüzünde parlayan gözlerine
aşık olmasaydım
acı çeker miydim böyle.
bilinmez ki!
akıl ermezdi
daha evcilik oynarken
çocuk yüreklerde
sevdanın yeli boydan aşardı
daha küçücük yürekler hırpalanırdı acısından
sevsen acıtır, sevmesen acıtırdı
daha küçücük yaşta
göz bebekleri büyürdü
göz göze geldiğinde
esir alırdı seni
düşlerini kurardın
büyüdükçe artan yasaklar
çizilen sınırlar
belini bükerdi
yüreğini burkardı
mengenede sıkılmış gibi
her göz göze gelişin bir bedeli vardı
hayatın akışına bu kadar tezat
nereden türemişti böyle
kabul edilmez
katlanılmaz sınırları zorlardık
sevdiğini yitirirdin bir törenin bağrında
sevdanı ellere verirlerdi
acını yellere veremezdin
böyle deli, divane olmasaydım
böyle abdal, aşık olmasaydım
bunca acılara müptela olur muydum.