NAZIM HİKMET ŞİİRİNDE İMGE VE HAZİRANDA ÖLMEK ZOR

Adil Okay kullanıcısının resmi
"2 Haziran günü Orhan Kemal ile Ahmed Arif’i, 3 Haziran günü Nazım Hikmet’i kaybettik.

 

Yine Haziran ayında Gezi Direnişçileri

Mehmet Ayvalıtaş,

Ali İsmail Korkmaz,

Ethem Sarısülük,

Abdullah Cömert ve Medeni Yıldırım katledildiler.

Saygıyla anıyorum." 

 

Avrupa’da Rimbaud ve Lautreamont’dan, Türkiye’de Nazım’dan beri şiirde artık ölçü, uyak, hece sayısı, koşuklama kuralları kullanılmıyor. Dolayısıyla Türkiye’de nazım’dan serbest nazıma geçiş, adı Nazım olan bir şairle başlamıştır. Yani Nazım Hikmet’in gücü ve saygıyla anılmasının tek nedeni toplumcu / sosyalist şair olması değildir, bu gün toplumcu olmayan yazar, şair ve eleştirmenler de Nazım Hikmet’i Türk/çe şiirinin büyüklerinden kabul ederler. (Ancak bilhassa banka sermayesi ile kurulan yayınevlerinin sansürüne inat unutmayalım ki: "Sevdalınız Komünisttir".) Bunun bir nedeni şiirde yeni bir ekolun, serbest nazımın ve toplumcu gerçekçiliğin öncülüğünü yapmış olmasıdır. Artık çağdaş şiirde aşk, sadece ‘aşk’ sözcüğüyle, barış, barış sözcüğüyle, anlatılmıyor. Bunların yerini imgeler, simgeler ve semboller aldı.

Mesela onun aşağıdaki “Nikbinlik” yani iyimserlik şiiri, zor şartlarda çalıştırılan çocukları betimler. Nazım'ın bu şiirde toplumsal eşitsizliği işlerken umudu, gelecek güzel günleri de işaret etmesi paradoks degildir. Onun komünizm ütopyasından kaynaklanır.

 

"“Güzel günler göreceğiz çocuklar, / güneşli günler / göreceğiz… / Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, / ışıklı maviliklere süreceğiz çocuklar, / Açtık mıydı hele bir / son vitesi, / adedi devir / Motorun sesi. / Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir / ne harikûlâdedir / 160 kilometre giderken öpüşmesi… / Hani şimdi biz / bir peri masalı dinler gibi seyrederiz / ışıklı caddelerde mağazaları, / hani bunlar / 77 katlı yekpare camdan mağazalardır. / Hani şimdi biz haykırırız / Cevap: / açılır kara kaplı kitap: / zindan… Kayış kapar kolumuzu / kırılan kemik / kan. / Hani şimdi bizim soframıza / haftada bir et gelir. / Ve / çocuklarımız işten eve / sapsarı iskelet gelir… / Hani şimdi biz…/ İnanın: /güzel günler göreceğiz çocuklar / güneşli günler / göreceğiz. / Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, / ışıklı maviliklere / süreceğiz…”

 

 
NAZIM’DA AÇIK İMGE VE SÖZE DAYALI ŞİİR
 
"Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
 
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
 
Ve ben artık biliyorum:
Toprağın -yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil değil!
Sen yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen yürümelisin,
beni bırakarak...
 
Kadın sustu.
Sarıldılar
 
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
Ayrıldılar."
 
NAZIM ve PAUL ELUARD
Toplumcu Gerçekçi Nazım Hikmet ile sürrealist Paul Eluard’ın şiiri arasında da benzerlik kurabililiriz. Her iki şair de imgenin tutsağı değildir; Şiirin bütünü içinde kullanılmış bazı düz sözler inanılmaz bir çarpıcılık, bir imge yeteneği kazanmaktadır.
 
“Akıyordu su gösterip aynasında söğüt saçlarını−
Salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere”
 
Hiroşima olayı Nâzım Hikmet’in şiir yaşamında önemli bir yer tutar.
“Kapıları çalan benim / kapıları birer birer. / Gözünüze görünemem / göze görünmez ölüler. / Hiroşima’da öleli / oluyor bir on yıl kadar. / Yedi yaşında bir kızım, / büyümez ölü çocuklar. / Saçlarım tutuştu önce, / gözlerim yandı kavruldu / Bir avuç kül oluverdim, / külüm havaya savruldu. / Benim sizden kendim için / hiçbir şey istediğim yok. / Şeker bile yiyemez ki / kâat gibi yanan çocuk. / Çalıyorum kapınızı, / teyze, amca, bir imza ver. / Çocuklar öldürülmesin / şeker de yiyebilsinler.”
 
Nazımdan serbest nazıma, Fütürüzmden, Dadacılığa, Sosyalist Gerçekçilikten, Sürrealizme, Sürrealizmden Büyülü Gerçekçiliğe kadar her şiir (sanat) akımı ve onun öncüleri dünya kültür hazinesine katkıda bulunmuştur. Şiirin okunmadığı, geriletildiği tarihsel kesitler olmuştur. Ülkemizde de, 1980 darbesini izleyen karanlık günlerde, şiir de karanlığa gömülmek istenmiştir. Çeyrek yüzyıl sonra, tüm engellemelere rağmen şiir yatağı kendine bir yol bulmuş ve akmaya başlamıştır. Son zamanlarda insanı merkez alan şiirler, kurutulmuş şiir bahçesini yeniden umut rengine dönüştürmeye başlamıştır.
ADİL OKAY
okayadil@hotmail.com
 

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

06/14/2025 - 09:30
05/19/2025 - 00:02
05/18/2025 - 12:07
04/29/2025 - 21:15
03/22/2025 - 15:27

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...