
Hüseyin Can’ın anlatımı bildiğimiz o öykü formatına benzemez. Hüseyin Can’ın kendi formatı vardır. İçten, samimi, coşkulu...
Bir an bir yöreyi, bir dağı, bir ırmağı anlatan bir tanıtım yazısı okuduğunuzu sanırsınız. Bazen bir romanın giriş bölümünde olduğunu düşünür, kendinizi koy verir, gerisini merak ederken bitiverir aniden. Bazen kurşuna dizilen bir topluluğun içinde ölüm numarası yapan küçücük bir çocuksunuz, büyür aksakallı bir ihtiyar olur, yine çocuklara anlatırsınız meramınızı. Bazen evlilik çağına gelmiş, içi umutsuzluklarla dolu bir çingenenin dramını yaşarsınız.
Sonra özlemi çekilen, insanımıza çok görülen, Türk ve Ermeni iki ailenin sımsıcak dostluğunu yaşarsınız. Aynı anda okuyan Aram ve Arda'nın şahsında geleceğin Türkiye’sini hayal edersiniz. Ama sizi izleyen bir göz kama gibi giriverir aranıza.
Kısacası birbirinden ilginç öyküler, alışık olmadığımız bir format içinde, kendine has bir lezzet içinde sunulur bize. Okumanızı tavsiye ederim.