Devrimci Kimdir, İnsan Neden Devrimci Olur?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Türkiye devlet Yönetimi ve burjuvazinin oturmuş bir ahlaki yapısı bulunmuyor. Aslında bizim gibi toplumlarda burjuva kültürü ve ahlak yapısı birazcık oturmuş olsa, inanıyorum ki, bilimsel devrimlerin yolu rahatlıkla açılacaktır. Çünkü halk her şeye susamıştır. Doğru kültür, birazcık ahlak ve insani kişilik her şeyi düşünülenden daha güzel yapar.

 
Devrimci iki şekilde olunur. Bunlardan birisi felsefi teorisiyle kültür devrimciliğidir, diğeri askeri zeka ve bilgiyle devrimciliktir. Her iki devrimci de siyaset bilimimin en büyük mimarıdırlar. Bu bakımdan biz sıradan insanlar, ancak bu bilime su taşıyan çıraklar olabiliriz. Kısa tanımdan da anlaşılacağı gibi siyasete ilgi duyan kişi, ya gerçek devrimci olmalıdır veya haddini aşmadan, gücü oranında destek sunmalı. Kimse büyük laflar etmemeli.
Kişi insanca yaşamak için devrimci olur. Çünkü insanlıktan nasibini almamış maddiyatçı canavar burjuvazi, ortak yaşam değerleri olan ekonomi, sosyal, kültürel, ulusal, sınıfsal, din, doğa, insani ve cinsiyet gibi her şeyi yalnızca kendilerine hak görmüştür. Bu insanlık dışı yaşamı kökünden değiştirip, herkesin insan yerine konduğu sistemin gerçekleşmesi devrimcilerin elindedir. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde kültürel değerler bilinçli şekilde yozlaştırıldığından, insanlık ve devim kavramı da, bundan olumsuz şekilde etkilenmekte. Örneğin burjuva tarafından kavratılan devrim ve yaşam anlayışı, genellikle eski yöntem, araç ve gereçleri değiştirmek şeklindedir. Bu da maddi gücü olanın kendi başına yaptığı iş olup, derin hiçbir felsefi teori ve bilimselliğe ihtiyaç duyulmaz. Ve insanlık her yönüyle basite indirgenir.
Gerçek devrim ve devrimcilikte ise; bilimsel yeni yaşamı yaratmak için derin bilgi, birikim ve felsefi teoriyle ancak mümkündür. Sosyalistlerin dışında kimse cesaret edemez buna. Burjuvazinin arkasından giden sosyal demokratlar bile göze alamazlar devrimciliği. Şayet kişi düzene karşı bir iddia sahibi ise, bilinç ve düşünce yapısında mevcut düzen anlayışını aşacak kültürel aşamaya gelmek zorunda. Tam tersine burjuvanın bilgisiyle yetinip, burjuva özentisiyle muhalif görünmek onun soytarılığını yapmak demektir.
Konu devrim ve devrimcilik olduğuna göre, 21.Yüzyıl gerçekliğine dayanan bilimsel sosyalist devrim ve devrimciliği netleştirmek gerekir. Bunun içinde çağın sosyalizm anlayışı nasıl olmalıdır? Sorusu dağ gibi önümüzde duruyor. Sorunun doğru cevabı aranırken, mevcut Marksist Komünist Teoriyi anlamsızlaştırmadan, yeni ilkeler eklenerek yapılmalı. Ayrıca konuya ilgi duyup perspektif sunacak kişiler, çeşitli platformlarda tartışmalıdırlar. Beklemek her zaman sosyalistlerin aleyhinedir. Bilimsel Sosyalizm üzerine uzunca tartışılmadan ilkelerin netleşmesi mümkün değil. İşte bu gerçekliğe inanarak devrimci kimdir, bilimsel sosyalist ilkeler neler olmalı arayışıyla bu makale hazırlanmıştır.
Diyalektik Tarihi Materyalizm, Felsefenin Temel ilkeleri ve Komünist Manifesto da, sosyalizmin ilkeleri Marks, Engels, Polizer, Lenin, Stalin ve Mao gibi birçok devrimci ustat tarafından belirlenmişti. Ancak bu ilkelerin çağa uygunluğunu sağlamak açısından, bilimsel sosyalizmin yeniden güncellenmesine acilen ihtiyaç var. Bilindiği gibi Reel Sosyalist devrimcilik, yalnızca emek sermaye çelişkisini temel alıp, diğer ulusal vb. sorunlara tali yaklaşan ideolojik bağlılıkla, silahlı veya silahsız kültür devrimleri şeklinde gerçekleşiyordu. Reel sosyalist devrimci anlayış, birçok eksikliklerine rağmen ezilenler açısından büyük umuttu. Epeyce de ivme kazandı, ancak kendisini yenileyemediğinden dağılıp yok olurken, kalanlar ayakta durmakta zorlanıyor. Mevcut durum dikkate alınarak, çağın “Bilimsel Sosyalist Devrimci Düşünce ve Devrimcisini” tanımlamak şattır.
Dünya genelinde sosyalistler açısından uzun zamandır ciddi bir duraklama söz konusu. Farkında olunmasına rağmen sosyalist siyasi parti, sendika ve sivil toplum örgütleri, hâlâ eski anlayışla bir şeyler yapamaya çalışsalar da, bir adım ileri gidilemiyor. Çünkü dünya, toplum, sınıf, emekçi kitleler, devletler, halkların yaşam ve dünyaya bakışları tamamen değişti. Eskiden devrim mücadelesi verenler, sosyalist devletlerden silah desteği alarak kendi güçleriyle bunu gerçekleştirirlerdi. Günümüzde bu imkanı kalmadı. Zorunlu olarak bazı burjuva devletleriyle belirli ilkeler doğrultusunda müttefiklik yapılarak hedefe doğru ilerlenebilir.
Örneğin burjuva devletleriyle taktiksel ilişkilerle düşman güçlerin imha etme girişimlerini zayıflatmak mümkündür. Çünkü burjuvazi de bazı şeylere sahip olmak için farklı yapılarla ilişki kurmaya muhtaç. Bununla kalınmayıp kıtalar arası gerek evrensel çapta gerekse küresel, kültürel politik ilişkiler geliştirilmeli. Çağın teknolojik iletişim imkanı bulunmaz fırsatlar sunuyor. Tüm bu olanaklara rağmen, sosyalistler ve diğer demokratik kurumlar hâlâ birbirlerinden kopuk hareket ediyorlar. Bu kopukluğu Gezi ve Fransa'daki Sarı Yelekliler olaylarında gördük. Sürekli tek başına hareket edilmesi, sosyalizmin ütopya kalmasına neden oluyor. Bilimsel sosyalizme doğru ilerlemek için, sıralanan şu maddeler üzerinde tartışılmasına ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.
1- Öncelikle dünyanın her toplumundan siyaset bilimci ve sosyalist teorisyenler bir araya gelip, bilimsel sosyalizmin yeni ilkelerini belirlemeli.
2- Oluşturulacak yeni ilkeler bölgesel, küresel ve evrensel olup dünyayla entegrasyonu sağlamak zorunda.
3- Teknolojik iletişim ağı ve sosyal medya profesyonelce kullanılmalı.
4- Toplum ve halkların yaşadıkları tüm sorunlar, temel çelişki (Antogonizma) olarak ele alınmalı.
5- Emek sermeye sorunu, dil, din, düşünce, etnik, ulusal, kültürel, cinsiyet, kadın, çevre ve eşcinsellik gibi tüm konular ilkeselleştirilmeli.
6- Ülkelerin reel üretim ve ekonomik yapıları derince analiz edilip, buna göre alım satım ve ücret politikası belirlenmeli.
7- Hem devlet hem de özel sermayeye şartlara göre mutlaka bir sınır konulacağı gibi, reel gerçekliği aşan ücretler asla kimseye verilmemeli.
8- Doğa ve çevrenin korunması temel alınılarak, yapılacak her türlü üretim faaliyeti en ufak zarar vermeyecek şekilde ele alınmalı.
9- Devlet yönetimi başta olmak üzere, insanların her türlü lüks alışkanlıklarının büyük bir felaket olduğu, eğitim ilkesi olarak kabul edilip insanlar bu temelde eğitilmeli.
10-Her türlü teknolojik araçların bireysel değil daha çok kamusal alanlarda kullanılacak şekilde organizasyonu sağlanmalı.
11-Devletler arası silahlanmaya karşı ciddi önlem ve yaptırım ilkeleri oluşturulmalı.
12-Dünyanın tüm ülkelerinde merkezi yönetimler yerine, özerk (Ademi Merkeziyetçi) sistemler esas alınmalı.
13-Doğa, bitki, canlı hayvan ve insan hakları, her şeyin üstünde, anayasal güvenceye alınmalı. Geniş platformlarda tartışılarak bazılarının değişeceği gibi farklı maddeler eklemek mümkündür.
Oluşacak yeni sistemler kültürel ve askeri yapılarla garantiye alınmalı. Bilimsel sosyalist devrimlerin gerçekleşmesi, yaşanılan her ülkenin coğrafi, iklim, toplum yapısı, ekonomik, askeri ve dini özgünlüklerine göre belirlenmelidir. Bazı toplumlarda ciddi bir askeri güç kullanılmadan “Kültür Devrimi” şeklinde gerçekleşme imkanı varken, diğer toplumlarda “Devrimci Ordu” zorunludur. Bilimsel sosyalizm yolu genel olarak bu çerçevelerde iken, Türkiye ve bölge halklarında bunun gerçekleşmesinin daha zor olduğu bilinmelidir.
Türkiye'de hem burjuva demokrasisi açısından, hem de sosyalist bilimsel devrim için öncelikle çok ciddi kültür değişimine ihtiyaç vardır. Çünkü Türkiye'de mevcut egemen devlet yapısı, her şeyi masal, hikaye ve yalanlarla doldurmakta hiçbir sınır tanımıyor. Bırakalım genel kültürün doğruluğunu, kendi savunduğu din, ulus ve etnik milliyetçiliği dahi bilerek yanlış ve eksik öğretiyor. Diğer her alanda aynı yozluk söz konusu. Egemen sistemin bu yaptıklarını, devrimciler ve demokratlar gerçek doğru kültürel mücadeleyle deşifre etmeliler. Belirtilenler doğrultusunda hareket edilmediği sürece, Türkiye gibi ülke ve toplumlarda ne demokratik burjuva ne de sosyalist devrimlerin zemin bulma şansı yoktur. Öncelikle dil, ulus, din ve ekonomik (Sınıfsal) alanlarda doğru kültürle birlikte, gerçek demokratik yapı net olarak anlatılmalı halka. Devlet ve burjuvazinin yalancılığı her platformlarda ilan edilmeli. Böylece ciddi tartışma ve çelişki zemini oluşturularak, kendisini burjuva ahlakına yakıştırmayan kitlelerin, demokratlaşmaları sağlanmalıdır.
Türkiye'de her şey yalan, masal ve hikayelere dayandığından, toplumun üst düzeyden orta ve alt katmana kadar büyük çoğunluğu uyuşuk, yeteneksiz ve bilgisizdir. Burjuvazi ve devletle birlikte halk, aynı gerici yozluğun borazanlığını yapmaktan bihaber. Bu dünyanın en geri kalmış toplum özelliğidir. Çünkü Türkiye'de başta burjuvazi ilkesiz ve ahlaksıdır. Burjuvazi ve devlet yönetimi kendi koyduğu kurallara uymazken, halkı buna mecbur etmesi, toplumun lümpenleşmesine sebep oluyor. Halk; ırkçı ve gerici faşist lümpen yapıyı, önce kendi bilinç yapısında yıkmadan burjuvaziye geri atım attırması mümkün değil.
Dünyanın her yerinde devrim ve demokrasinin önündeki en büyük engellerin başında din ve ırk milliyetçiliği gelir. Ne zaman emekçi sınıflar din ve ulus ırkçılığını devletin elinden alıp, kendi bireysel maneviyatı olduğunu dayatıp devleti azarlarsa, ancak o zaman demokratikleşme gerçekleşir. Bunun tarihsel örneğini, Avrupa emekçilerinin mücadele, yaşam, tutum ve inanç anlayışlarından görebiliyoruz.
Avrupa ülkelerinde herhangi bir alanda sınıfsal ya da başka bir sorun ortaya çıktığında, ne Avrupalı devlet yönetimleri din ve ırkçılığı kullanır, ne de emekçi sınıflar. Bazı siyasi partiler din ve ulusal ırkçılık yaptıkları halde, çoğu meclise dahi giremiyor. Meclistekiler herhangi bir görev aldıklarında, demokratik davranmak zorunda olduklarını biliyorlar. Aksi davrandıkları sürece kamuoyu tepkisi ve yasalar gereği istifa etmek mecburiyetinde kalıyorlar. Bu gelişmiş burjuva ahlakıdır.
Türkiye emekçileri bunlardan örnek alarak, ne kendilerinin ne de devlet ve burjuvazinin din, milliyet vb. ırkçılıkları kullanmasına izin vermemeli. Devlet ve burjuvazi her türlü imkana sahip olduğundan, her zaman din ve ırkçılıkta dahil her şeyi kendi menfaatine rahatlıkla kullanabiliyor. Emekçilerin ırkçılıkta devletle yarışması, popolarını boşuna yırtmaktır.Türkiye  devlet Yönetimi ve burjuvazinin oturmuş bir ahlaki yapısı bulunmuyor. Aslında bizim gibi toplumlarda burjuva kültürü ve ahlak yapısı birazcık oturmuş olsa, inanıyorum ki, bilimsel devrimlerin yolu rahatlıkla açılacaktır. Çünkü halk her şeye susamıştır. Doğru kültür, birazcık ahlak ve insani kişilik her şeyi düşünülenden daha güzel yapar.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...