Kültür ve Sanatta İdeolojik Sorunsal Üzerine
kültür, sanatını kendi doğallığı içerisinde yaşatırken, ideolojik yaklaşım veya etkiler, genelde bazı toplumların kendilerini kanıtlayamama durumlarından kaynaklıdır.
kültür, sanatını kendi doğallığı içerisinde yaşatırken, ideolojik yaklaşım veya etkiler, genelde bazı toplumların kendilerini kanıtlayamama durumlarından kaynaklıdır.
Bilgisayarın hatta uçağın…
Her türlü teknolojik imkânın, renk renk elbiselerin, pahalı parfümün, kremlerin ve pahalı alışkanlıkların…
Ve sen!..
Her şey olabilirsin…
Güzel ya da çirkin.
Uzun ya da kısa olabilirsin.
Boylu poslu.
Gösterişli ya da gösterişsiz…
Tombul ya da zayıf…
Genç ya da yaşlı…
Kadın ya da erkek olabilirsin…
Anne, baba olabilirsin.
Kardeş, ağabey, dost, arkadaş…
Bir gün emekli bir amca bankamatikten emekli maaşını çekip minibüs durağına gidiyor. Onu takip eden hırsız da onunla birlikte minibüs bekliyor. İkisi de minibüse biniyorlar. Hırsız, emekli amcanın yanına oturuyor. Hissettirmeden amcanın cebindeki maaşını çalıyor.
Emekli amca minibüs parasını vermek için elini cebine atıyor, para yok. Arıyor tarıyor ama para yok. Kızarıyor, utanıyor. Ne diyeceğini bilemiyor.
Her uygarlık insanın ahlak, adalet seviyesini en iyi şekilde ifade eden büyük bir aynadır. Uygarlıkların yaptıkları ile, günümüz insanının yaptıkları ve yaşattıklarını karşılaştırdığımızda çağ, zaman dışında hiçbir farklılık bulunmuyor. Birisi ilkel şekillerde insanlığı ve doğal yaşamı yok ederken, diğeri modern araçları kullanarak aynı insanlık dışılığı sürdürmektedir. İnsanın günümüze kadar yaptığı, yaşattığı iyilik ve kötülükleri terazide tarttığımızda kötülükleri, iyiliklerinden milyon kat daha fazladır.
Tarih, kültür, sosyal psikoloji üzerine yapmış olduğum araştırmalarda, istisnalar hariç, uygarlıklardan günümüzdeki modern toplumlara kadar hepsi, genel olarak ahlak ve namus kavramını, direkt, dolaylı kadın cinsiyeti üzerine şekillendirmişlerdir. Bu o kadar iğrenç bir anlayış ki kadın sosyal, siyasal, cinsel olarak her şeyi erkekle birlikte yaşarken, çoğu zamanda erkeğin zorlaması neticesinde gerçekleştiği halde, erkek yerine kadını suçlu göstermek en büyük ahlaksızlıktır. Yaşanan ahlaksızlıkları bir çocuğa sorsak dahi, erkeğin direkt suçlu olduğunu rahatlıkla ifade edecektir.
Duygu Birliği: Bilindiği üzre canlıların doğal biyolojik egosal güdülerine dayanarak gerçekleşen bir edimdir. Bunun insan yaşamında gerçekleşmesine baktığımızda, büyük sorunlara ve yanlışlara sebep olduğunu herkes biliyor. Örneğin içgüdüsel egolarımızın karşılanmasından tutalım maddi, sosyal ve siyasal ihtiyaçlarımız kendisini dayattıkça, en kolay ve kestirme çözümün, duygusal egoyla hareket etmek ilk akla gelendir. Duygu yüklü irade, her an yüksek derecede farklı istem ve bencillikleri dayattığından, insanın başka türlü hareket etmesini de engelleyendir.
Asırlardır güvensizliğin tamamen dibe vurduğu toplumlarsa din, ırk kutsallığına sarılıp, namusu kadın şahsında gören teokratik anlayışlardır. Bu toplumlar olaylar karşısında profesyonel timsah gözyaşı dökerken, samimi olanlara taş çıkartırlar. Diğer modern timsah gözyaşıysa, Avrupa ve Amerika’nın, Rusya ile Ukrayna’yı savaştırıp, Ukraynalılara döktükleri gözyaşları, insanlık kırıntısını da yok etmiştir. Timsah gözyaşı politikası dünya toplumlarına o kadar derinlemesine nüfuz etti ki iki kardeş, akraba, aynı siyasi ve kültürden olanlarda dahi duygu, dostluk, güven bırakmadı.
Duygu, bilinç, düşünce, sorgu, akıl ve diğer tüm nöronlarımız; almış olduğumuz vitamin ve proteinlerin oluşturduğu, canlı kimyasal (Dopamin) enerjiyle harekete geçerler. İkinci aşamada yaşadığımız çevre, sosyal ortam, olumlu olumsuz olaylarla oluşan kültürel bilgiler, insani karakterimizi var edenlerdir. Bunları bizler ya bilimsel eğitim uygulamalarıyla nitelikli konuma getiririz veya saçma sapan masalsı uydurmalarla, geri şekilde yaşarız.