DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI VI

Görülmüştür kullanıcısının resmi
"Sanatçı, yazar, şair, küratör, aktivist ve nice nitelikleriyle onurlu duruşun timsali olan Adil Okay'ın 21. kitabı "Tuhaf Buluşmalar Metrosu” adlı drama oldu. Bir metro çıkışında, internette yazıştığı bir erkekle randevulaşan kadın, buluşma saatinde, metrodan çıkan bir başka erkeğin kendisine bakışından çıkarsamayla beklediği erkek olduğunu sanır. "O sen misin?" diye söze başlar. Ardı sıra diyaloglar gelişir. İki karakterin de yalnızlaşmaya karşı kişiliklerini korudukları anlaşılır. Fazlasını eserde bulacaksınız. Tiyatro alanında üretimlerin azlığı düşünülünce "Tuhaf Buluşmalar Metrosu” sorgulayan/sorgulatan başarılı bir eser olarak parıldamakta..." Ayhan Kavak...2 No'lu T Tipi Hapishane... Tarsus

 
 
 DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
VI
Madde 51: Stefan Zweig yazdığı biyografik eserlerde Freud, Jung ve Adler’in psikolojik, psikoanalitik yöntemlerinden çokça yararlanmıştır. Montaigne, Fouché, Erasmus, Marie Antoinette gibi biyografik metinlerdeki psikolojik çözümlemeler derinlikli ve başarılıdır. Novellaları güncelliğini korumaktadır. Zweig savaşa karşıydı. 2. Dünya Savaşından ne kadar kaçsa da açığa çıkan kaotik ortam onu nefessiz bırakır. İçselleştirdiği kozmopolit kültürün yıkıldığını ve bir daha inşa edilemeyeceğinin veisindeydi.
Madde 52: Satranç, Zweig’in ölümünden hemen önce tamamladığı eserlerdendir. Karakterlerinden olan Dr. B Nazilerce malvarlığına el konularak tutuklanır. Gestapo onu bir otel odasında tecritte tutmuştur. Bir satranç kitabı onu bir nevi hayatta tutsa da ruh hali aşırı hassaslaşmıştır. Psikolojik dengesi bozulmuştur. Tahammülsüz, sabırsızdır. Burada Dr. B pekala Zweig’in ruh halini yansıtıyor olabilir. Zweig, Nazilerin eline geçmemiş olsa da Avrupa’nın içine düştüğü karanlığa tahammül edemez. Bir dostuna yazdığı mektupta şöyle der: “Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna tahammülüm, gücüm kalmadı…” 1942’de eşi Lotte ile birlikte Brezilya’da intihar eder. Dr. B’nin iç dünyasındaki yarık Zweig’in içinde de vardı.
Madde 53: J.J. Rousseau’nun itiraflarında, “Yalnızca yürürken derin düşüncelere dalabiliyorum. Durduğum zaman düşüncelerim de duruyor; zihnim yalnızca bacaklarımla birlikte hareket ediyor” der. Kutucuk bir mekana sıkıştırıldığımdan dolayı yazımsal çalışmalarımın bir çoğunu voltalarken tasarlarım. O an türlü fikirler kanat çırpar beynimde. Ben de birini yakalayarak nasıl yazacağımın hesabına girerim. Volta boyunca yazının konturlarını netleştiririm. Kaleme sarıldığımda da hızlıca ilk karalamasını bitirmeye çalışırım. Yazma esnasında da yan yollara sapar daha bir karmaşıklaştırırım. Hasılı durduğumda düşüncelerim durmuyor. Voltada tasarlananı daha bir yetkinleştirmemi sağlar. Bu hususta Roussaeu’ya katılmıyorum. Yürümede eyvallah. Gerçi 7 adım ileri 7 adım geri şeklinde bir yürüyüştür ya neyse…
Madde 54: Masallarda “ Az gittim, uz gittim, dere tepe yol gittim. Bir de baktım bir arpa boyu yol gittim” biçiminde tekerleme var. Size saçma gelse de, doğu masalları ve edebi gelenekte bir karşılığı bulunur. Bu da Tayy-ı Mekan ve Tayy-ı Zaman kavramlarıyla ifadelendirmedir… Tayy-ı mekan birinin ayağı altındaki yerin dürülmesi neticesinde çok uzak mesafelere çabucak ulaşılabilmesi anlamına gelir. Tayy-ı zaman ise an içerisinde çok uzun bir zamanın geçmesi anlamındadır. Örneğin an içinde gözlerini kapayan biri kendini başka diyarda bulur. Orada yıllar geçer. Evlenip çoluk çocuğa karışır. Gözünü açtığında da gene o ilk andaki haliyle kalakalır. Tayy-ı Mekan ve Tayy-ı Zaman için; “ Mekan içinde mekan, zaman içinde zaman” da denir…
Madde 55: John Steinbeck; "Ben Bir Devrimciyim" kitabında şöyle der: "San Francisco hakkında yazılan her yazı şaşmaz biçimde otobiyografiye dönüşüyor. Bunun nedeni, kentin son derece kişisel hatta öznel oluşu, bir kere onu tanıdığımızda neyin San Francisco’ya, neyin size ait olduğunu asla ayırt edemeyişiniz olabilir mi?" Yazarın San Francisco’yu tanımış olanlar için kişiselleşmesi saptaması aklıma Amed'i getirdi. Amed'in ekmeğini, suyunu, havasını ve ateşini soluyanların belleğinde de kendine has güzellik ve özlemler doğar. Farklı zaman ve mekanlarına tanıklık ettiğim Amed benim için de öyledir. Fakat "Sırlarını Surlarına Fısıldayan” kalkan yürekli Amed’in yaşayan değeri Şeyhmus Diken için dünyalara bedeldir o kent. Zira Ş. Diken, surlara fısıldanan sırların da ifşacısı, tanığı, geçmişi ve geleceği arasında kenetleneni ve yürek yaralısıdır. Şeyhmus Diken'in yazdığı her kitapta Amed'in kadimliğini, rengini, sesini, çığlığını duyumsarsınız...
 
Madde 56: Fahrenheit 451, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, Biz gibi distopik romanlar günümüz edebiyat verimlerinde de sürmekte. Bu disiplinde birçok eser verilmiştir... Distopya sözcüğünü ilkin John Stuart Mill kullanır. Mill, parlamenterken, ülkesinin İrlanda politikasını kınamak için bu kavramı türetir. Sonradan edebiyat verimleri için kullanılmıştır. Mill, Distopya’yı salt ütopyanın karşıtı diye kullanmıyordu. Aynı zamanda "Kötülük Toplumu" anlamında kullanıyordu.
 Madde 57: Temel Demirer'in bir metninde okudum: "Entelektüel" kelimesinin kökeni, Latince intellectus (anlamak) sözcüğüne dayanırken; Fransa'da ilk kez ‘Dreyfus Davası’yla ilgili yayımlanan bildirinin içinde (Manifeste des intellectuels) geçmiş ve 1898'de Emile Zola tarafından "çalışmak ve hayatını kazanmak için zihnini kullanmak zorunda olan kişi" anlamında kullanılmıştır... Bu topraklarda roman, öykü, şiir yazarak geçimini sağlamak dün olduğu gibi bugün de çok zordur. Yazarak yarı aç yarı tak yaşayan Orhan Kemal istisnalardan biridir.
Madde 58: G.G. Marquez; "Hayat insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır "der. Buradan hareketle her yaşayan illa yazar olamayacağı çıkarsanır ki hakikattir. Yaşayan, bilgi birikimini arttırıp anlatmak için nasıl hatırladığına odaklanırsa yazma yolunda ilk adımları atmaya hazır olur. Tabii ha deyince olmaz. Edebi metinler üretmek aklıma bir Çin Atasözünü getirdi: "Sabır ve özveriyle yapılan bir çalışma, karadut ağacının yapraklarından ipek elbise yapıldığını ortaya çıkartmaktır."
Madde 59: II. Dünya Savaşı sürecindeki Fransız Direnişçilerinin cebinde Aragon'un "Elsa'nın Gözleri" şiiri eksik olmazmış. "Elsa’nın Gözleri, Faşizme karşı direnişin bir nevi manevi gücünü oluşturmuştur... Bizde de var böyle şairler ve şiirler. Nazımı bir tarafa bıraksan, özgür yaşam sevdalıların direniş ve kavgasında en çok Ahmed Arif şiirleri olmuştur. "Terketmedi Sevdam Beni", "Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin", "Adiloş Bebe”, "Kalbim Dinamit Kuyusu” ve nice şiiri kavgada takat olmuştur…
Madde 60: Sanatçı, yazar, şair, küratör, aktivist ve nice nitelikleriyle onurlu duruşun timsali olan Adil Okay'ın 21. kitabı "Tuhaf Buluşmalar Metrosu” adlı drama oldu. Bir metro çıkışında, internette yazıştığı bir erkekle randevulaşan kadın, buluşma saatinde, metrodan çıkan bir başka erkeğin kendisine bakışından çıkarsamayla beklediği erkek olduğunu sanır. "O sen misin?" diye söze başlar. Ardı sıra diyaloglar gelişir. İki karakterin de yalnızlaşmaya karşı kişiliklerini korudukları anlaşılır. Fazlasını eserde bulacaksınız. Tiyatro alanında üretimlerin azlığı düşünülünce "Tuhaf Buluşmalar Metrosu” sorgulayan/sorgulatan başarılı bir eser olarak parıldamakta...
Ayhan Kavak
(Devam edecek... İlk beş bölümü www.edebiyatbahcesi.net sitesinde bulabilirsiniz:)

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...

Konuk Yazarlar

ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...