DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI XXVII

Görülmüştür kullanıcısının resmi
"Le Guin, Zihinde Bir Dalga’da Woolf üzerine değinilerde bulunur: Virginia Woolf son romanı Pointz Hall’u (yayınladığında Perde Arası adını almış) yazarken günlüğüne şunları kaydetmiştir: “Kafanızda dönüp duran bir kitabın ritmi insanı sarıp sarmalar: Dolayısıyla da yarar Ptl’nin (son bölümünün/ritmi öylesine bir takıntı haline geldi ki söylediğim her cümlede onu duydum, belki de kullandım. Anılarım için aldığım notları okuyarak bunu kırdım. Notların ritmi çok daha özgür ve gevşek. Bu ritimle iki gün yazmak beni bütünüyle zindeleştirdi. Onun için yarın Ptl’ye dönüyorum. Bu bence gayet derin." Ayhan KAVAK 2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17. Tarsus/MERSİN

 
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXVII
Madde 261: Ursula K. Le Guin’in düzyazılarını içeren “Zihinde Bir Dalga” kitabının adı Virginia Woolf’un 16 Mart 1926 yılında Vita Sackville West’e yazdığı mektuptan alınmıştır. Orada şöyle yazar Woolf:” … Üslup son derece basit bir meseledir: tamamen ritimdir. Bunu bir kez fark ettin mi, artık yanlış sözcük kullanman mümkün değildir. Sabahtan beri buradaki fikirlerle, vizyonlarla falan dopdolu oturuyorum, ama bir türlü çıkartamıyorum onları ortaya, çünkü doğru ritmi yakalayamıyorum… Bak, ritmin ne olduğu son derece derinlikli bir mesele, sözcüklerden çok daha derine gidiyor. Bir görüntü, bir duygu zihinde henüz kendisine uygun sözcükleri yaratmazdan çok önce bir dalga yaratıyor: yazarken de (şu anki inancım böyle) bu dalgayı yeniden yakalayıp işe koşmak gerekiyor (görünüşte bunun sözcüklerle en ufak bir alakası yok), sonra dalga zihinde kıyıya çarpıp kırıldığında kendisine uyacak sözcükleri oluşturuyor…”
Madde 262: Le Guin, Zihinde Bir Dalga’da Woolf üzerine değinilerde bulunur: Virginia Woolf son romanı Pointz Hall’u (yayınladığında Perde Arası adını almış) yazarken günlüğüne şunları kaydetmiştir: “Kafanızda dönüp duran bir kitabın ritmi insanı sarıp sarmalar: Dolayısıyla da yarar Ptl’nin (son bölümünün/ritmi öylesine bir takıntı haline geldi ki söylediğim her cümlede onu duydum, belki de kullandım. Anılarım için aldığım notları okuyarak bunu kırdım. Notların ritmi çok daha özgür ve gevşek. Bu ritimle iki gün yazmak beni bütünüyle zindeleştirdi. Onun için yarın Ptl’ye dönüyorum. Bu bence gayet derin.
Madde 263: Edebiyat eserlerinde ritim önemli. Le Guin ritim için, “Ritim tekrar demektir. Şiir her şeyi tekrarlayabilir-vurgu kalıbını, ses birimi, kafiyeyi, kelimeyi, dizeyi, kıtayı. Şiirin biçimselliği ritmik yapı kurmak için sonsuz bir özgürlük verir şiire.
            Peki, anlatısal düzyazıda ne tekrarlanabilir? Genellikle birçok biçimsel öğe barındıran sözlü anlatıda ritmik yapı belli anahtar kelimelerin tekrarıyla ve olayların benzer, birikmeye dayalı yarım tekrarlar halinde toplanmasıyla kurulabilir…” der.
Madde 264: Zihinde Bir Dalga’nın bir başka bölümünde; “Belleğin ve deneyimin, hayal gücünün ve icadın- dediği gibi, sözcüklerin- altında, belleğin, imgelemin ve sözcüklerin hepsinin uyduğu ritimler vardır; yazarın işi de o ritmi hissetmeye başlayana kadar derine inmek, ritmi bulmak, ona doğru gitmek, ondan etkilenmek ve ritmin belleğiyle hayal gücünü, sözcükleri bulacak şekilde harekete geçirmesine izin vermektir.” diye saptamada bulunur.
Madde 265: Le Guin, kurmaca hakkında, “…[K]urmaca, on sekizinci yüzyıldan beri var olan biçimiyle roman ve kısa hikâye, insanın kendisinden farklı kişileri anlamasının –tecrübeden sonra- en iyi yollarından biridir. Aslında kurmaca çoğu zaman yaşanmış tecrübeden daha bile faydalıdır; çok daha az zaman alır, bedavaya gelir (kütüphaneden alındığında) ve derli toplu, baş edilebilir bir biçimde karşımıza çıkar. Onu anlayabilirsiniz. Oysa tecrübe sizi ezip geçer ve neler olduğunu ancak yıllar sonra görmeye başlarsınız, tabii eğer görebilirseniz. Kurmaca faydalı olgusal, psikolojik ve ahlaki kavrayış sunma konusunda gerçekten çok daha iyidir.” görüş belirtir.
Madde 266: Le Guin devam eder: “Fakat gerçekçi kurmaca kültürlere özgüdür. Sizin kültürünüzü ve zamanınızı anlatıyorsa sorun yok: ama hikâye başka bir yüzyılda veya başka bir ülkede geçiyorsa, onu kavrayarak okuyabilmek için bir yer değiştirme ve tercüme eylemi gereklidir ve birçok okur bunu yapmayı pek istemez ya da beceremez. Hayat tarzları, dil, ahlaki ilkeler ve gelenek görenekler, sıradan hayatın parçası olup gerçekçi kurmacanın özünü ve gücünü teşkil eden bütün o detaylar, başka bir yer ve zamanda yaşayan okurlara muğlak ve yorumlaması zor gelebilir. Dolayısıyla hikâyelerin sadece çağdaşları ve aynı kültürden insanlar tarafından değil başka ülke ve zamanlardan insanlar tarafından da anlaşılmasını isteyen yazarlar, onun daha evrensel bir şekilde kavranmasını sağlamanın yöntemini arayabilirler –ve fantezi tam da böyle bir yöntemdir-.
Madde 267: (Devamla)… “Bir hikâye yazabilmek için kendinize güvenmene, hikâyeye güvenmeniz ve okura güvenmeniz lazım.
            Yazmaya başlamadan önce ne hikâye ne de okur vardır, dolayısıyla sadece kendinize güvenebilirsiniz. Ve yazar olarak kendinize güvenmeye başlamanızın tek yolu yazmaktır. Kendinizi bu zanaata adamak. Yazıyor ve yazmış olmak, yazma şekliniz üzerinde çalışmak ve yazma planları yapmak. Okumak, yazmak zanaatınızı geliştirmek, işinizi öğrenmek –ta ki onun hakkında bir şeyler bilene ve bildiğinizi de bilene kadar.”
Madde 268: Yazar adayları için ön açıcı bilgiler verir Le Guin. Devamla; “Hikâye, anlatanla dinleyen, yazarla okur arasındaki bir işbirliğidir. Kurmaca sadece illüzyon değil aynı zamanda gizli bir anlaşmadır.
            Okur olmadan hikâye olmaz. Ne kadar iyi yazılmış olursa olsun, okunmadığı sürece hikâye olarak var olmaz. Okur onu yazarın kendisi kadar var eder. Yazarlar genellikle bu gerçeği görmezden gelirler, muhtemelen bana içerledikleri için.
            Yazarla okurun ilişkisi çoğunlukla kontrol ve rıza meselesi olarak görülür. Yazar efendidir, okurun ilgisini ve duygularını kontrol ve manipüle eder. Birçok yazar bu fikre bayılır. Tembel okurlar da hükmeden yazarlar ister. Yazar bütün işi yaparken sadece olan biteni izlemek isterler, televizyon izliyormuş gibi.”
Madde 269: (Devamla)… “Çoğu çoksatar pasif tüketiciler olmaya gönüllü olan okurlar için yazılır. Kapaklarındaki tanıtım yazıları çoğunlukla metnin baskıcı, saldırgan gücünü vurgular. İnsanı sürükleyip içine hapseden, yürek dağlayan, sarsıcı, kafa yakan, kalp atışlarınızı durduran bir kitap. Ne ki bu, elektroşok işkencesi mi?
            Bu tür ticari yazın biçimlerinden ve gazetecilikten, nasıl yazmak gerektiğine dair klişeler türüyor: “Daha ilk paragrafta okurlarınızı kıskıvrak yakalayın,” Şok edici sahnelerle onları vurun”, “Onlara nefes aldırmayın” vs.
Madde 270: Le Guin’in belirlemeleri deneyimlerden süzülür: “Yazar olmak, kurmaca bir eser yaratmak bir okur ima eder. Yazmak iletişim kurmaktır, ama sadece bundan ibaret de değildir. İnsan bir başkası ile iletişim kurar. İnsanların okumak istediği şeyler, insanların yazmak istediği şeyleri etkiler. Hikâyeler yazarın halkının ruhsal, entelektüel ve ahlaki ihtiyaçları tarafından yazarın içinden çekilip çıkarılır. Ama bunların hepsi gayet bilinçdışı bir seviyede gerçekleşir.”
Ayhan KAVAK
2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17
Tarsus/MERSİN
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...