Uzun Bir Yolculuğun İlk Adımı - Şehriban Yaman'la Söyleşi

ERMAN ŞAHİN kullanıcısının resmi
Franz Kafka, “Her şeyim tamam, biraz daha kendime ihtiyacım var.” der. Bana göre yazmak, insanın kendisinde neyin tamam neyin eksik olduğunu anlama sürecidir. Ve bu eksikleri tamamlamak için yeniden, yeniden yazarız.

E.Ş: Her yolculuğun ilk adımı içinde büyük bir anlam taşır. Kitabının oluşum süreci de biraz da bu yolculuğun ilk adımı. Bu süreci ve senin içinde büyüyen anlamı bizimle paylaşır mısın?
Ş.Y: Franz Kafka, “Her şeyim tamam, biraz daha kendime ihtiyacım var.” der. Bana göre yazmak, insanın kendisinde neyin tamam neyin eksik olduğunu anlama sürecidir. Ve bu eksikleri tamamlamak için yeniden, yeniden yazarız.
Peki tamamlanır mı? Hiç sanmam. Ama çaba göstermeye değer buluruz. Kimisi bu çabayı Sait Faik misali çıldırmamak için verir, kimisi çıldırdığını anlatmak için. Benim çabamsa neysem ne değilsem ya da ne olacaksam—bunu kabul etmektir. İşte kitabım da “hakikatimi kabul” anlamı taşıyor.
 
E.Ş: Öykülerinin yaşamla güçlü bir bağı var. Bir yanı kurgu ve hayal, diğer yanı gözlem ve hissiyat. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsun?
Ş.Y: Aslında gerçeği olduğu gibi aktarmak istiyorum. Ama “gerçek” sadece gözle görülür olan değildir. Bana göre hayal de gerçeğin ta kendisidir. Fantastik ögeler de bu yüzden metinlerime giriyor.
Hayal ve gerçek birbirine zıt gibi görünür ama aslında birbirini besler. Hayal ettiğimiz bir gün gerçeğimiz olur; gerçeğimiz de zamanla hayale dönüşebilir. O halde asıl mesele dengeyi kurabilmek. Bunu başarıp başaramadığımı ise okuyucunun takdirine bırakıyorum.
 
E.Ş: Ferit Edgü’yü de anarak, yazmak eylemi üzerine konuşalım. Bu eylem sende nasıl bir biçim alıyor?
Ş.Y: Ferit Edgü’nün çok sevdiğim bir hikâyesi vardır:
“Hep koşuyorsun, hiç durmayacak mısın sen? dedim. Ben durmasını bilmem ki, dedi. Yeter ki sizler yolumdan çekilin. Ne kadar koşarsan koş varacağın yer yine burası, dedim. Yol açın bana! Bir kez durursam bir daha koşamam, anlamıyor musun?”
Benim için buradaki “koşmak” yazmaktır. Bir kez durursam, bir daha yazamayabilirim.
 
E.Ş: Yazılan her şeyde biraz da yazarın kendisi aranır. Sence yazar, yazdıklarında ne kadar var olmalı?
Ş.Y: Bunun yazarın elinde olduğunu sanmıyorum. İçimizde ne varsa o sızar dışarı. En biz olmayan bir karakteri yazarken bile aslında kendimizi yazıyoruz. İçimizdeki benlerden biri diğerine galip gelir ve o galip taraf yansır.
Mesela “iyi” görünüyorsam, bu içimdeki kötülüğe karşı verdiğim savaş sayesinde. Bu, kötü bir karakter yazmamı da kolaylaştırıyor çünkü onu içeriden tanıyorum. İnsan kendi iç keşfini başkalarına sunan bir harita çıkarıyor yazarken. “Acaba bu yolu seçseydim ne olurdu?” sorusuna yüzlerce ihtimalle cevap ararken başka bir halimizle karşılaşıyoruz.
O yüzden diyebilirim ki: “Yazıyorsam varım.”
 
E.Ş: Hem edebiyat öğretmeni hem de bir yazar olarak, yazmaya hevesli yeni kalemlere neler önerirsin?
Ş.Y: Bu soruya üç hâlimle cevap vermek istiyorum:
Öğretmen olarak: Bol bol okuyun.
Yazar olarak: Bol bol yazın.
Şehriban olarak: Net bir cevabım yok, çünkü kimse Şehriban değil. Beni okumaya ve yazmaya iten nedenler yalnızca bana özgü. Ama belki şu kadarını söyleyebilirim: Bol bol yaşayın.
Edebiyat, insanın kendini çoğaltma biçimidir. Okuyan, yazan ve yaşayan herkes kendi içinden bambaşka bir ben doğurur. Ve işte o ben, yazının asıl kaynağıdır.

Tags: 
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...