ÖYKÜLER

300 Hırsız

Şenol Durmuş kullanıcısının resmi

Otorite ve uygulayıcıları bu yüz kızartıcı suçu işleyenleri yüz metre karelik iki katlı bu koğuşa istifliyordu. Gardiyanlar, jandarmalar, hatta diğer suçlardan yatan mahkûmlar bu insanlara hiçte hoşgörü göstermezdi. Herkesin gözünde onlar bu ülkeyi, bu devleti soyan, toplum düşmanı hırsızlardı. Aşırı kalabalıktan dolayı koğuş içerisi bir arı kovanı misali kaynardı. Oradan sürekli sesler duyulurdu. Gardiyanlar arada bir koğuş kapılarına tekmeyle, sopayla vururdu. Ses çıkarmamaları için. O anda ses kesilirdi ama bir süreliğine kadar. Yine başlardı sesler.

Ahtapotun Kollarında Bir Adam

Vildan Sevil kullanıcısının resmi

Ayarlanabilir yatağın arkası, neredeyse dik duruyor. O, orada öylece oturuyor.
Yatağın sol üst tarafında, yukarda, “Bip bip” diye sesler çıkaran koca bir ahtapot başı. Ahtapotun ağzı, gözleri siyah, yeşil ışıklarla zikzaklar çiziyor. Sürekli, sürekli Bip bip bip...
O,  görmüyor, duymuyor , bilmiyor. Öylece oturuyor. Yatağın iki yanında, çeşitli sıvılarla dolu şeffaf torbalar, yüksek metal askılarda. Hortumlar, hortumlar... Ahtapotun kolları… Sıvılar vücuda akıyor, oradan aşağıda asılı duran başka torbaya boşalıyor.

Behiye...

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

Garsona el etti. Soğuk bir şeyler getirmesini rica etti. İçti. Üstüne çay ısmarladı. Çayını yudumlarken martılara takıldı gözleri. Suyun üzerinde neşe içinde birbirleriyle konuşuyorlardı sanki. Güneş umurlarında bile değildi. Gözleri bu kez kafeteryadaki masalara takıldı. Birden gördükleri karşısında donup kaldı. “Olamaz, bu benim tanıdığım Behiye olamaz!” dedi. Dikkatle bakınca yanında oturan Kadir’i sol yanağındaki beninden tanıdı. Değişmemişti hiç. Ama o eski tanıdığı Behiye’den eser kalmamıştı. Kalkıp masasına gitmek için çayının bitmesini bekledi.

GÖLDEKİLER

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi

Vardiyalar değişiyor, güneş, Nemrut’tan yana gülümsemeye hazırlanıyordu. Eve geldiğimde kahvaltım hazırdı. Aç ve yorgun olduğum halde bedenime söz geçiremeyip sızmışım. Uyandığımda şehre gölgeler sinmiş, ufuk kızıla boyanmıştı. Salonda Özlem`in sesi. -Hoş geldin, hangi rüzgâr attı seni buraya? -Bir uğrayayım dedim kız, kaç gündür görüşmedik de. -Kahvaltı yapmaz mısın? -Kız anam kahvaltısı mı kaldı, neredeyse akşam oldu. Annemin çıkışını fırsat bilen Özlem iyice sokuldu. -İyi ki çıktı kız. -Niye ki? -Sana anlatacaklarım var! -Merak ettim kız, neymiş…?

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
ÖYKÜLER beslemesine abone olun.