SAVAŞLARA YÜKLENEN KUTSALLIKLAR
Siyasette böyle bir gerçeklik varken, dini ya da seküler siyasi düşüncelerin arkasından giden halklar, daha çok siyaset dışı mantıkta ısrar edip, her türlü savaşın yolunu açmakta bir sakınca görmemişlerdir. Ve siyasetin aktörlerine öyle bir bağlılık gösterirler ki, sanki tercih ettiği siyaset iş başına gelince tüm dertler bitecek.
Gerçek siyaset; insan için en zor şartlarda bunu kendi yaşamında uygulama iradesini gösteren felsefi bir duruştur. Uygulanmayan siyasetle yaşamak, hayal deryasında boğulup yok olmaktır.
İnsanın duygu ve düşüncesi sakatlandığı zaman, tanrı da dahil tüm kutsallıklar hiçbir anlam ifade etmemekte.
Öncelikle faşizmin klasik tanımlamasını yaparak devam edersek, tarihsel olarak yaşananlar daha net anlaşılmış olacaktır. Faşizmin ne kadar iğrenç ve alçaklık olduğunu her insan tahmin etse de, nerelere dayanarak uygulandığı bilinmediği gibi, bilenlerde çıkarları gereği açığa vurmamaya özen gösterirler.
Herhangi bir düşünce, din, siyasi yapı, devlet, toplum, grup ve kişiler şahsi egoist çıkarları için, en ufak insani kural, merhamet, ahlak ve acıma duymadan; uyguladıkları katliam, işkence ve psikolojik baskılar faşizm demektir.