Balkonlara asılmış biberler

Kamuran Esen kullanıcısının resmi
Yolunuz Mudurnu’ya düştüğünde ve ayaklarınız sizi kasabanın dar sokaklarına taşıdığında; sevimli, sıcak görünümlü, ahşap veya yarı ahşap evler takılır gözlerinize. Çatıları kiremitli, balkonları ahşap oymalarla, pencereleri örme perdelerle, kanaviçe işlemelerle süslenmiş evler. Bu evler, konukları karşılamaya hazır güler yüzlü, konuk sever ev sahibi gibi gülümser size. Yaşayan tarih olan bu evler sizi yıllar öncesine götürür.

Bu mekânlarda şimdiye kadar kimlerin yaşadığını; bu evlerin kim bilir hangi acılara, üzüntülere, sevinç ve mutluluklara tanıklık yaptığını düşündürür.       “Ah! Dile gelseler de bir konuşsalar,” dedirtir.
 
Ahşap oymaların süslediği bir balkonlara gider sonra gözleriniz. Rengârenk çiçeklerin, ev sahibesinin ilgisinden ve sevgisinden adeta şımararak saksılarından taştığını; sağlıklı, diri dallarının, ahşap oymaların boşluklarını kapattığını görürsünüz. Petunyalar, sardunyalar, ıtırlar kol kola girmiştir. Aynı saksıda kardeşçe paylaşmaktadırlar suyu ve toprağı. Ve sonra bir kısmını çiçeklerin örttüğü ipe dizilmiş biberler balkonlardan gülümser size. Bazıları henüz yeşil, bazıları kırmızı. Anadolu’ nun hangi toprağında yetişmiş, hangi eller tarafından emek verilmiş olduğunu bilmediğiniz biberler. İpe dizilerek balkona asılmış ve yazın sıcağıyla kızarmış bu sivri biberler, dolma biberleri ayrı bir güzellik verir evlere. Bir gerdanlık gibi balkonları süsleyen kurumaya hazır veya kurumuş biberler; bir ailenin zevkini, hatta umudunu ve acılarını fısıldar size.
 
Biberleri ipe dizen hamarat, özverili, bereketli bir kadın elidir. Anadolu’ ya ismini veren ananın eli... Ve onun sevgi dolu yüreğini, nasıl sürmekte olduğunu bilmediğiniz yaşamını; çok bilinmeyenli bir denklem gibi yazgısını aklınıza getirir. Kim bilir belki suya düşen umutları, belki gelecekten beklentisi, özlemleri, belki de uğradığı hayal kırıklıkları. İşte bunların hepsi, balkonları süsleyen o biberlerde gizlidir.
 
Kimi el, tatlı bir hayale dalıp giderek, gülümseyerek dizmiştir o biberleri ipe.  Kışın, kendisini ziyarete gelmesini beklediği gurbetteki çocukları için. Yıllardır birlikte aşmaya çalıştıkları hayatın zorluklarında, kendisine omuz veren Anadolu erkeği için. Çocuklarının babası ve yıllardır aynı yastığa baş koyduğu eşi için. Dudaklarında belki neşeli bir türkü, belki bir ağıt, belki bir uzun hava, belki bir bozlakla ipe dizilen biberler.
 
“ İki keklik bir kayada ötüyor
Ötme de keklik, derdim bana yetiyor.”
 
Kısacası;  Anadolu’ nun havasını, suyunu, güneşini özümsemiş ve hamarat bir kadın eliyle balkonlarda yerini almış kırmızı biberler, Mudurnu evlerinin güzelliğini tamamlar.
 
Yaz çoktan bitti. Önce sonbahar, sonra kış mevsimi aldı sırasını. Şimdi ise karlı, soğuk bir kış günü. Kış, sever Mudurnu’yu; geldi mi, aylarca gitmek bilmez. Balkonları, pencereleri süsleyen kuru biberler yok artık. Aylar önce indirildiler balkonlardan, yerlerine çoktan konuldular. Mudurnu gibi küçük kasabalarda, köylerde;  o güzel, sevimli ahşap evlerin balkonlarını süsleyen kuru biberler n’oldu dersiniz? Biberleri ipe dizip balkona asan o kadın eli, şimdi hangi uğraşlarda veya hangi yorgunluklarda? O eller, akan gözyaşlarını mı silmekte, yoksa ağlayan bir çocuğun başını mı okşamakta? Yüreği hangi yangınlarda ve özlemlerde? Kim bilir!
 
Kurutulmuş biberlerin bir kısmı belki çoktan tüketildi veya tüketilmek üzere. Bazıları ise,  bir evin çatı katından zemin katına uzanan ahşap merdivenin tırabzanında asılı duruyor. Şıkır şıkır kurumuş. Renkleri altın sarısı, bazısı ise bayrak kırmızısına kesmiş. Hüzünle salınıyorlar merdiven boşluğunda.
 
Biberleri ipe dizen kadın, merdivenden her iniş çıkışında; biberlerde donduruyor bakışlarını. Kuru biberi çok seven ama şimdi hayatta olmayan eşine sunamayacağı bu biberlere hiç elini sürmüyor. Onlar, kurtlanıp ipten düşünceye kadar asılı kalacak orada. İşte o güne kadar, merdiven boşluğunda hüzünle salınmaya devam edecekler.
 
Yaşamın aydınlık ve karanlık yüzü, Anadolu kadınının iç dünyası, yürek yangınları; balkonlara asılmış biberlerde yansımakta. Yüreklerin sessiz çığlığı da.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

07/10/2025 - 19:12
06/28/2025 - 19:38
06/15/2025 - 12:53

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...