Kendim Ve Şiirim İçin/ Kevser ATAY
O kadar uç noktalara büyürdüm ki, korunaksız uçurumlarda dokunulmaz çiçekler olurdum, öylesine aykırı.
O kadar uç noktalara büyürdüm ki, korunaksız uçurumlarda dokunulmaz çiçekler olurdum, öylesine aykırı.
Bu nitelik, o günkü toplulukların ya da örgütlenebilmiş toplumların, daha çok olumladıkları yönde ve bir düşünsel, edimsel önderlik / öncülük payesi de verilerek oluşmuş görünmekte. Bugün de birçok modern toplumda şairin yeri bellidir; aydın, entelektüel, duyarlı, muhalif, öncü...
Muhbirleştirilen yoksul çocuklar pusuda. Akşamın telaşında küfürler patladı. İçimde dönen uyumsuzlukla yürümeye başladım.
Annemle oturup ağladık. Babam, bana çıkışarak, ‘Bak gelecek yıl okula gideceksin. Sana Türkçe öğreteceğim. İstersen başlayalım.’
‘Babam evde yok,’ cümlesini ezberletirken katıla katıla gülmeye başladık... Kadınların arasında ürkekti annem. Herkes, hatta çirkin cüce kadın bile, anneme Türkçe öğretme çabası içindeydi.
Bu koca kent, muhtarın radyosundaki Ankara mıydı? Atları, inekleri ‘Makaram sarı bağları’ söyleyen kadın yoktu.”
Hüseyin Can’ın anlatımı bildiğimiz o öykü formatına benzemez. Hüseyin Can’ın kendi formatı vardır. İçten, samimi, coşkulu...
Bir an bir yöreyi, bir dağı, bir ırmağı anlatan bir tanıtım yazısı okuduğunuzu sanırsınız. Bazen bir romanın giriş bölümünde olduğunu düşünür, kendinizi koy verir, gerisini merak ederken bitiverir aniden. Bazen kurşuna dizilen bir topluluğun içinde ölüm numarası yapan küçücük bir çocuksunuz, büyür aksakallı bir ihtiyar olur, yine çocuklara anlatırsınız meramınızı. Bazen evlilik çağına gelmiş, içi umutsuzluklarla dolu bir çingenenin dramını yaşarsınız.
Yaşamı, umudu, sıkıntıları, dertleri, mücadeleyi ve daha nice kavramı yeniden tarif eden Ahmet Tan, yeni şiir kitabı ile tekrardan şiirseverlerle buluştu. İlk kitabı “Çiçekler Rüzgarla Çoğalır”ı 1988 yılında yayınlayan Tan, son kitabı olan “Dağlara Gün Işımış Gülçiçek” ile okuyucularına tekrardan merhaba dedi.