Yarım kalan gülüşünden
Hüzün dökülüyor
Dudakların arasından
Acı bir ıslık süzülüyor...
Gül yanaklarında
Yıldızlar yanıyor
Deniz bakışlı öksüz yavrucak
Ah ne çok durgun ne çok bezgin görünüyorsun
Kuraktan kuruyan
Nehir misali sessizsin
Kim bilir nice acılara hapsolmuşsun
Sevincini yitirmişsin
Son tebessümün de tüketmişsin
Yüzünden oluk, oluk gülücükler dökülmüyor
Gülü solan bülbülü küsen dallara benziyorsun
Ahlar olsun vahlar olsun
Silahların ağzına mermi süren
Namertlerin ellerine düşmüşsün
Köyünüzü tarayan tank -toplardan sonra
Emsallerin gibi feryat figan içindesin
Sen de yapayalnızsın, dertlisin yetim bırakılmışsın
Keşke yaşanan
Acıların
Zindanların
Perişanlığın
Halklara reva görünen şu hallerin tanığı olmasaydın
Öldürmeleri yasal sayan
Yasakları meşru gören
Emeği, sevgiyi
Postallar altına alan
Şu zalim düzende
Bakışların donuk
Gözlerin kan çanağı olmuş
Yaşı küçük adı Rizgar
Yakılan, yıkılan köyü manşetlerde olan çocuk
Zulmün bitmediği bu topraklarda ağıtlar yakılıyor
Katmerleşen tüm öfken, yitik duyguların çığ gibi büyümüş
Ağalar, beyler
Aksaray’da ülkeyi yönetenler
Nedir bu zulüm
Ağrı
Muş
Tatvan’da
Yine sokaklar barut kokuyor
Paletlerin altında ezdiğiniz
Çocuk misketleri de neyin nesi
Peki, size sormazlarım
“ Benzeri rastlanmayan, bitmeyen ırkçılığınızın sebebi nedir ?”
Mehmet Çobanoğlu
16.11.2014
İstanbul