
Cevdet Menemen Tuncelililer Derneği’ni kuran arkadaşlardan biri. ''Menemen'den birazdan çıkıyorum, Karşıyaka Vapur İskelesi’nde buluşalım mı?'' dedi.
“Olur.” dedim.
İndim vapurdan. İzban sıkıcı, deniz havası bambaşka. İskelenin tam karşısında ''Fıstık'' adlı mekân. Biranın yanında kabuklu fıstık veriyor ya, ondan adı fıstık. Oturdum, yüksekti iskemleler. Ramazan malum. Bakışlarından anlıyorsun insanları. Karşıyaka, Türkiye değil Paris’in bir ilçesi sanki. Özellikle kadınlar sempatik bakıyor. Elbiseler dekolte ya da mini… Bakışları ''Biz de giyimimizle size destek veriyoruz'' der gibi sempatik. Arada dinci bakışların kini de denk gelmiyor değil. Kaybolana dek bakıyorum gözlerine onların. Kimi inançlı ancak anlayışlı bakışlar. Anlıyor insan. Saygıysa söz konusu, karşılıklı olmalı zaten…
Görüştük Cevdet’le. Beni Karşıyaka Sanat ve Kültür Derneği’ne götürdü. Her yer ayna. Orada dans eğitimi veriyorlarmış… Zayıflamam için katılmamı önerdiler. “Düşüneceğim.” dedim.
Cevdet’ten sonra vapura binip indim Konak'ta. Gür bir kadın sesi: ''O duvarınız vız gelir bize vız!'' kulaklarımı doldurdu.
“Ne oluyo yaw?” diyerek yaklaştım kalabalığa. Baktım Sokak Tiyatrosu, “saplandı göğsüme on beş kara saplı bıçak” Nazım'ı anıyorlar sokakta. Çok hoştu. Biz alkışladıkça halk da alkışlıyor. Az bir kısım ne izlediğini biliyor. Diğerleri anlıyorlar mı, şüpheliyim biraz. Bitti oyun, sordum: “Bir adınız var mı sizin? “
Başlarındaki arkadaş: ''Benim mi?''
“Hayır, hepinizin?”
“Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu.”
Önceki gece semtimizde –Zeytinlik- iftar çadırı kurmuştu Konak Belediyesi. Ramazanın yararlarını anlatan yazılardan biri: ''Oruç nefsi terbiye eder''di. İnsanlar birbirini ezecek. Bir ayran ya da limonata fazla almak için. Buranın Ramazanı nefsi terbiye etmiyormuş demek ki!
Yirim maçını… Yarın da hava güzel.