Alevilikte Tapınma Var mıdır?
Tapınma Kelimesi: Etimolojik kökeniyle Moğolcadan gelir. Ve Moğolların Mani inancındaki bağlılıkta ifade ettikleri gibi, “Tab veya Tap - ın - mak şeklinde kullanılır.
Arapçadaki Tapınma Kelimesi: Yaebud’dur.
Tapınma Kelimesi: Etimolojik kökeniyle Moğolcadan gelir. Ve Moğolların Mani inancındaki bağlılıkta ifade ettikleri gibi, “Tab veya Tap - ın - mak şeklinde kullanılır.
Arapçadaki Tapınma Kelimesi: Yaebud’dur.
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte başım keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.”[1]
Erdal Yıldırım “Yolundan dönmeyenler”dendir, yoldaşımdır.
İnsanın bir yoldaşının yapıtına “önsöz” yazması hem büyük bir onur; hem de endazeyi kaçırmayacak kadar objektif olmasını gerektiren müthiş bir sorumluluktur.
Dünden bugüne, “Bu (sınıflı-yn) dünyanın irkilten yanı korkunçluğu değil, olağan görünüşüdür,” diyen Theodor W. Adorno’nun saptamasına ilişkin “Şüphesiz” notu düşülmelidir.
Ancak bununla da sınırlı değil. Eric J. Hobsbawm, ‘Aşırılıklar Çağı: 1914-1991’in son paragrafındaki, “Nereye doğru gittiğimizi bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, tarihin bizi bu noktaya neden getirdiğidir,”[2] satırları da eklenmelidir.
Aleviliğin Yolda Birlik sağlamasındaki engellerden en önde geleni, Alevilik inanç felsefesi olarak görevi ve işi olmadığı halde, pozitif bilimsel alanlara giren konuları kendi ilkesiymiş gibi savunmasıdır. Şayet Alevilik bilimsellikten dem vuracaksa, pozitif bilimlere gerek yok. Pozitif bilimler varken, inanç felsefesi olarak Aleviliğin doğacılığı gereğinden fazla yüceltmesi, çıkış yolu bulamayıp bir çeşit işgüzarlıktan başka bir anlam taşımıyor. Her inançsal düşünce öz yapısına dayanan konularda fikir belirtip, kendi tabanının o doğrultuda yaşamasını ister.
Alevilerdeki İnançsal Kafa Karışıklığı:
Orta Çağ ve öncesinde dünya toplumlarının hepsi, siyasi politikalarını dinlerin belirlediği inançsal kurallarla sürdürmüşlerdir. Yeni Çağ’a girilmesiyle din ve siyasetin birbirinden ayrışması gerektiği tartışmaları büyüyünce, 1789’da Fransız Devrimi gerçekleşmiş oldu. Arkasından tüm Avrupa’da burjuva demokratik devrimlerle, din ile siyaset birbirinden ayrıştırılarak modern ulusal siyasi yapılar inşa edilmiş olundu.
Tarihsel kaynaklardan ve Alevilerin yaşamlarından anlaşılacağı üzere, İslamcı bölge devletleri, Aleviliği yok etmek için elinden gelen her türlü katliamı uygulamakta en ufak utanma duymamıştır. Bunda istediği sonucu alamayınca, bu defa Aleviliğin özünü bulanıklaştırmak için maddi, makam ve rüşvetle teslim aldığı bazı Alevilere, Alevilik İslammış gibi birtakım kuralları, Alevilik olarak zorla kabul ettirmiştir. Böylece Alevi olan olmayan milyonlarca insanın bilincinde, derin bulanıklık yaratmayı başarmış durumda.
Tarikatlaşma; Alevilerin anladığı gibi yalnızca inanılan dinin simgelerini taşıyıp, kurallarını uygulamak değildir. İnsanın gerçek yaşamına dokunmadan, farklı güçlerin sahte demokrasi, laiklik, modernliğine bağlı, retorik ifadelerle oyalanıp pasif yaşamakta gericileşip tarikatlaşmadır.
"Sır Örgütlenmesi" yüzünden yirmi milyonu aşkın Alevi kitlesine ahlaksızca iftira, karalama yapılırken, ülkenin adalet ve akademik kurumları bunu araştırıp, gerçekleri toplumla rahatlıkla paylaşabilirdi. Maalesef bugüne kadar adalet ve akademik çevrelerin, Alevilerle ilgili tarafsız en ufak araştırmaları olmadığı gibi, iftiralara sessiz kalmaları hepsinin bilimden uzak, ahlaki duruştan yoksunluklarını göstermektedir.
Alevilerin Evrensellikleri; tarihsel kültür kökenlerine dayanıp, diğer siyaset ve inançlar gibi kendilerini meşru gösterme psikolojisinin de etkisi vardır. Alevilik özü itibarıyla hümanist, her türlü ırkçılığa karşı inanç ve siyasal felsefi bir düşüncedir. Evrensellik ise siyaset ve inançlar üstü bir kavramdır.
Ve bu temel yapısında materyalist felsefe aktif olmak üzere metafiziği de yadsımadan, ikisinin sentezine dayanan inanç ve siyasal felsefi bir düşüncedir.