Ömer Polat Hocam ve Biz…
İtirazımıza gülmüş, “Sözümü tekrar ediyorum, edebi bir hastalıktır yazmak ve tedavisi asla mümkün değildir.” diye yinelemişti Ömer Polat öğretmenimiz bizim bilgiç ve vakur tavrımıza karşın.
İtirazımıza gülmüş, “Sözümü tekrar ediyorum, edebi bir hastalıktır yazmak ve tedavisi asla mümkün değildir.” diye yinelemişti Ömer Polat öğretmenimiz bizim bilgiç ve vakur tavrımıza karşın.
Çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz ve demokratik yaşam gün geçtikçe çok daha zorlaşıyor.
Ülkemizde önce ekonomik sıkıntıların, çok kısıtlı olan insan haklarına, adalete, eğitime, hukuka, sağlığa ve demokrasiye bile bir tahammülsüzlük var.
“Peki, sen ne düşünüyorsun bu konularda?” diye soracak olursanız
Benim cevabım şudur sevgili dostlar: "Ben burada bu yazılanlara ve ülkemizdeki yaşananlara bakıp bir yurttaş olarak kaygımı ifade ediyorum.
“Yani sadece sizlerle kaygılarımı paylaşıyorum.”
Peki, "Kaygı duymamak elde mi diye soracak olursanız?
12 Eylül’den ben de payımı almış, tutuklanmış ve Mamak Askeri Cezaevine konulmuştum. 7 Kasım’dı. Farklı bir gündü, nedenini soracak olursanız bilemiyorum… Ama içimde tarifsiz bir sıkıntı vardı. İşim ve okulum hakkında bilgi alamıyordum. Üstelik iki aydır benim sorumluluğumda büyümekte olan yetim kalan kardeşlerim bensiz neler yapıyorlardı, bilemiyordum. Dünyadan bihaberdim kısacası.
Kafamda onlarca yanıt arayan soruların olduğu günün akşamı olmak üzereydi. Koğuşta çamaşır yıkayan, söküklerini diken birkaç arkadaşın dışında tüm tutuklular bahçede zoraki askeri eğitim yapıyordu.
Bilgisayarın hatta uçağın…
Her türlü teknolojik imkânın, renk renk elbiselerin, pahalı parfümün, kremlerin ve pahalı alışkanlıkların…
Ve sen!..
Her şey olabilirsin…
Güzel ya da çirkin.
Uzun ya da kısa olabilirsin.
Boylu poslu.
Gösterişli ya da gösterişsiz…
Tombul ya da zayıf…
Genç ya da yaşlı…
Kadın ya da erkek olabilirsin…
Anne, baba olabilirsin.
Kardeş, ağabey, dost, arkadaş…
Ülkemizdeki bu kötü tabloyu tersine çevirmek suretiyle Yurttaşlarımızın satın alma gücünü ve refah düzeyini yükseltmektir. Bunun için yeni projeler üretmektir...
Alternatif bir programın ana başlıkları şöyle sıralayabiliriz.
Yazdıklarım günümüzün koşullarına göre ülkenin ihtiyaca göre bu genişletilebilir veya kısaltılabilir, bağlayıcı değildir.
Çağdaş hukuk devleti, demokrasi, laik, sosyal ve hukuk devleti esaslarına dayanan bir ülke yaratmak ve yaşatmak.
Yasakları asgariye indiren ve yurttaşı devlet karşısında özgürleştiren ve koruyan bir ülke yaratmak.
Bunun aksine toplumumuzda diğer kişilere ve kurumlara saygı hep önde gelir. Zaten çocukluğumuzda hem anne ve babalarımız tarafından hem de öğretmenlerimiz tarafından bize dikte ettirilen şu söz bunu çok açık vurgulamaktadır: "Büyükler sever, küçükler sayar." Evet, büyükler bizi hep sever diye büyüdük, ama nedense saygı yerine "saymayı” da öğrendik ve buna zorlandık.
Kimine göre de yaşlı,
Mesela bana soracak olursanız
Ne gencim ne yaşlı...
Ben bu devrin insanı değilim.
Bu dönemin epeyce bir gerisindeyim...
Benim ruhum hâlâ mektupları seviyor, kalemle karalamayı seviyor.
Hâlâ mahcubiyet nedir yüreğinde hissediyor...
Hâlâ araba plakları görünce tuhaf bir hüzne dalıp gidiyor...
Ben hâlâ insanlarda minnet vefa arıyorum
Hâlâ iyi insan demek için önce merhameti baz alıyorum, gördüğüm meziyetler arasında...
Hâlâ maddiyatı manevi değerlerimden önce değil sonraya koyuyorum
Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız, kelimeler kifayetsiz.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk çöreklenir kalır mı günlerce?
Sol düşüncenin asli görevi bence şunlar olmalıdır:
Ülkemizdeki kötüye giden bu tabloyu tersine çevirmek suretiyle yurttaşlarımızın satın alma gücünü ve refah düzeyini yükseltmektir. Bunun için yeni projeler üretmektir..
Alternatif bir programın ana başlıkları şöyle sıralanabiliriz.
Yazdıklarım günümüzün koşullarına göre ülkenin ihtiyaca göre bu genişletilebilir veya kısaltılabilir, bağlayıcı değildir.
*Çağdaş hukuk devleti, demokrasi, laik, sosyal ve hukuk devleti esaslarına dayanan bir ülke yaratmak ve halkını yaşatmak.
Ve hayatta en büyük zenginlik böyle dostlara sahip olmaktır.
Dostlar vardır, iyi bir öğretmen gibi, nasıl sorulacağını öğretir.
Dostlar vardır, dağ gibi vakur; toprak kadar bereketli ve mert...
Dostlar vardır; ney gibi hüzünlü, saz gibi asi; şiir kadar büyük...
Dostlar vardır türkü gibi; her zaman söylenmeseler de her daim içinde taşır sevdasını; yangınını bulaştırır bir gönülden diğerine...