Tarihten bir sayfa: KA(h)RA(man)MARAŞ

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
Maraş katliamının üzerinden 39 yıl geçti. Maraş tüm yönleriyle araştırılmalı, gizli kalmış gerçekler açığa çıkartılmalı, kamuda görev yapanlar başta olmak üzere sorumlu olan herkesin sorumluluğu tespit edilmeli, bu anlamıyla siyasal, sosyal ve hukuksal hesaplaşma ve yüzleşme gerçekleştirilmelidir.

Maraş katliamını sadece bir Alevi-Sünni çatışması eksenine oturtmaya çalışmak, bunun gerekçelerini de salt Alevilerin Maraş'a yerleşmesine, ticarette öenmli bir yükselişe geçmelerine, ekonomik olarak örgütlenmiş olmalarına bağlamak; ya da salt CHP iktidarının yıpratılmasına yönelikmiş gibi açıklamaya çalışmak son derecek eksik ve yetersiz bir değerlendirme olur.

Maraş katliamının bu sebeplerin yanında başkaca da çok önemli nedenleri vardır. Aleviler 1968'lerde başlayıp, 70'lerde devam eden ve tüm dünyada esen sol rüzgarlardan, tarihsel karakter ve inançlarının gereği de soldan, ezilenden, özgürlüklerden yana olup genellikle de emperyalizme, faşizme, feodalizmin körüklediği her türden gericiliğe karşı duruşlarını sürdürmüşlerdir. İşte bu sebepler de emperyalistlerin ve onların işbirlikçileri komprador kapitalistlerin işine gelmiyordu. Maraş, Kürtlerin, Alevilerin, sol sosyalist güçlerin güçlü bir şekilde örgütlendikleri bir şehirdir. Özelde Maraş’ta, genelde de tüm ülkede sosyalistlerin, Alevilerin, Kürtlerin mücadelesini ve birlikteliklerini durdurmak, her kesten önce Amerikan emperyalistlerinin ve diğer emperyalistlerin baş amaçlarından olmuştur.

Bu bağlamda zaten katliam öncesine baktığımızda görülecektir ki, ABD Ankara Büyükelçiliği 1.Katibi Alexander Peck aylar öncesinde, Alpaslan Türkeş'in 'Altın Hilal' olarak adlandırdığı Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Malatya ve Maraş illerinde başta MHP olmak üzere çeşitli sağcı parti, dernek ve sendika yöneticileriyle bir dizi toplantılar yapar.  Ve katliamdan birkaç gün önce sen toplantısını Maraş’ta yapıp, sırra kadem olur..

Maraş katliamına gelinen sürecin hemen öncesine baktığımızda emperyalist uşağı faşist piyonların, CIA-Kontrgerilla ve güvenlik güçleriyle birlikte 11 haziran 1967'de Elbistan katliamı, 5 Mart 1971 de Kırıkhan katliamı, 18 Nisan 1978 Malatya katliamı, 6-16 Eylül 1978 de Elazığ katliamı, 1-4 Eylül 1978 Sivas Ali Baba Mah katliamlarını gerçekleştirdiklerini görüyoruz.

Yıl 1978.. Sonbahar aylarına Maraş'ta günlerce önceden Alevilerin evleri, işyerleri işaretlenir. Ve 19 Aralık… Maraş'ta faşistlerin "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin gösterildiği Çiçek Sinemasını bombalanmasıyla katliam başlıyor.  24 Aralıkta katliam sona eriyor. Kıbrıs'a 24 saatte çıkartma yapan ve Maraş'ta 4 gün boyunca katliamda ortalıklarda gözükmeyen asker ve güvenlik güçleri, her toplumsal eylemde şehirlerin tüm sokaklarını işgal eden polisler, katliamın bitmesinden hemen sonra şehre girerler.  

Resmi kayıtlara göre bilanço: 111 ölü (oysa bizzat katliamı yaşayanların anlatımlarında bu sayının birkaç kat daha fazla olduğu biliniyor)  yine resmi kayıtlara göre 1.000 kişinin üstünde yaralı. Bıçaklar, kamalar ve baltalarla karınları deşilip ceninleri öldürülen hamile kadınlar, gözleri tornavidalarla oyulan çocuklar, eşlerinin, anne-babaların, kardeşlerinin gözleri önünde tecavüz edilen kadınlar..  Tarihin en büyük dramlarından biri… En baş edilmesi ve dayanılması zor travmalarının yaşandığı ve tek taraflı bir katliam.. Maraş'ta yaşayan Alevilerin ve solcuların yüzde 80'i evini, yerini, yurdunu, işini, aşını terkediyor.

Katliamda CIA ve Kontrgerilla ile birlikte başrol oynamış bazı kişileri burada bir kez daha anımsayalım. Kimdir bunlar? Maraş katliamının bir numaralı sanığı Ökkeş Şendiller Kenger, 1971 yılındaki Kırıkhan katliamının da başrolündedir ve Maraş katliamında en büyük katliam ortağı Muhsin Yazıcıoğlu'dur. Ve ne yazık ki, katliam sanıkları daha sonra ödüllendirilmiş, diyet borçları ödenmiş ve milletvekili yapılmışlardır.

Yıllarca solcu, sosyal demokrat geçinen ve milyonlarca sol düşüncedeki insandan oy alan, katliam öncesinden, Maraş'ta MİT ve MHP tarafından birlikte organize edilen bir katliamın tertiplendiği konusunda bir raporla haberdar edilmesine rağmen katliamı önlemeyen, kendisine verilen rapor ve belgeleri 32 yıl çekmecesinde saklayan B.Ecevit de katliamın önemli sorumlularındandır.    

Bir başka olguyu,  yani Osmanlıda Şeyhülislam Ebusuud Efendinin "Alevi öldürmek sevaptır, yedi Aleviyi öldüren cennete gider" fetvalarıyla binlerce Alevi Kızılbaş'ın katledilmesinden yüzlerce yıl sonra bu kez de cumhuriyet döneminde Diyanet İşleri Başkanlarının, din adamlarının, hatta cami imamlarının fetvalarıyla Alevilerin katlinin devam ettiği gerçeğini de anımsamak durumundayız.

Ve yine Anadolu'da yaşanan katliamlara bakıldığında her seferinde katliam öncesi "Aleviler camiyi bombaladı veya komünistler camiye bomba attı" söylemlerinin Perşembe günleri camilerden "katli vaciptir" söylemleriyle kitlelere ulaştırıldığı, katliamların Cuma namazlarıyla başlatılıp gerçekleştirildiği görülecektir.  

Maraş'ta yaşananlar asla bir "Alevi –Sünni" çatışması, ya da "sağ-sol çatışması” değildir. Bir tesadüf veya halkın durduk yerde galeyana gelmesi de hiç değildir. Bu katliam aylar öncesinden Amerikan emperyalistlerinin, başta Ökkeş Şendiler Kenger olmak üzere sağcı, gerici kesimler, MHP–CIA-Kontr-gerilla işbirliğiyle planlanmış, programlanmış ve gerçekleştirilmiş, 12 Eylül askeri faşist darbesinin bir ön hazırlık evresidir.  

Aradan 32 yıl geçmiş olmasına rağmen bu utanç dolu katliamlarla yüzleşmemek, gelecekte de yaşanılabilir kaygılarımızı güçlendirmektedir. Bu yüzden bu ve benzer katliamların bir daha yaşanmaması için Maraş dahil, tüm katliamların gizlenen tüm arşivleri, belgeleri açıklanmalı, saklanmaya çalışılan gerçek failler tespit edilmeli ve suçlular mutlaka yargılanmalıdır. Özelde Maraş katliamı, genelde de tüm katliamlar nedeniyle devlet toplumdan özür dilemeli, Maraş'a da katliamı ve yitirdiklerimizi sembolize eden ve unutulmamasını sağlayacak bir anıt dikilmelidir.

Bu insanlık dışı vahşi katliamları unutmamız mümkün değildir. Hiç kimse de katliamları unutmaya da kalkmasın. Çünkü unutursak, mutlaka yeniden hatırlatırlar.

Çünkü unutmak tarihimize, inancımıza, geleceğimize ve de insanlığa ihanettir.
Erdal YILDIRIM
Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...