
Siyahtan düştük, beyazın miskin duruşunda günlerimize nefes nefese yaşayışımız. Ve pişman değiliz ışığa yamanmış düğümleri çözüyorsak. Pişmanlığa tabi olmayan ne varsa suç değildir. Suç ve pişmanlığın olmadığı yerde bize sevgi düşer. Bunu harflerin söylüyor sırdaş ve hayat pınarlarının gözyaşlarından damla damla düşüp büyüyen harflerin…
Harflerin çocuk masumiyetinin tarihinden alıyor köklerini, kaleme yazmayı ve sayfaların kusursuzca ağırlamasını buyuruyor. Ve sonra nefesimize renk katarak nice kıyıma galebe çalmış mayınlardan badirelerle döşeli yollara gök kuşağından işaretler bırakıyor.
Harflerinin sergüzeştinde bir belalı isyan. Geçmişi yaşanmamış geleceği, mucizenin ayetleriyle çağırır. Ve bütün uçurumlara özgürlüğümüzü kazıyor. Erkenci olamayışımıza hayıflanıp beddualar okuyarak gafil mazimize. Tütün, ot kokusu, akşamın katıksız yalnızlığı, sabahın tatlı esneyişi ve kuşların o engin süzülüşleri yekpare kaybolduğumuz ufuklardan, harflerin…
Yıldızların gözyaşları nasıl ıslatıyorsa bağrını bulutların ve bir çiçeğin hoyrat ezilişinde toprağın takvimine çizgiler haline nasıl yansıyorsa harflerin öylesine ıslatıyor ruhumuzun pınarlarını ve öylesine yazılıyor özrümüzün papirüslerine.
Sevgi nasıl büyür imkânsızlıların zehrini içerken o adımlarla aşkın biyografisi ne anlatır sonuçların dizildiği yerde, harflerin odur işte. Bile bile içilen zehirden burgaçlaşan ızdırabı ve ötesi parıldayarak derin enfeslerle bayrağın dikildiği güzergâh.
Gözün yaşama gözlerini yumduğu yerde vasiyetler konuşur. Dirilikte sarıldığımız her şey itirazsız itaate boyun eğer.
Boyum eğiyoruz işte harflerine.
Dokunduğumuz her harf yumuyor kirpiklerimizi aşk tadında bir kendinden geçişe esir edip, bizi birbirimizde bir bedene sığdırıp aynı şarkılara köle olmaya hükümlü kılar. O yüzden bize ait harfleri sadece biz anlarız, bizdedir çünkü şifreleri. Ve her harfin tanrısı bizim tutkunluğumuz ve susmayışımızdır, yaşamadıklarımızdan yaşayacaklarımıza sözümüzdür.
Söz bizim harflere ibadetimizdir.
Her harfimizde bizim delice itiraflarımız, kuşkanadı misali kalp çırpıntılarımız ve berrak suların imreneceği kadar duruluğumuz, aşkımız ve ölüm pahasına kenetlendiklerimiz.
Bedenimizin ürpertisi, öfkemizin kanayan sıcaklığı ve birbirimizi yaşayışımız tanımsız bir açlıkla. Harflerimizi ezberliyoruz nakaratlamaktan zevk alarak. Çünkü harflerimizdir bizi buluşturan bir elçi edasında. O yüzden harflerimizi seviyoruz birbirimizi sevdiğimiz kadar.
Kana kana susuyoruz harflerimize ağlamaklı sevinçlerin şaşkınlığıyla. İçtikçe bir beter akıyoruz birbirimizin damarlarına.
Biz; ben, ben ise senli aşklara pişmanlık katacak olan her şeyden korkmayıp sevgiyi bileyerek kalbimize tarihimizden intikam alan günlerimize karışıyoruz, hesapsız, kitapsız ama acıların ellerinden tomurcuklanan mutluluklarla…