Namus Şişesini Taşa Çaldım - Namus Tiyatrosu! Ozan Şiar

Ozan ŞİAR Ağdaşan kullanıcısının resmi
Ana başlığımızı, ibret verici bir örnekle renklen dirmek, konumuzu pekiştirmek adına ana temamıza denk düşen, kalıpları kıran, öğretici örnek. Bilgece sual: -Şu merdiven başında pazarlık yapan kadın bir fahişe mi ? - Hayır. -Peki ya o ? Sokağın başında bacaklarını gösteren. - Hayır. -Peki ya şu kadın? Baksana nasıl da şehvetle bakıyor. - Hayır o da değil.
-Burada hiç fahişe yok mu baksana şu kadınlara nasıl da giyinmişler.
- Fahişe nedir bay Burton.
-Tenini parayla satan aşağılıklardır bay Vencanze.

- Hayır bay Burton. Fahişelik bu değildir.
-Hah ! Neymiş peki fahişelik.
- Fahişelik insanların hayatını bilmeden onları aşağılamak ve yargılamaktır. Sokağın sonunda bir berber var bay Burton. Lütfen aynaya bakınız. Orada var olan en büyük fahişeyi göreceksiniz. (Charles Bukowski )
Çok manidar, öğretici bir soru yanıt faslı.
İnsanın yüreği, düşüncesi fahişelikden kurtulmadıkça ve fahişeliği salt bedensellikte veya kuru lafızlarda aradıkça, asıl fahişeleri bulmakda zorlanırız.
Her fikrin, her inncın sömürüsünü yapmak ahlaksızlığın dik alasıdır.  Geçmişden günümüze uzanan İnsan toplumunda oynanan insan, ahlak Tiyatrosu, hayvan toplumundan daha riyakardır. Zira, hayvanlar aleminde birkaç hayvan türü hariç, pek çok cinsler doğaldırlar.
Günün birinde bir ahbapla karşılaştım. Ahlaksızlığı paçasından akan bir tanıdığı  adımlarını arşınlarken:
-Vayyy, selam Memet Ali ...diğe seslendi.
Sarmaş dolaş oldu, yağlı ballı sohbet arasında   benimle tanıştırmak istedi. Adamı gözüm tutmadı.
Bolca ahlakdan, namusdan dem vururken riyakarlığı yüzüne gözüne bulaşıyordu.
Doğallığım gereği, pek ilgi duymadım tanıştırma faslına. Bir an önce bir fırsatını bulup ayılmak istedim.
Ahbap anladı durumumu, kulağıma eğilerek;
-Üstad, bak bu adam tahmin ettiğin gibi, fazla makbul biri değil; lakin çeşitli kurumlarda, güç odaklarında çevresi güçlü. Tuttuğunu koparır. Yani arsız, namussuz, ahlaksız; ama bizden! Diğerek sırıttı.
Herhangi bir işin olursa, başın derde düşerse hemen halleder, yardımcı olur.
Daha da bozuldum ve ağır laf ederek ağzımdan yazımızın sonunda ki dizelerim döküldü
Halk içinde genellikle bilinen tipik namus kavramından hareket edersek;
Başkasının bacısına kızına, hatta annesine yan bakan, ama kendi kız kardeşini, annesini başkalarından, şundan, bundan korumaya çalışan sözde namus bekçisi abi, baba, kardeş, kuzen, baba erkek sorunsalı. Yahut tersinden, babasını, abisini, eşini hemcinslerinden korumağa, temelsiz kıskanmağa çalışan kadınlarımız, yarenlerimiz?
Tabii ki, çamur yüreklere, iyi niyeti istismar edenlere karşı sakınanlara sözümüz yok.
Bilakis, berrak duygularla duyarlı olanlar değerler sevgi saygıyı hak edenlerdir.
  Aslında bu tür riyakarlıklar iki yüzlülükten ziyade bir tür yüzsüzlük, yalancılık, riyakarlıktır!
Bu durumdaki erekliği pazudan, bedensellikden ibaret gören ilkel adamcıklar; sözde  korudukları kadınların başına bir şey geldiğinde ise; evvel emir tiksinti duyacağı, nefret edeceği diline doladığı kadın öznesidir.
İdeolojik kamplaşmada da çifte standarlar süregitmektedir.  Hatta bilge yazarlarımızdan Cemil Meriç  ahlak konusunda önemli bir gerçeğin altını çizmektedir ‘’Bu ülkede ilerici-gerici yoktur.
Bu ülkede yalnız namuslular ve namussuzlar vardır.”
Yine farklı kulvarda diğer önemli bir şairimiz Nazım Hikmet’den dinleyelim:
‘’Hiç Yaşamamış gibi ölen Kadınlarımız. Anamız avradımız, yarimiz. Ve hiç yaşamamış gibi ölen.
Ve sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen Kadınlarımız’’
Maalesef bir çok geri anlayışlı ülkelerde ve memleketimizde ki kadınlarımız, yarenlerimiz şiirde ki gibi ‘hiç yaşamamış gibi ölüyor, öldürülüyorlar!’
Bu önemli, can alıcı temada çeşitli sanat dalında
fikir, sanat ürettiğimiz; değerli araştırmacı, yönetmen, kolektif sanatçı, yazar fikir dostu
kafilemize kulak verelim:
 Avantacı bir toplumun çekilmiş muazzam bir mizahıdır Ertem Eğilmez’in Namuslu’su.
Çekildiği ve vizyona girdiği dönem önemlidir…
Türkiye daha Kenan Evren cuntasının etkisindedir ve toplum inanılmaz bir iki yüzlü ahlak girdabında sürükleniyor. Erdem, ahlak ve namus kavramları göstermeliktir.
Başar Sabuncu da iyi hikâye çıkarmış, toplumu iyi okumuştur.
Namuslu filmindeki Türkiye enteresandır. İzleyen seyirci karakterlerin neredeyse tamamından nefret eder. Zira Şener Şen’in canlandırdığı Ali Rıza karakterinden başka olumlu, iyi bir tek kişi yoktur, buna çocuklar da dahildir.
Enteresandır, seyirci olarak bizi bir tek Ali Rıza karakteri yakalar zannederiz ama çakal kayınbirader, fırsatçı kaynana, dünya umurunda olmayan evlat, kariyer için namusunu feda eden sekreter, iki yüzlü arkadaşlar, para olduktan sonra senden iyi olmadığına seni ikna eden eş vesaire…
Aslında Türkiye’nin halı altına süpürdüğü iç yüzümüzün perdeye yansımasıdır Namuslu filmindeki karakterler.
Ama biz hepsinden tiksiniriz.
Çünkü beş kuruş etmez kişiliklerdir.
Yalancıdırlar, menfaatçidirler, ikiyüzlüdürler, haysiyetleri yoktur, karakterleri yoktur, vefa, ahlak hele hele namus diye bir dertleri hiç yoktur.
Zehirli ve efsunlu bir sudan içmediği için en yakınları da dahil toplum tarafından önce dışlanan, ardından taciz ve nihayetinde cezalandırılmaya kadar giden bir memurun, toplumun geneline benzedikçe yükselmesini ve bu yozlaşmanın takdir görmesini anlatır.
İlginç değil mi?
Ahlaksızlaştıkça övgü alıyorsunuz, yükseliyorsunuz.
Namussuz, bencil oldukça örnek gösteriliyorsunuz, servetiniz, itibarınız, kariyeriniz artıyor.
Reel anlamda ahlaklı, onurlu olduğunuzda ise, çokları sizi dışlıyor,  hayat hakkı tanımıyor.
Nesimi’nin yüzyıllar ötesinden seslendiği  günümüzde hala etkisini gösteren manidar dizelerden kısa bir örnek:
Ar namus şişesini taşa çaldım kime ne?

Ozan ŞİAR Ağdaşan

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...