Siyasette performans savaşları
Asılı kalan bu kritik sorunun gölgesinde, yaşadığımız coğrafyadaki öykü eleştirisinin geçmişine baktığımızda, üç nokta arasında titreştiğini görürüz:
- Öykünün de dâhil olduğu edebiyat eleştirisinin, “ulusal dil anlayışının yerleşmesi” adına anlatım bozukluklarına, yazım yanlışlarına hapsedilmiş “güdük” bir dil eleştirisine mahkûm bırakılması
- “Öykü kişilerinin hiç konuşmaması ya da çok az konuşması”nın eleştirilmesi (Semih Gümüş, ‘Genç Öykücülerin Ağzını Bıçak Açmıyor’, Adam Öykü, Sayı: 18)
Çokça sorarlar, nasıl yazar oldun? diye. Ve piyasada yazar olmakla ilgili pek çok da kitap falan filan var. Bu kitapların hiçbirini okumadım, hatta “Gece Kelebeği / Perperık-a Söe” sonrası gittiğim okumalar için; keşke bu okumaların hiçbirine de katılmasaydım dediğim çok olmuştur. Bana kalırsa edebiyatçı kendisi ile ilgili yapılan kritikleri dahi okumaktan kaçınmalıdır.
"Dünya‘da en zengin
İnsan bile kalbinde
Sevgi yoksa fakirdir"
(Anonim)
Sevgi paylaşmaktır. Anlaşılmak için paylaşmayı bilmek gerekir. Seven insan paylaşandır. Sevdiğiniz insanla bir gezintiye ya da onun sizinle ortak bir payda da sürdürdüğünüz beraberliğinizin anısına özel bir yere gitmek isterseniz zaten ortada sevgi yoksa, beklediğiniz kişi bunları yapsa bile isteyerek yapmayacaktır. Bu da sevgi odaklı bir paylaşım olamaz. Sizinle duygularını paylaşmak istemeyen birinin duygularını da paylaşamazsınız.
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde, insanlığın binlerce yıllık tarihinde, özgürlük, adalet, eşitlik özlemleri, umutları doğrultusunda, ilk kez deneyimlediği Sosyalist Sistemin çöküşüne tanık olduk. Sosyalist rejimler, kumdan kaleler gibi art arda yıkılıp gitti.
Bu çöküşün nedenleri, kuşkusuz uzun ve ayrıntılı çözümlemeleri içeriyor. Burada, en temel özelliklerine kısaca değinerek geçeceğiz.