Annemle oturup ağladık. Babam, bana çıkışarak, ‘Bak gelecek yıl okula gideceksin. Sana Türkçe öğreteceğim. İstersen başlayalım.’
‘Babam evde yok,’ cümlesini ezberletirken katıla katıla gülmeye başladık... Kadınların arasında ürkekti annem. Herkes, hatta çirkin cüce kadın bile, anneme Türkçe öğretme çabası içindeydi.
Bu koca kent, muhtarın radyosundaki Ankara mıydı? Atları, inekleri ‘Makaram sarı bağları’ söyleyen kadın yoktu.”
Çeşitli dillere çevrilen kitaplarıyla yalnız Türkiye’ye değil, Avrupa’ya da öykücülüğünü sevdiren Suzan Samancı, Reçine Kokuyor Hêlîn’de yer alan on beş hikâye ile yaşadığı coğrafyanın kokularını, tatlarını, insanlarını anlatmaya devam ediyor. Nicedir “Orası” diye kodladığımız bu topraklarda yaşanan acı ve hüzün dolu gerçekler, Suzan Samancı’nın kendine has sıcak, insancıl, sloganlaşma tuzağına düşmeyen anlatımıyla öykülerde hayat buluyor.
Suzan Samancı