adam
Can Kırıkları
Tek kelime etmeden dinledi Adam. Söylenecek kelimeler anlamsızdı. Susku gözlerine pusu kurmuştu. Söylenecek her kelime; cam kırığıydı şimdi.
Birkaç damla gözyaşı aktı aralarından birbirinden gizlenen. Geçmiş zamana, geçmiş hayatlara. Sessizlik bıçaktı, Kadın çıkardı o bıçağı saplanan vakitten.
Sakıncalı 2/ Hüseyin Tabip Taşkın
Can arkadaşını kaybetmişçesine üzüldü. Pazarın iç kısımlarında Şişman bir kadın dilenciyle karşılaştı. Ağırdan yürüyordu. Başı eşarplıydı.
O devamlı gelip geçene elini açar, gözüne sokacakmışçasına öne doğru uzatırdı. Adam gibi kabiliyetli olmasa da para veren çıkıyordu. Diğer pazarda balıkçıların yakınına doğru meyve satan tezgâhın önünde Kayınvalidesi ile gelini onu gördü. Gelin küçük çantasından üç tane onluk çıkartıp Şişman’a verirken:
“Başımın gözümün sadakası olsun. Kazalardan, belalardan koru Ya Rabbim.” diye söylendi.
Müslüman Bilim Adamı Olur mu?
Bu makalenin yazılmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesindeki konuşması sırasında, Üniversiteyle ilgili yaptığı eleştiri üzerine ihtiyaç doğmuştur. Erdoğan, "Birilerine kapıyı kapatıp birilerine açarsanız, o üniversite bilim yeri olamayacağı gibi Müslüman Bilim Adamı da olmaz," dedi. Gerçekten genişçe tartışılması gereken bir konudur.
Bensen O? Bizsiz Onlar
Üzerinde bin ton ağırlığında bir beton yığını var da hareket edemiyor. Karabasan gelir de sesini çıkaramazsın, elini kaldıramazsın ya aynen öyle. Gözlerini açmaya dermanı yok. Aslında gözleri açık, göremiyor, farkında değil. Şimdi yavaş yavaş bir şeyler değişmeye başladı. Vücudunda dolaşan kan sanki azgın ırmaklar gibi şimdi, her tarafına hücum ediyor. Önce kalbinin güm güm attığını hissetti kulakları uğuldayarak. Sonra o uğultu boğuk bir sese dönüştü. "Nuol, Nuel…" gibi sesler duydu, sonra bir ışık belirdi. Işığını engelleyen bir silüet gördü. Görüntü yavaş yavaş netleşti.
Kaçak Gecekondu 5
Uzun Adamın partisi büyük bir sürpriz yaparak seçimden birinci parti olarak çıkacaktı. Eyüp ilçesinde yaşayanlar seçimin ertesi günü büyük bir şok geçirecekti. Birçoğu Balkan göçmeni olan ilçe ahalisinin birçoğu eski İstanbullu kesimden sayılırdı. Ayrıca eski Osmanlı saray erkânı çalışanların torunları da burada yaşıyordu. Bu insanlar gördükleri manzara karşısında adeta küçük dillerini yutmuştu. Sabahın erken saatlerinden itibaren irili ufaklı birçok araç konvoylar halinde Eyüp ilçesinde dolaşmaya başlamıştı.
Kaçak Gecekondu 4
Tek yasaları ihtiyar heyeti meclisiydi. Bu yaşlılar grubu köy hayatının o acımasız yaşamını bir ömür boyu sürdürmüştü ve şimdi son nefeslerinde yeni nesiller onların tecrübesinden faydalanmak istiyordu. Bunların orkestra şefi olan muhtar bu heyete sık sık danışırdı: “ Ey erenler ne diyorsunuz. Cafer şehre gidiyor. Var mı bir diyeceğiniz?” diye sorardı.
Kaçak Gecekondu 3
Roman vatandaşlardan sonra Kasımpaşa’da ikinci ağırlıklı nüfus oranını Karadenizliler oluşturmuştur. Bu da uzun adam için çıkmış olduğu bu yolculukta büyük bir insan yığını desteğidir. Uzun adam başta olmak üzere günümüz din âlimlerinin büyük çoğunluğu bir yana en iyi vaaz veren hocalar bir yana en iyi konuşmacı siyasetçiler de da bu bölgeden çıkmıştır. Bu acaba bir bölge insanına has bir yetenek miydi? Bu yeteneğin sırrı geçmişten geliyordu. Rum Pontus İmparatorluğu döneminde Avrupa’nın en iyi papazları da bu bölgeden çıkıyordu.
Balık Adam
“Saatim düştü. Kırıldı”. “Yalancı zamanlarda yaşıyorsun sen zaten” dedi Latif usta saati soran adama. Adam kırıldı nedense bu cevaba. “Vazgeçtim” dedi, “yaşamaktan” Boyacı çocuk inledi, “boyarııızzz”, simitçi ağladı “taze gevreeek”. Latif usta çekici salladı. Çekiç utangaç bugün. Saati soran adam çıkıp gitti. Yürüdü başıboş. İşsizdi. Yalnızdı. Açtı. Sigarasızdı. Uykusuzdu. Terk edilmişti. Hiç sevilmemişti yahut. Elleri cebinde aşağı, sahile indi. Deniz dingindi. Başıboştu. Oturdu bir kenara. Ellerini cebinden çıkardı. Elleri soğuktu. Elleri paslanmış demir gibiydi. Denize daldı gözleri. Dinginlik beynini kemirdi. Pulları pırıl pırıl nefes nefese kalmış bir balık çıktı sudan. “Merhaba” dedi balık neşeyle.
Melike Melis "sözyaşlarım" şiir kitabı çıktı
Yalnız kaldığım her vakit,
maverada isyan çiçekleri açar,
bütün sokaklarım bozguna uğrardı,
yüreğinden sürgün yemiş bir aşkla
gözyaşlarını içen
lal bir kadın olurdum.
Gittin...
Ve ben yosun kokulu bir akşamda,
Ağır bir ölüm gibi yaşadım;
Seni kaybetmenin acısını,
ben şimdi;
yüreğine ateş düşmüş bir kadın,
sen;
başka limanlara yelken açmış bir adam.
''Gözlerini dünyaları bile değişmem'' derdin
oysaki şimdi,
Bir kahpenin kahpe/rengi gözlerindesin