Kadınlar M.Ö. 2500 de Zaten Öldürülmüştü..!
gündeme getirmek yeterli olmamakta.
gündeme getirmek yeterli olmamakta.
Gerçek anlamda demokratik yapıya geçmeyen her devlet ideolojiktir. Hangi siyasi yapıdan olursa olsun, ideolojik kalan devletler ekonomik, siyasi, din, ırk, kültür ve düşünce sorunlarını çözmemiştir. Genelde ırkçı ve bağnaz temelde iç çatışmaları yaşayan niteliği düşük devletlerdir bunlar. Demokratik devletlerse, büyük oranda siyasi, ekonomik, din, ırk, kültür ve düşünce sorunlarını çözmüş, barış içerisinde yaşarlar. Bu iki siyasal yaşam gerçeğinden hareketle, Türkiye'nin hangi kategoride yer aldığını daha somut şekilde anlamaya çalışalım.
Aynı şekilde dinin etkin ya da çok şeyi belirlediği şeriata yakın devletlerde de laiklik olmaz. Ya gerçek laik ve seküler demokratik yapı kabul edilip, inançlar özerk bırakılır veya dini şeriat düzen oturtulup laiklik vb. reddedilir
Bunun gerçek yanıtı ise sınırlı güç, sınırlı yetki, sınırlı varlık, akılcılık, bilimsellik ve gerçek demokratik kurallarla yaşamaktır. İstisnaların dışında hangi devlet ya da toplum ifade edilen ilkelere uygun, her konuda mütevazi şekilde yaşıyor? Demokratik burjuva ülkelerini saymazsak, ele alınacak bir iki ülke ancak gösterilebilir.
Yozlaşma; (Dejenerasyon) ahlak başta olmak üzere dil, din, kültür, ticaret, siyaset, tarih, aile ve namus kavramını, evrensel insani ilkelerden uzak, maddi güç ve egoist şekilde hiçbir kural tanımadan yaşamaktır. Bu anlayış aynı zamanda sürekli ben ukalalığını yücelten bir yapıdır. Özetlenen yozlaşma, her toplumda önce din ve ırk kültürünün içerisini sulandırılarak başlarken, diğer alanlara yayılması şu şekilde gelişmektedir.
Ki bu düşünme biçimi hayvanidir. Çünkü hayvanlarda içgüdüsel hareket yeteneğine sahiptir.
Üst Düşünce : Çevresel zorluk, dini ve tüm siyasi baskılara rağmen, sürekli soru sorup bunun analizini yapan, zekasını geliştirip analitik düşünmeyi ilkeselleştiren düşüncedir. Bu bile çoğu zaman yeterli olmayıp, insanın kendisini sürekli eğitmesinin yanında doğru, gerçek kültürle sınırsız düşünüp sınırlı yaşamayı bilen insan olmasıyla mümkündür.
Sıralanacak olaylar Türkiye'de çoğunluğun hoşuna gitmese de ne yazık ki, gerçekler böyle. Bugüne kadar anormalliklerin üzeri bilinçli şekilde kapatıldığı için, yeniden yok oluşa doğru gidişin kimse farkında değil. Son güne kadar Osmanlı Padişahları da hep Cihan İmparatoru olduklarını söylerlerdi. Ancak 1918'de cehenneme nasıl gittiğine kimse inanamadı. Cumhuriyetin biyolojik ve kültürel genlerinin Osmanlı ile aynı olduğunu sıralanan tarihsel kronoloji net olarak ifade ediyor.
Ve bu oran en az %90'dır. Tüm sorunlar korku psikolojisinde düğümlendiği için, bu kör düğüm çözülmeden ilkeli felsefi teoriye bağlı mücadelelerin başarı şansı, ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Feodalizm; din ve ırk üstünlüğüne dayanan aşiretsel yerel derebeylik yönetimler demektir. Orta Çağ yaşam düşüncesi olan bu mantık, Türkiye Anayasasında resmi olarak hâlâ geçerliliğini sürdürüyor. Tüm uygulama ve politikalar belirtilen çerçevede yürütüldüğü için, Türkiye'nin feodalizmden henüz çıkmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz. Devletin temeli Orta Çağ düşüncesine bağlıyken, Türkiye'nin modern çağdaş olduğunu savunmak, felsefe ve tarihten bir şey anlamamaktır. Mevcut yapıyı oluşturan siyasi düşüncenin altında şu mantık bulunmaktadır.
Halkını doğru ve bilimsel temelde öz değerleriyle birlikte evrensel gerçekliklere göre eğitip kültürel alt yapı sağlama alınır. Bizde ise ne öz değer ne de evrensel kültür diye bir düşünce olmadığı için, toplumun aptallaşması kimsenin umurunda değil.