Susuyordu Zaman/ Mehmet Alagöz

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
“Susuyordu Zaman, Birinci Kitap” Mehmet Alagöz’ün Ozan Yayıncılıktan çıkan yeni romanı. Roman 8 bölüm ve 240 sayfadan oluşuyor. Kapak grafiği Muzaffer Oruçoğlu imzalı. Teşekkürler Muzaffer Ağabey…

Yazarın dili sade, anlaşılır ve akıcı. Kahramanlarının yaşadığı olayları, hatasıyla sevabıyla, abartıya kaçmadan,  ajitasyon ve sloganlaştırmadan okuyucuya aktarmak istemiş, bunu da çok iyi başarmış.

Doğa betimlemeleri çok başarılı, romanı okurken kahramanlarla birlikte köy köy, dağ dağ... gezinip durursunuz.

Yazar ayrıca tarihten notları günümüze taşır.

Elegez’in eteklerinden aşağılara sarkan derin vadilerde Iğdır Ovası’na gizemli bir hava akıyordu. Kars yaylasına düşen top sesleri yaklaşan karanlık günlerin habercisiydi. Daha şimdiden herkesi bir korku sarmıştı. Ruslarla Osmanlıların çekişmesi açlığa yol açmış, köylüler sağı solu yağmalamaya başlamıştı. Ermenileri yüzyılın trajedisiyle karşı karşıya bırakan yağmaya helal bir kılıf uydurulmuştu. Bir Ermeni’yi öldürmek, kadınlarına sahip olmak, mallarına el koymak helaldi. Bunu yapanlar öteki dünyada cennete gideceklerdi. Ömürleri boyunca İmparatorluklar tarafından değer görmemiş köylüler Ermeni avına başlamışlardı. Ermenilerin karşı koyuşlarıyla toplu katliamlar dönemine girilmişti.”

Kürtlerin lideri Hacı Yusuf, adaletli bir insandır. İnsanlar arasında din, dil, mezhep ayrılığı yapmaz. Hamidiye Alayları tarafından kuşatılmış ve katli vaciptir fetvası verilmiş Ermenileri alır, Aras Nehri’nden geçirip Ermenistan’a bırakacak kadar adil ve yiğittir, Hacı Yusuf.

 Bu tarihlerde bin yıllık Çarlık yıkılır, yerine Lenin önderliğindeki Bolşevikler iktidar olur. Kafkaslarda yaşayan göçebe Kürtler, Hacı Yusuf’un çağrısıyla silahlanırlar. Bu haber Moskova’da tedirginlik yaratır İyi savaşçı olan Müslüman Kürtlerin Ermeni-Gürcü milliyetçileriyle birleşip devrime cephe açacaklarını düşünen Bolşevikler, acil bir taleple bütün aşiret ve bölge liderleriyle Erivan’a yakın bir bölgede görüşürler. Görüşmede Bolşevikleri temsilen gelen heyet, kır sakallarıyla dikkat çeken Hacı Yusuf’a özel bir ilgi gösterirler.

 “Biz Müslüman Kürtler devrimin yanında değiliz ama karşısında da değiliz. Bize dokunmayana asla dokunmayız!” “Kızıl Ordu bölgeye ulaştığında hiçbir zaman olmadığı kadar güvende olacaksınız.”

Hacı Yusuf, söylenenleri güvence olarak kabul eder ama yine de kaygılıdır.

Yazar Mehmet Alagöz, Susuyordu Zaman romanında mitolojik kahramanlara ve mesellere yer verir. Gotilerin zalim Dehak’a karşı mücadelesini masalsı bir dille anlatır.

Koskoca imparatorluklar yıkılmış, bağırlarında onlarca ulus devlet doğmuştur ama Kürtlerin makûs tarihi hiç değişmemiştir. Üstelik dört parçaya bölünmüşler...

Aslında romandaki bu pasaj her şeyi yalın haliyle çok iyi özetlemektedir.

“İkisinin mutluluğu sıcak bir hava yaratmıştı. Kadın duygulandı; Bese’nin evden çıkıp gittiği geceyi düşündü. Henüz on altı yaşında, hayat dolu bir kızdı. O geceden sonra kızını bir daha göremedi. Bir ay sonra gelen ölüm haberi, görme umutlarını yok etmişti. Biraz sonra Emine de o evden çıkıp gidecekti.

“Kesin yani, “ dedi Hasan.

“Evet, kesin.”

Hasan’ın içi burkuldu. Dağda yaşam zordu; açlık, susuzluk, uykusuz geçen geceler, daha kötüsü ölüm…”

 

“Yazarın Notu” ibaresinde ise Mehmet Alagöz romanla ilgili görüşlerini şöyle belirtiyor:

“Bu romanda gerçekler kadar kurgu da vardır. Anlatılan süreç, bir halkı sefaletten kurtarmak için başlatılan mücadelenin en kanlı serüvenlerinden biridir.  Kürtler, kanlı serüvenin ilk yolcularına çok şey borçludur. Onlar ülkesel ruhtur. Fedakârlıkları kelimelerle ifade edilemez. Az bir sayıyla başladılar ve çoğaldılar. Acılar da çoğaldı. Toprak sadece kan içti. Toprağa düşenlerin kefeni hiç olmadı. Gözyaşları dinmeyen analar, yarım asır boyunca hep evlatlarının yolunu beklediler. Bu dönemin kahramanı olmayan ben, kıyıdan köşeden bir şeyler yapmaya çalıştım; iyi bir gözlemciydim.  Gözlerimin gördükleri, hiçbir zaman beni yanıltmayan hislerimi A’dan Z’ye anlatmak istedim, yapamadım, kolay olmadığını yazarken daha iyi fark ettim.  Yetmişe dayanmış, yine hayata sıkı sıkı tutunan Hamit’in hikâyesi başlı başına bir romandır; yok sayılan bir ülkenin, bir halkın hikâyesidir. Ömrünün son kırk yılını evlatlarının yolunu beklemekle geçiren Kevok’un gözyaşları, acı çeken Kürt anaların gözyaşlarının temsilidir.”

Hemen altına “Şartlar elverirse Hamit ile Kevok’un hikâyesinin devamını yazacağım,” diye not düşmüş.

Yazar Mehmet Alagöz’ü bu güzel eseri okuyucu ile buluşturduğundan ötürü kutluyorum…

Necmettin Yalçınkaya, yazar-redaktör

Kapak Grafiği Muzaffer Oruçoğlu

 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...