
Esasında İlkçağ dönemlerinde Afrika’da Mısır Uygarlığı başlamış olup, bu uygarlığın tarihi M.Ö. 8000-7000’lerdir. Buna rağmen Mısır Uygarlığı Afrika Kıtası’nda değil de Asya Kıtası’nın Ortadoğu Bölgesi’nde, uygarlık veya medeniyet olarak bilinmesi, üç temel sebebe dayanıyor.
Birincisi; Mısır’ın Asya ve Afrika Kıtalarının ticari, siyasi, ekonomik, askeri açıdan birbirine bağlayan noktada bulunup, köprü konumunda olmasıdır. İkinci önemli etkense, Dicle, Fırat Nehirleri, Anadolu ve Mezopotamya’dan doğup uzun bir yol izleyerek, Basra Körfezine ulaşmalarıdır. Mısır toprakları bu iki ırmağın Basra Körfezine dökülen çevrede yer alıp, Mısır halkı bölgede ilk sulu tarımı gerçekleştiren bir uygarlıktır. Asya Kıtası’nın bir parçasıymış gibi algılanması, Mısır’ın Afrika Kıtası’nın batısında ve Afrika’nın merkezi ve de diğer bölgelerine çok uzak olmasının yanında, Mısır halkının siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerinin daha çok Ortadoğu ve Mezopotamya toplumlarıyla sürdürülmesi, bu algının yaratılmasında ikinci etkendir. Üçüncü algıysa, Batılı modern ülkelerin kültürel temelini oluşturan Yahudilik ve Hıristiyanlığın, bu toplumlarca benimsenip, Yahudi Peygamberleri ve Sümer Uygarlığını sürekli öne çıkarmalarıdır. Ve dünyanın birçok toplumu bu yalanlara Batılılardan daha çok inandı. Böylece Mısır Uygarlığı, Afrika’nın İlk Uygarlığı olduğu halde, sıraladığımız nedenlerden, Asya Uygarlığı gibi bir yanılgı bilinçli olarak yaratılmıştır.
Dünyadaki kıtalar üzerinde bu zamana kadar yapılan tüm arkeolojik araştırmalarda, ilk insan türünün yine en eski kalıntıları ve de ilk Homidlerin, Afrika Kıtası’nda yaşadığını tüm bilim çevreleri kabul etmiştir. Bu bakımdan Afrika Kıtası her yönüyle yaşlı bir kara parçası olup, ilk insanın (Homo Hubilas) M.Ö. 7 milyon yılında burada doğup yaşadığı tespit edilmiştir. Homo Hubilas fizik, beyin yapısı ve diğer bazı özellikleriyle, bugünün insanında mevcut olan hareketlerin en azından yarısını o çağda taşıyıp uygulayabiliyordu. Sadece ayaklarının üzerine dikilip yürümeyi henüz geliştirememişti. M.Ö. 3 ile 2,5 milyon yıllarında Homo Erektus’un öncüleri bu kıtada ayaklarının üzerine dikilmeyi başarırken, hızlıca hareket etme yeteneğini geliştiren ilk anaatamızdır. İlk canlı ve insanlaşma dönemine gelinmeden, dünyanın oluşum aşamalarındaki tarihsel süreçlere kısaca göz atarak, dünyanın milyar yıllara yayılan oluşumunu, insanın evrimi ve Mısır Uygarlığını daha somut anlamış oluruz.
Kambriyen öncesi devir (4.570 myö – 542 myö)
Hadean (4.570 myö – 4.000 myö) 4,5 milyar, Dünya’nın oluşması
Arkeyan (4000 myö – 2500 myö) 4 milyar, Ay’ın oluşması 3,5 milyar Canlılığa geçiş ve tek hücreliler 3,465 milyar, Cyanobacteria benzeri canlılar 3 milyar, prokaryotlar (çekirdeksiz tek hücreliler).
Proterozoik (2500 – 542 myö) 2 milyar, ökaryotlar (çekirdekli tek hücreliler) 1,5 milyar, 600 milyon, bakteriler – deniz yosunları – mantarlar – ilkel canlılar 1,2 milyar, eşeyli üreme 700 milyon hayvanlar ve bitkiler farklılaşıyor.
Mezozoik devir (251 – 65.5 myö) (orta evrim düzeyinde canlılık) Trias (251 – 199.6 myö) 240 milyon, ilk dinozorlar. Triyas dönemi, volkan etkinlikleri, deniz sürüngenleri (ihtiyozorlar, plesiyozorlar), teruzorlar 225 milyon, eski (arkaik) (yumurtlayan) memeliler (mammaliamorpha) 200 milyon, Triyas-Jura yok oluşu. Jura (199.6 – 145.5 myö.
Cenozozik devir (65.5 – 0 myö) (son jeolojik dönem) Paleojen (65,5 – 23,03 myö) 66-55 milyon, Paleosen dönemi, günümüz memeli takımlarının en eski üyeleri, ilk primatlar, mesonychianlar, condylarthlar 55-33 milyon, Eosen dönemi, ilk atgiller, devegiller, gergedanlar, prosimiyenler, arkaik balinalar, ilk maymunlar (antropoidler), entelodontlar.
Dünyanın, bitkilerin, böceklerin, hayvanların ve insanın, insanlaşma tarihi ile ilgili bu belge ve bilgilere dayanarak, metafizik felsefe doğrultusunda, Âdem ve Havva’nın yaratılış hikâyesine inanan insanların, bilimsel bu kaynakları okuyup incelemeleri hem kendilerini aydınlatacaktır hem de gerçek insanlık tarihini öğrenmiş olurlar.
Şayet evren ve dünyayı bir tanrının yarattığına inanıp sürdürülmek isteniyorsa, inançlı insanların ilk Âdem ve Havva olarak, Afrika Kıtasında dünyaya gelen Hominidler başta olmak üzere Homo Hubilas, Homo Erektus, Homo Neanterdal, Homo Denisovan ve Homo Hubilas’a sahiplenip tapınırlarsa daha somut bilgilerle yaşarlar. Böylece kutsal, üstün görülen tüm peygamberlerin, Afrikalı olduğunu da kabul edip, Afrikalı insanlara gerekli saygı ve maddi desteği sürdürmeleri, en azından insaniyet düşüncesini geliştirecektir. Diğer açıklanması gereken konuysa, dünyanın en az dört milyar yıl içerisinde aşama aşama bitki, böcek, hayvan ve insan yaşamına ancak uygun hale geldiğini her türlü bilimsel çalışmalar kanıtlarken, metafizik masalsı hikâyelere inanıp tanrının dünyayı ve tüm varlıkları altı günde yarattığı; kanıtsız ve asılsız bu düşünce biraz olsun sorgulanmalıdır. Bundan sekiz on bin yıl önce insanların çeşitli şekillerde icat ettikleri tanrı, din ve peygamberlik masallarına inanmaları, o günün insan bilinciyle bir noktaya kadar anlaşılabilir. Artık çağımızda okuma yazma, eğitim ve bilimsel çalışmalar, dünyada ve evrende, bilinmeyen hemen hemen her şeyin neden, nasıl oluştuğunu somut şekilde ortaya koymuşken, hâlâ masallara inanmak, insanlığa yapılan en büyük kötülüktür. Bu gerçekliğe rağmen hâlâ uydurma masallara inanıp, bunu da Ortadoğu’da Yahudi peygamberlere bağlayıp yüceltmeyi körlükle ifade etmek dahi hafif kalıyor. Her şeyin netleştiği bir çağda, masalları kutsamaya devam etmekte ısrar, düşünce yeteneği gelişmemiş maymun anaatalarımızın seviyesinde kalıp yaşamaktır.
Afrika Kıtası’nın ilk insan yaşamıyla ilgili böyle bir gerçek tarihi varken, M.Ö.10 500 yıllarına kadar, Afrika’nın hemen hemen tüm sahra bölgeleri yeşil ve bereketli vadilerdi. Söz konusu tarihten sonra Afrika Kıtası’nın büyük bölümünde iklimin değişip aşırı derecede sıcakların başlaması, yağmurun yeterli ve düzenli olmaması yüzünden, Afrikalı insanlar doğal olarak Asya başta olmak üzere diğer kıtalara göç etmişlerdir. Yaşanan iklim ve çevresel sorunlar yüzünden koskoca kıta insanının tamamen bulunduğu yeri terk etmesi kolay olmadığı gibi bazen mümkünde değildir. Göç edemeyip doğduğu kıta topraklarında yaşamaya devam eden insanlar, başta iklim sorunu olmak üzere ilkel kabile yaşamı, inanç olarak sürdürülen paganist dinlerin ilkel gelenekleriyle birlikte, sonradan kıtaya giren Hıristiyanlık ve İslam ile birlikte, daha da gerici yaşam kurallarına mahkûm edildiler. Böylece insanlar her geçen gün daha iğrenç şekilde yoksullaşıp açlıktan öldüler. Afrika insanın bu kadar ağır şekilde yoksullaşmasının diğer bir nedeni de kontrolsüz doğumlardır. Bu zamana kadar doğru düzgün kontrol altına alınmayan doğumlar yüzünden, yaşanılan bölge topraklarının besleyeceği insan sayısını çok fazla aşması, bildiğimiz yoksulluk ve açlığı doğurup derinleştiren diğer etkenlerdir.
Tüm bunlar yetmemiş gibi 1500 ve 1600’lü yıllardan itibaren, Avrupalıların kıtaları işgale başlaması hem Afrika’yı hem de Amerika ve Avusturalya Kıtalarını sömürgeleştirip, kıta halklarının daha da yoksul ve geri kalmasına sebep oldular. Mısırla ilgili bölümde, Mısır Uygarlığının nasıl doğduğu, gelişmesi, geri kalmasındaki birçok etkenlere ayrıca değinilmiştir. Denilebilir ki Afrika Kıtası’nda mevcut olan ülkeler içerisinde, Mısır’ın dışında başka bir ülkede Mısır’a benzer bir uygarlık gerçekleşmemiştir. Bugün Afrika Kıtası’nda yaşayan ülkelerden, Mısır’ın haricinde diğer ülkelerin çoğunda açlık, yoksulluk hat safhada. Bu durum her ne kadar doğa, çevre ve iklimin yarattığı bir sonuç olarak görülse de Avrupalıların sömürüsü, kıta insanlarının kendi uyuşukluğu ve kabile yaşamını bir türlü terk etmemeleri, diğer etkenler kadar büyüktür. En azından yoksulluk ve geri kalmışlığın nedenleri doğru tartışılsa, yüzde yüz olmasa da asgari düzeyde ileri bir çıkış rahatlıkla yaratılabilir. Avrupa’da birçok Afrikalı aile ve insanla yaptığım görüşmelerde, istisnalar dışında çoğunluk çalışmanın kendileri için bir zorunluluk olmadığını, keyfine gelirse iş yapmaya bayılan bir ruh halline sahipler. Göçmen olarak yaşadıkları ülkenin kural ve düzenini birebir gördükleri halde, kendilerini düzeltme gibi bir duygu içinde henüz değiller. Evet insanın yaşamını çevresel koşullar bir noktaya kadar ciddi anlamda engelleyendir, ancak insan isterse iradesini kullanarak birtakım şeyleri yapıp yaratacak güce de sahip olduğunu bilmelidir. İfade etmeye çalıştığım irade, Afrikalı dostlarımın çoğunda ne yazık ki gelişmemiş. Adeta her şeyi kader sayıyorlar.
Cemal Zöngür
Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Afrika_tarihi
Afrika (İngilizce: Africa, Fransızca: Afrique, Arapça: أفريقيا), yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından dünyanın en büyük ikinci kıtasıdır. Kendisine bitişik kabul edilen adalar ile birlikte 30,8 milyon km²'lik alanı ile dünya yüzölçümünün %6'sını ve dünya üzerindeki toprakların %24,4'ünü kapsar.[1][2] 1 milyar kişilik nüfusuyla dünya nüfusunun %15'ini barındırır. Afrika, kuzeyde Akdeniz, güneyde Hint Okyanusu, batıda Atlas Okyanusu, doğuda Sina Yarımadası, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı ile çevrelenmiştir. Madagaskar'ı ve çeşitli takımadaları bünyesinde barındırır. Kıtada 54 adet diplomatik olarak tanınmış bağımsız devlet, dokuz bölge ve 3 adet de sınırlı tanınmış devlet bulunur
Afrika, birçok paleoantropolog ve arkeolog tarafından Dünya üzerinde insanlarca yerleşilmiş ilk yer olarak kabul edilmiştir.[9][10] 20. yüzyılın ortalarındayken antropologlar, en erkeni yedi milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen birçok fosil kanıtı keşfetmişlerdi. Bunlar arasında Ardipitecus, Australopithecus ve Homo türlerindeki insan ataları yer almaktadır. Afrika arkeolojisinde dönemler Erken, Orta ve Geç Taş Çağları olmak üzere üçe ayrılır.[11] Tüm insanlığın tarih öncesi gibi, Afrika'nın tarih öncesinde de ulus devletler mevcut değildi. Bunun yanında Khoi ve San gibi avcı ve toplayıcı grupların yerleşik hayata geçtiği görülür.[12][13][14]
Buzul Çağının bitmesiyle, yani MÖ 10.500 civarlarında, Sahra yeşil ve bereketli bir vadiydi. Ancak MÖ 5000 civarlarında iklimi kuraklaştı ve Sahra bölgesi oldukça sıcak ve kavurucu bir hal aldı. Bu sebepten Sahra bölgesindeki nüfus, Nil nehri bölgesine doğru yürüyüşe geçti. Bu insanlar bu bölgede sürekli ve yarı sürekli olarak yerleşime geçmeye başladılar
Dünyanın Evrim Kuramı:
https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnyan%C4%B1n_evrimi_kuram%C4%B1
Kambriyen öncesi devir (4.570 myö – 542 myö) Hadean (4.570 myö – 4.000 myö) 4,5 milyar, Dünya’nın oluşması Arkeyan (4000 myö – 2500 myö) 4 milyar, Ay’ın oluşması 3,5 milyar Canlılığa geçiş ve tek hücreliler 3,465 milyar, Cyanobacteria benzeri canlılar 3 milyar, prokaryotlar (çekirdeksiz tek hücreliler).
Proterozoik (2500 – 542 myö) 2 milyar, ökaryotlar (çekirdekli tek hücreliler) 1,5 milyar, 600 milyon, bakteriler – deniz yosunları – mantarlar – ilkel canlılar 1,2 milyar, eşeyli üreme 700 milyon hayvanlar ve bitkiler farklılaşıyor. Fanerozoik Devir (542 myö – günümüz) Paleozoik devir (542 – 251 myö) Kambriyen (542 – 488.3 myö) 600-530 milyon, omurgasız deniz canlıları 530 milyon, omurgalı deniz canlıları, yaşamın karalara geçmeye başlaması 500-400 milyon, kabuklular, midyegiller, deniz yosunları, su otları. Ordovisyen (488.3 – 443.7 myö) 445 milyon, ilk gerçek çeneliler 430 milyon, ilk çok bacaklılar. Silüryen (443.7 – 419 myö) İlk kemikli ve kıkırdaklı balıklar. Devoniyen (419 – 359.2 myö) 419 milyon, ilk et yüzgeçliler 400 milyon, ilk dört üyeli benzeri et yüzgeçliler (tetrapodomorflar) 360 milyon, ilk dört üyeliler, ilk böcekler Karbonifer (359.2 – 299 myö) 359-323 milyon, Missisippiyen dönemi, karaların genişlemesi, ilkel kafadan bacaklılar, kanatlı böcekler, sürüngenler, memeli benzeri sürüngenler 323-299 milyon, Pennysylvanian dönemi, sıcak iklim, bataklıklar, iri sürüngenler, Böcekler Permiyen (299 – 251 myö) 299 milyon, Pelikozorlar. 275 milyon, ilk terapsidler,260 milyon, ilk sinodontlar.
Mezozoik devir (251 – 65.5 myö) (orta evrim düzeyinde canlılık) Trias (251 – 199.6 myö) 240 milyon, ilk dinozorlar. Triyas dönemi, volkan etkinlikleri, deniz sürüngenleri (ihtiyozorlar, plesiyozorlar), teruzorlar 225 milyon, eski (arkaik) (yumurtlayan) memeliler (mammaliamorpha) 200 milyon, Triyas-Jura yok oluşu. Jura (199.6 – 145.5 myö) Dinozorların çeşitlenmesi 160 milyon, ilk doğuran memeliler 150 milyon, ilk kuşlar 145 milyon, Jura-Kretase yok oluşu Kretase (145.5 – 65.5 myö) Çiçekli bitkiler, günümüz böcekleri. 66 milyon, Kretase-Tersiyer yok oluşu (kuş olmayan dinozorların, teruzorların, plesiyozorların ve bazı ilkel memeli gruplarının soyunun tükenmesi), plasentalı ve keseli memeliler.
Cenozozik devir (65.5 – 0 myö) (son jeolojik dönem) Paleojen (65,5 – 23,03 myö) 66-55 milyon, Paleosen dönemi, günümüz memeli takımlarının en eski üyeleri, ilk primatlar, mesonychianlar, condylarthlar 55-33 milyon, Eosen dönemi, ilk atgiller, devegiller, gergedanlar, prosimiyenler, arkaik balinalar, ilk maymunlar (antropoidler), entelodontlar.