Şimdi dalmışım
Ellerin kar tanesi avuçlarıma düşünce yağmur oluyor her yanım ve adım adım toprak kokusu.
Suskuluğa fısıldıyorum seni, incecik halkalar oluşturup kayboluyor fısıltım.
Ellerin kar tanesi içimin feryadına yazılıyor bütün cehennemimi emanet alarak.
Ve şiir tatlı bir sızıyla akıyor kalbine ömrünün… ki şiir senin yüzündür, gözlerinde güneşin, bakışında rüzgarı sırtlayan. Usulca oku beni harflerini kanıma akıtırken ömürsüzlüğüne işle, kemiren bütün acılardan çalarak…
Şimdi dalmışım
Nefesinde birer birer ölüyor adımı aşındıran karamsar geceler. Arınıyorum griden beyazına sığınarak.
Koptuğum an…ah kopup adını anmadığım her an, zemheriden ince bir soğuk yayılıyor bedenime ve bir korku namlusuna ölümü sürüp dayıyor şakağıma..
Ah bir uzun yol sarmaşık gibi dolanır ruhuma. Sen hangi kavşakta, ıslanmış şarkıların duldasına beklersin beni; bir bekleyiş ki bütün sabırsızlığı sende, sancısı bende, kederi bende akşamı sende.
Ben seni hep adresiz yerlerde görürken cinsiyeti belirsiz acılar akınında, sığıntı kalırdım dizelerin merhametine.
Şiir ölürdü sevdiceğim. Yüreğim şaşkın bir fail ve tanık kalırken.
Bir şiir öldü işte bulaşırken sana manaların talanında öyle acizce. Ve sonra dirilirdi yine her şey birden bire bir mucizeyle.
Şimdi dalmışım, çocuklar gibi ağlamışım.
Hıçkırığımı daldığım ufukların eteklerine akıtmışım. Sana tutuşmuşum bu gecikmiş sevginin meşalesiyle.
Uyumuşsundur şimdi eğilirken saçlarına gökyüzü.
Bir denizin ışıltısı dudaklarında mahmur bir tebessüm
Dağların rengi gözlerinde yorgunluğa sarılan bir huzur
Ve sana gelişime ket vuran yolların hırçınlığı tükeniyor kusursuz asaletinde.
Şimdi dalmışım… Ellerimi tutuyorum ellerinmiş gibi.
Sabah nasıl tatlı tatlı ilişiyor ayılan teninde. Sen misin sabaha güzellik katan yoksa sabah mıdır sana yakışkan kalan. Ne fark eder ikisi de sensin ışıktan adını bulan.
Şimdi dalmışım
Yollara
Uykuna
Sabahına
Işığına…