Dutlar kızarmadan evvel...
Bedenine sığmayan rahatsız edici sıkıntıdan eser kalmamıştı. Uykusuz ve yorgundu ama huzurluydu.
Ektiği bu bereketli bostandan mahallede faydalanmayan yoktu. Dalında henüz tam kararmamış kara dut’tan alıp tadına baktı. Böğürtlen tadındaydı, ekşi ama suluydu. Kara dut’u sevmeyen yoktu. En çok da oğlu Sinan, “en güzel meyvedir dut, dalındayken yemezsen intihar ederler” der, kelebek larvası misali dut ağacında yaşam bulurcasına etrafında dolaşır, sonra parmaklarını ve dudaklarını yalayarak doyumsuzca yerdi.