Kediye Sordunuz mu?

Yelda Karataş kullanıcısının resmi
Eğer hayattan söz edecekseniz ölümle yüzleşin

aşktan söz edecekseniz yalnızlıkla.
Ölümle yüzleşmek, ölü seyrederek olmaz. Kendi ömrüyle yüzleşmenin hasıdır ölümle yüzleşmek.
Sırtına dönmüş mavzerin kalkan horoz sesini duyup gittiğin yoldan dönmemektir.
Çok film izler hayatını geliştirmeye heveslenenler; filmde yanan bir evde ilk kurtarılacak kedi mi yoksa bir Rembrant tablosu mudur sorusuna verdiğiniz kedi yanıtı sizi insan yapar.
Aynı evde Rembrant tablosu ile Faşist General Franco olsa kimi kurtarırsınız sorusuna vereceğiniz cevap sizin Franco gibi bir faşist olup olmadığınızın yanıtıdır.
Bir barikatta antifaşist uluslararası tugaylarla örneğin İspanya’da bir sıra neferi olarak savaşmanız da .
O savaşta İspanya halkı için canınızı vermeye gittiğinizde savaştığınız faşizmdir. Bunun için İSPANYA HALKI SİZE HİÇBİR ŞEY BORÇLU DEĞİLDİR.
Ölen bir sistemin karşısına insan olarak dikilmenin onurunu yaşarken kimseden icazet ve taltif beklemeden hayatı gözlerinizin namlusuna sürersiniz.
Hiçbir ulus ve insan için fedakârlıkta bulunmaya hakkınız yoktur. Yaptığınız her eylem sizin özgür seçiminizdir. Bilinçle yapmayıp, artistlik yapıyorsanız eğer; fedakârlığınızın karşılığını beklersiniz.
Ve ortalıkta en ağırı anne faşizmi olan ezen kültür faşizmi ortaya çıkar. Bu faşizm ‘hakim kültür’ tarafından yaratılır. ‘Öteki’ni algılamanızda bile sizi yönlendirir. Kendinizi birden hayvanlar da canlıdır, lütufkârlığının yanında bulursunuz…
Franco değerli bir insan değildir, sevilmeye değerli bir insan hiç değildir. Ama siz, kendinizi ‘insanlığın bir parçası’ olarak görüyorsanız, ateşin içinde onu bırakamazsınız, onun sizi bırakacağını bilseniz de. Çünkü siz ‘dünyaya kin değil sevgi paylaşmaya geldim’ dersiniz.
Bir barikatta çarpan yüreğiniz, katil değil, insandır çünkü.
Franco'yu o evden kurtardığınız için o size hiçbir şey borçlu değildir!
Kemal Demirel'in Antigone'si kardeşini akbabalara yem olmaktan kurtarıp gömdüğü zaman, yasalara ve devlete karşı,  bu eylemi neden yaptığı sorusunu şöyle yanıtlar; Onu kardeşim olduğu ya dini inancım nedeniyle değil;  Onu sevilmeye değer bir insan olarak gördüğüm için gömdüm.
Antigone hangi insani değere inanarak kardeşini gömerse gömsün,  o an var olan ve ebediyen süreceği sanılan iktidara, sisteme karşı çıktığı için katledilir...
Antigone yüzyıllar boyu katledilir. Çünkü Antigoneler, iktidarın bekası yerine, insani sevgiye inanırlar.
Devlet ve diğer üst yapı kurumlarının iktidar ile ilişkisini göremeyen bilinçsiz bilgililer değer ve değerin değeri bilincinden yoksundurlar. İnsani değerleri, çağın ahlaki yargılarına eşitlerler. Çağdaş insan olmayı cep telefonuna sahip olmak ile açıklayan beyinsiz beyinler gibi.
Onların eylemleri, bilincin harekete geçirdiği gerçek bir duyarlılığın ürünü değil, 'ego tatmini' isteğinin dayanılmaz histerisi ile pazara sundukları metalardır.  Kafka'nın Sömürgesi'ni bir kez bile okumamışlardır...
Oysa ' insanı insan olarak, dünyayla ilişkilerini de insani ilişkiler olarak kabul ederseniz, sevgiyi yalnız sevgiyle, güveni yalnız güvenle değiş tokuş edebilirsiniz'. İnsani ilişkinin kabul edildiği yerin neresi olduğunu biliyoruz.
Sevgi algısı dondurma reklamları gibi hızla hazza dönüşen kapitalist dünyanın yeni garabet insanı doğaya yabancılaştığı için sevgisinin karşılığında sevgi doğurması konusunda kendini her zaman haklı gören bir dangalaktır.
Oysa sormalı kendine; kim sevsin seni ve niçin değerli bulsun hissettiklerini?
Onun hissettikleri çok kıymetli; çok sever o… her şeyin sevicisidir, sanatın, hayvanın, bir başka halkın, ulusun...
Saçını evcil hayvanlar için süpürge etmiş aklı fazla bir kadın, çocuğunun bir kedi tarafından tırmalanan elini bize göstererek, gözyaşları içinde ; 'Ama çocuğum sadece kediyi sevmek istedi... 'dedi.
'Hiç kediye sevilmek isteyip istemediğini sordu mu ' dedim...
Seviniz kim tutar sizi; neyi, kimi, niçin, ne zaman, nasıl, neden ve hangi biçimde sevdiğinizle her an hesaplaşarak.
Yoksa bu çok sevici kalbinizle hangi pazarda insanın en onurlu duygusu sevgiyi nasıl pazarladığınızı birileri size hatırlatır!
Yelda Karataş
Umut Günlükleri

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...