Mutfak Öyküleri-1 Öznur Eren Kanarya

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Ah Mukaddes Ah!

Geçtiğimiz aylardan birinde, Mukaddes ve ailesini anlatmıştım bir yazıda. Okumayanlar için hatırlatayım :

Salonumuza bitişik ince duvarın gerisinde yaşıyor bir yıldan beri, Mukaddes ve ailesi.
İranlılar. Mühendis baba, ev hanımı anne, ikiz ya da yaşları birbirine çok yakın 9-10 yaşlarında iki erkek ve 4-5 yaşında gibi duran küçük kız...
Farklı bloklardayız ama mutfak camlarımız birbirine yakın ve karşı karşıya. Önce kalın bir perdeyle kapattılar camlarını. Sonra o tarafla ilgilenmediğimizi anlayınca, bu kez perdeyi tümüyle ortadan kaldırdılar. Yabancı bir ülkede hiç olmazsa o dar alanda kendilerini rahat hissetsinler diye onlardan yana başımızı hiç çevirmemeye dikkat ediyoruz.
Kış başında, sağanak yağmurla tıkanmış balkon gideri yüzünden evlerini su basmak üzere olduğunu fark ederek onları uyardığımız günden beri, baba her gördüğünde elini sol göğsüne götürerek selamlıyor bizi.
Çocukları balkonda gördüğümde ben de onları el sallayarak selamlıyorum. Onlar da sevinerek el sallıyorlar.
Küçük kızın uzun ve kıvırcık saçları, küçücük çok sevimli bir yüzü ve gün boyu çığlık atma kapasitesi var. Karşılaştığımızda: "Mukaddeesss!" diyorum gülerek. Utangaçca gülüyor, sanki küçük cırcır böceği o değilmiş gibi.
Bugün, teyzemin birinci ölüm yıldönümüydü. Hâlâ gidişine alışamadım. Bir alt katta yaşıyordu. Sanki gitmemiş gibi geliyor.
Bir zamanlar, "Ben gidince benim helvamı sen kavur" demiş ve kendi tarifini vermişti bana.
Göğe yıldız olunca dilediği gibi yapmıştık sevdikleriyle.
Bir yıl geçti aradan. Bugün istedim ki irmik helvası yapayım onun tarifine uygun ve komşulara dağıtayım güzel ruhu için.
Öyle yaptım. Yan blok sakinlerine de ulaştırdım pişen helvayı.
İranlı komşularımızın mutfağında ışığı görünce, seslendim :"Mukaaddeees!!!" Anne ve Mukaddes hemen belirdi. Anne hiç bilmiyor dilimizi. Mukaddes ve ağabeyleri anlıyor ama. İşaretle balkona gelmelerini istedim. Tabakları verirken, "Teyzemin ruhu için" dedim. Şaşırdılar ve sevindiler.
Bir saat kadar sonra, mutfaktaydım yine. İncecik bir ses, "Teeyzecimm!!! " diye seslendi bu kez. Baktım Mukaddes, annesinin kucağında bana gülümsüyor. Sonra, ağabeylerinden biri - galiba Mustafa-- çok düzgün bir Türkçeyle, "Teyzecim, hani" teyzem öldü" dediniz ya, adını öğrenebilir miyiz? Biz ona dua okumak istiyoruz da..." dedi.
"Ah" dedim. "Ne güzel seslendiniz siz öyle. Teyzemin adı Nurten. Çok sevindim ona dua etmek istemenize. Çok teşekkür ederim..."
Birazcık tatlının dua kadar hatırı varmış meğer.
Çocukların "teyzecim" seslenişi ruhuma öyle iyi geldi ki. İçim ısınıverdi...
Ah Mukaddes ah!!!
Öznur Eren Kanarya

 

Kategori: 

Yorumlar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...