KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

Abuzer Yalçın kullanıcısının resmi
Dün --ömrümde gördüğüm en güzel kadınla- yemek yedim (Eşimle) Gaziantep’te adı çokça bilinen bir AVM'nin en üst katındaydı bu yemek. Eşimin zoruyla gittik yoksa bende nerede o şans? Neyse insanlar zaten çıldırmış gibi kıyafet alıyor. Bakıyorum tüm insanlar o mağaza senin bu benim...

 Eşimi -kendisinin her zaman alış veriş yaptığı- kozmetik mağazalarına sokmadan direk dördüncü kata çıkarmama çok içerledi. Ama anlaşmamız öyle idi yoksa benim ne işim var o AVM’de! Neyse hızlı bir şekilde yemek yiyebileceğimiz kata çıktık, ancak bir sorun çıktı. İsmi Türkçe olan hiç lokanta yoktu -elbette amacım milliyetçilik değil. Hem o ne demek öyle? Ben yurtseverim ve her şeyi ile sevdiğim gibi yurdumu da kendi öz dili ile (ister resmi dili olsun, ister Anadolu’nun diğer dilleri olsun) de sevdim.

Nihayet isminin yarısı Türkçe olan bir yer bulduk. Zor bela kendimizi içeri attık. İçerisi ana baba günü gibi garsonların biri gidiyor diğeri geliyor. Neyse güler yüzü ve sevecen bir garson geldi. Havaya girdim hemen, menü istedim ancak gittiğimiz yerde sadece İskender varmış. Neyse Sultanımla İskenderleri istedik. Zaten benim gibi bir Anadolu insanına et ve ateş birlikteliği olsun da adı ne olursa olsun. Yemeklerimiz ile beraber iki hazır su, bir garip ama güzel salata, eee AVM’nin olmazsa olmazı patates kızartması, turşu ve ayran geldi.

Güzelce yedik. Hesabı öderken bir şey dikkatimi çekti. Masaya gelen turşu ve su da dâhil olmak üzere her ikram ekstra sayılmış ve hesaba eklenmişti. Hesabın pahalılığına dikkat çekmek istemiyorum. Beni yanlış anladınız. Benim bu sefer heybemdeki dert başka ya, bizim kültürde gelen müşteri misafir gibi karşılanır. Önce hali hatırı sorulur, ardından suyu ikram edilir. Siparişi alınır ve elde olan ikramlıkları işte salatası, turşusu masaya sorgusuz sualsiz indirilir. Çıkışta da mutlaka çayı içirilir. Müşteri de sanki ücreti karşılığında yemek yiyormuş gibi davranmaz ve bir minnet ile ustaya teşekkür edip çıkar. Ancak sözü getirmek istediğim yeri anlayan ehli sohbet dostların kafasını salladığını görür gibiyim.

Bu AVM'ler hem toplumuzu birer tüketim canavarına dönüştürdü, hem mağaza isimleri ile dilimizi yok ediyor hem de lokantalarındaki bize uymayan sofra kültürü ile en kutsalımıza ikram etme ve minnet duyma duygularımızı yok ediyor. Her türlü kültür emperyalizmine karşı çıktığım gibi bu duruma da karşı çıkıyorum. Sizlerin de bu yozlaşmaya karşı çıkmak istediğini ancak ne yapacağınızı bilmediğinizi bilmekteyim. Ne yapabiliriz ki değil mi? Bence değil, evet her şeyden önce bu durumu dile getirmekle başlayabiliriz mesela.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...