Böyle Bir Şey İşte Yaşamak

Vildan Sevil kullanıcısının resmi
Yaşam, öyle sınavlardan geçirir, öyle acılarla yoğurur ki seni, ya alabildiğine kirlenir ya da arınabildiğince arınırsın. Burada, senin, genetik, kültürel varlığın, bilincin, özeğitimin ve onun dayattığı seçimler söz konusudur.

Acılar, yoğurup yoğurup görkemli bir yalnızlığa ulaştırmışsa seni, derinleştirmiş, genişletmiş  ve sınırsızlaştırmışsa eğer;  sığ sularda yüzemezsin artık, okyanuslar çağırır seni,  gökyüzü çağırır tüm boyutlarıyla…  Sınırlar canını sıkar, yıkıp geçmek istersin.

 

Böyle bir yalnızlığın eşi,  varsa eğer bir yerlerde,  salt  ve mutlaktır. Aynı derinlikte, aynı sınırsızlıkta, aynı  genişlikte. Gerisi lafı güzaftır. Ama onu arayıp durmaktan vaz geçemeyeceksin. Aklın, ruhun, bedenin çağlayacak ama ancak öyle birine, öyle bir yere akabilecektir. Başka kanallar tıkanır kendiliğinden. Bulursan, salt ve gerçek mutluluk oradadır  ancak.



“Bir lokma, bir hırka”ya ulaşmamışsan da  dervişan bir duruş vardır üstünde. Saygın, ürkütücü, özenilen, kaçırtan, alay edilen, enayi yerine konulan, kıskanılan bir duruş. Artık, sen, korkuyu, öfkeyi, alay etmeyi, kınamayı, kıskanmayı  farkında olmadan, öylesine kendiliğinden,  hızla ötelersin. Bazen gerekir bunlar sana, bakarsın ki hiç kalmamış, geri getiremezsin artık. Evet, bu duygular gereklidir, kendi  sıradan kaçışların ve sıradan huzurun  için. En önemlisi de, günü birlik, o küçük, o sıradan, o geçici çıkarların ve mutluluğun için gereklidir bu duygular. Arar arar bulamazsın.



Bir yandan, derinliğin, sınırsızlığın, genişliğin özlemi ve huzuru, dinginliği, diğer yandan yaşadığın toplumun, o zamandaki  insanca değerlerine uyumsuzluğun girdabına düşersin. Bir başka türlü huzursuzluk, korku sarmalar seni.  Yine seçim… Bilinmez boyutlara mı akacaksın, orada mı kalacaksın?





Seçimin akmaktan yanaysan eğer, başka acılar da  çağıracaktır seni…



Bombalanan bir toprakla, yanan börtü böcekle, bitki  ve insanla birlikte yanacaksın. Senin de kolun bacağın kopacak, beynin  parçalanacak, darma dağınık olacaksın,  öleceksin.



Ateşe verilen insanların derileriyle birlikte kavrulacak derin, saçların tutuşacak, cayır cayır yanacaksın.

Aldatılan  masum bir  kadın ya da erkek gibi, arkandan saplanan bıçağın acısını duyacak, kaçacaksın.

Anasız babasız bırakılan bir çocuğun çığlıkları yankılanacak kulaklarında.



Sen,  bir yandan salt kendin olurken ve saltlığın muhteşem özgürlüğüne ve dinginliğine yol alırken, acılarla  çoğalacaksın. Huzursuzluğun huzuru, huzurun huzursuzluğunda sayısız kulaç atacaksın.



Bitip tükenirken çoğalarak… Çoğalırken  tükenerek…



Böyle bir şey işte yaşamak…



Yaşamak böyle bir şey…

 

 

Kategori: 

Yorumlar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...