Düşünme Yeteneği, Neden İnsanı Doğru İnsan Yapmaya Yetmedi?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Bir İngiliz İlahiyatçının belirttiği gibi, “İnsan doğası gereği dolandırıcı ve rezildir”. yoksa niye yasalara ve dine ihtiyaç duysun ki?

 
Yoksa niye yasalara ve dine ihtiyaç duysun ki?

 
Evet insan gerçekten biyolojik olarak, otomatikmen her an her türlü çirkefliği yapacak anatomiye sahiptir. Tüm bilimsel araştırmalar, insanda ilk önce en yüksek seviyede harekete geçen güdü çıkardır der. Bu da doğrudan diğer tüm güdüleri esaret altına alıp, insanileşmeyi engellemektir. Örneğin birbirimizi büyük küçük şekilde aldatmak, kırmak, incitmek, oyalamak, aşağılamak, üstün görmek, dövmek ve öldürmek gibi fiiller, insanın henüz insan olmadığının en açık kanıtıdır. Üstelik tanrıdan korkup, ona layık olmaya söz verdiği halde, tüm ahlaksızlıklar her toplumda yükselerek devam ediyor.
 
Bilindiği üzere insanı, hayvanlardan ayıran tek özellik düşüme yeteneğiyle birlikte, bilgiyi hafızada (Bilinçte) ölünceye kadar tutabilmesidir. Diğer tüm güdülerimiz hayvanlardaki güdülerle aynı özellikte olup, biraz daha geliştirilmiştir. Onun için düşünce yeteneğine sahip olmak, insan olmak değildir.
 
İnsan olabilmek için öncelikle her birey, en ufak komplekse düşmeden kendisinin çıkarcı bir hayvan olduğunu kabul edip bunu aşmayı ilke edinmelidir. Daha sonra herhangi bir maddi manevi gücün etkisinde kalmadan, özgür iradeyle düşünce yeteneğini tam kapasitede çalıştırmayı bilmelidir. Ve başta kendi duyguları olmak üzere, çevreden gelen etki, ses, koku, korku, ışık, baskı, aldatma gibi sinyalleri sorgulayıp, bunları bilinçte olumluya dönüştürebilmektir. Yemek, içmek, korku, cinsellik ve çıkara dayalı sahip olma güdüsü yükseltilerek, bilim icat edilmiş olsa bile düşünce yeteneği doğru ve yeterli kullanılmıyor demektir. Tüm olumsuzluklar sıraladığında, istisnaların dışında çoğunluğun düşüme yeteneği egoetikçi ahlaksızlıktır. O zaman düşünce yeteneğinin neden biyolojik çıkarcı egoist güdü esaretinde kaldığını sorgulamak kalıyor geriye.
 
İnsan beyni üzerine yapılan son analizlerde, ortalama insan beyninde 86 milyar nöron bulunduğu tespit edilmiştir. Dünyadaki canlılar içerisinde, insana en yakın canlı tür, 7 milyar nöronla maymunlardır. İnsan 86 milyar nöron sayesinde diğer canlılardan farklı birçok davranışla, saniyeler içerisinde bilinçli, bilinçsiz tepkisel organize oluşu henüz tam olarak netleşmiş değil. Bu yüzden insan beyin yapısı hâlâ birçok gizemi barındırmaya devam ediyor. İnsan beynindeki gizeme rağmen elde edilen net sonuç; insan isterse maddi manevi gücün etkisinde kalmadan sorgulayıp araştırarak, düşünce yeteneğini geliştirip “Üst İnsan” olabileceğidir. Günümüzde her türlü modern teknik ve bilimsel eğitime rağmen, insanın en büyük egosu olan çıkarın, düşünce yeteneğini nasıl pasifize ettiğini şu örnekle açıklamaya çalışalım.
 
Gece açık bir alanda çalışmak ya da insanların güven içerisinde dolaşmalarını sağlamak amacıyla, projektör veya jeneratör gibi aydınlatıcı araçlara ihtiyaç olduğunu düşünelim. Kaç km mesafeyi, kaç m2 alanın aydınlatılmak istendiğine uygun cihazlar bulunarak ihtiyaç giderilmiş olur. Bir bölgenin yeterli aydınlatılması, kullanılan araçların kapasite ve özelliklerine göre değişir. Eldeki projektörün 380 Voltla çevreyi aydınlattığını varsayalım. Veya 600 amperlik jeneratörden yararlanılığını kabul edersek, mevcut kapasitedeki araçlar ihtiyacı ya karşılar ya da karşılamaz. Şayet enerji ve araçlar yeterli değilse, daha fazla enerji ve jeneratör gibi cihazlar, bilimsel çalışmalarla büyütülmesi gerektiğini herkes bilir.
 
Türkiye gibi geri, kaderci toplumlar, yalnızca çıkarcılığa dayanan ilkeyle asalak, hazırcı ve taklitçi mantıkla, doğru düzgün bir şey üretmeden, ya mevcut olanla yetinirler veya başkalarının icatlarına sürekli muhtaç, edilgen şekilde yarım, eksik, kaos, karmaşa içerisinde yaşayıp mutlu olduklarını düşünürler. Böylece düşünce yetenekleri çıkarcı egonun esaretinde kalmaya devam ederken, bunun hiçbir zaman bilincinde olmazlar.
 
İnsanın beynini bir jeneratör düşünelim. Beyin biyolojik bir jeneratör olarak, çevreden ve doğadan gelen tüm enerji akımlarını depolayan, istenildiği kadar işleyip, yararlı yarasız hale getiren sınırsız değişim dönüşüm özelliğine sahip canlı dinamik bir makinedir. Bu beyin yapısının bebeklik, çocukluk ve olgunlukta farklı kapasitelerle çalıştığını hepimiz biliyoruz. Olgunlaşmış ortalama beyin yapısına sahip bir insanın, düşünce yeteneğini hangi ölçü ve amaçta kullanıp kullanmadığını şu olaylardan anlayabiliyoruz.
 
Doğuştan düşünme yeteneğine sahip insan doğru, gerçek eğitilmezse edim, edilgenlik, bencillik, korkaklık, saldırganlık, ukalalık gibi çıkara dayanan hazır güdüyle yaşarken, düşünce yeteneği direkt bu egonun esaretinde kalır. Düşünce yeteneği maddi manevi çıkarcı ego esaretinde kalan kişi veya kişiler, en yüksek bilimi icat etseler de egonun hizmetine olacak şekilde bunu gerçekleştirirler. Hazırcı, asalak, çıkarcı iradeyle hiçbir insanın düşünce yeteneği özgürleşmez. Düşüncenin özgürleşmesi demek asalak, çıkarcı güdüyü yok edeceğinden, basit ve beleşçi karakterin işine asla gelmez bu. Çünkü çalışarak yaşamak zorunda kalacaktır. Yaşananlardan anlaşılacağı gibi, insanda temel iki farklı karakter gerçekliği ortaya çıkıyor. Birisi her zaman kolaycı ve sınır tanımayan en etkili çıkarcı ego, diğeriyse büyük bir irade göstererek sorgulayıp tüm egoları terbiye edip frenleyen karakterdir. Özet olarak şu içeriğe sahiptirler.
 
a) Düşünce Yeteneği Çıkarcı Egonun Esaretinde Olmak: Bu karakterde olan kişi ve kişiler, her zaman çevresindeki insanların en zayıf güdülerini kullanarak basit, beleşçi ve hiçbir emek harcamadan, kolay yoldan yaşamayı ilke edinen “Üst Hayvanlardır”. Söz konusu karakter yapısı, yalnızca elde edeceği çıkarcı değere bakıp, onun dışında başka bir şeyle ilgilenmez. Maddi manevi çıkarın arkasından gitmek her zaman kolay, basit, çekici olduğundan, her insan için ilk tercih edilen yoldur. Doğuştan var olan bu karakter, diğer insanların hakka sahip olmasını asla düşünmediği gibi, onları kullanmaktan büyük zevk alan egoetikçi, irrasyonel sadist kişiliktir. Dünya insanlığı henüz yaşama bu temelden baktığı için, ahlaksızlıklar diz boyu ve egemen durumdadır.
 
b) Düşünce Yeteneğini Çıkarcı Ego Esaretinden Kurtarmak: Bu biraz da zahmetli ve zoru seçmektir. Devlet yönetimlerinden insanların büyük çoğunluğunun düşünceleri, çıkarcı ego esaretinde hareket ettiğinden, insana yakışmayan her türlü ahlaksızlıklar meşru ve yüce gösterilmiştir. Düşünce yeteneğini biraz zorlayıp çalıştıran kişiler, bu yaşananların insan ve düşünceyle bağdaşmadığını görüp, ideolojik bilgilenmeyi de aşan sorgulama iradesi gösteren karakterdir. Bu karakterdeki kişi maddi manevi hiçbir gücün etkisinde kalmadan başta kendisini, doğayı, çevreyi sorgulayıp eğitilen, eğiten insandır. Ne yazık ki, bu insani ölçü ve karaktere sahip kişiler, günümüz dünya toplumları içinde %1 oranla en az ve istisnadır.
 
Bunun sonucudur ki, her türlü modern teknik, bilimsel imkana rağmen çevre, doğa ve canlılara zarar verilirken, servet, lüks, efendilik peşinde birbirini kullanıp öldürmek, Üst Hayvaniliğin” bir eseridir. Mevcut sözde insan yapısı bu noktadayken, kendisinin insan olduğuna inanmak, her tülü ahlaksızlığı kutsayıp yüceltmekle mümkündür. Başta türlü asla yer edinemez.
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...

Konuk Yazarlar

ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...