Kına Hazırlamış Uğur'un Anası

Adil Okay kullanıcısının resmi
"Uğur geliyor. Bu sıcakta, bir tabutun içinde. Anası, elinden bırakmadığı kına tepsisi, feryat ediyor. Ne çok insan bağırıyor Allah’ım. Ben de omuz vereyim istiyorum tabuta. Ama sıcak. Kara sıcak. Saçlarımdan aşağı süzülüyor kızgın ter damlaları. Yoksa gözlerimden mi? Su da yok yanımda. Sendeliyorum. Yanımdakiler anlayıp tutuyorlar ellerimden. Islak gözlerle gülümsüyorlar bana."

 
Adil Okay
 
KINA HAZIRLAMIŞ UĞUR’UN ANASI
 
            “Uğur Özkan şahsında Suruç katliamında hayatını kaybeden 33 düş yolcusunun anısına.”
 
Kına hazırlamış Uğur’un anası. Niye ki? Böyle bir gelenek mi var acaba? Birazdan toprağa verilecek oğlu. O, elinde kına tepsisi, öylece uzaklara bakıyor. Şok geçirmiştir muhtemelen. Kolay mı evlat acısına katlanmak?
Ne kadar çok insan gelmiş.
Hani derler ya , “İğne atsan yere düşmez”. İşte öyle.
Sıcak. Toz. Toprak.
Sloganlar birbirine karışıyor.
Uğur’u bekliyoruz.
Anasının başında yaşmak mı var? Yaşmak değil de başka bir adı olmalı. Kürtlerin yerel giysisi mi? Ayırt edemiyorum. Ne kadar yabancıyım bu coğrafyaya. Yaşlarını bile tahmin edemiyorum acıdan, yoksulluktan yüzleri kavrulmuş insanların.
Ne diyorlar?  “Şehit namırın…”
“Ne demekti bu” diye soruyorum yanımda Kürtçe bilen arkadaşa. “Şehitler ölmez” yanıtını veriyor. Birkaç Kürtçe slogan öğrenmiştim ama anlamlarını karıştırıyorum hep.
Ben de başlıyorum eşlik etmeye: “Şehit namırın…”
İyi ama Uğur öldü işte. Murat da öldü. Onunla da “Müebbetlik tutsaklarla ilgili liste” hazırlarken yazışmıştık. Bana yazmış bilgi istemişti Murat.
Ya Okan… 18 yaşındaki hemşerim…
Ya diğerleri…
Ölen çocukların her biriyle bir yerde kesişmiştir yollarım.
Ama öldüler işte. 32’si birden. Paramparça ettiler genç bedenlerini. İnsan kendi tanıdığına daha mı çok ağlıyor? Kim demişti, halam mı? Yıllar önce babamın cenaze töreninde kız kardeşim, “Benim babam başkaydı” diye ağlarken halam onu uyarmıştı: “Herkesin ölüsü değerlidir kızım. Herkes kendi ölüsüne daha çok ağlar”.
 
***
Uğur’u, o daha genç bir öğrenciyken tanımıştım. Sonra büyüdü Uğur. Okulu bitirdi.
Ölmeden kısa bir süre önceydi. Beraber “Cumartesi Anneleri” oturumuna katılmıştık. Sonra da aynı yerde “Hasta Tutsaklar Eylemi”nde birlikte slogan atmıştık. Etkinlikler bitince yemek ısmarlamıştı bana. “Ya olur mu, sen öğrencisin” falan demiştim. Dinlememişti. “Misafirsin İstanbul’da, hem ben okulu bitirdim, çalışıyorum artık” demişti.
Daha neler demişti.
Yazılarımı okuyormuş. Beni izliyormuş. İstanbul’a gelmekle iyi yapmış.
Başka.
Belleğimi zorluyorum ama nafile.
Fakat o gülümsemesi var ya Uğur’un. İşte onu unutamıyorum. Çok güzel gülerdi. Sadece Uğur mu? Diğerleri de elbet. Fotoğraflarda görülüyor ya, genç bedenleri parçalanmadan kısa bir süre önce ne güzel gülüyor, halay çekiyor, türkü söylüyorlardı.
Kimse duymasın ama “Şehit namırın” da tatmin etmiyor beni.
Öldü işte Uğur. Hep beraber öldüler.
Ne kadar çok istemişti Kobane’ye tekrar gitmeyi. Gidemedi. Gidemediler.
Yanlarında getirdikleri oyuncaklar kaldı geride.
“Kürt müsün Uğur” diye sormuştum ona bir sohbetimizde. Türkçesi çok güzeldi. Ne fark eder ki. Türk de vardı içlerinde ölenlerin, Arap da, Çerkez de, Laz da…
Niye Kürt olup olmadığını sormuştum bunu da hatırlamıyorum.
 
***
Uğur geliyor.
Bu sıcakta, bir tabutun içinde.
Anası, elinden bırakmadığı kına tepsisi, feryat ediyor.
Ne çok insan bağırıyor Allah’ım.
Ben de omuz vereyim istiyorum tabuta. Ama sıcak. Kara sıcak.
Saçlarımdan aşağı süzülüyor kızgın ter damlaları.
Yoksa gözlerimden mi?
Su da yok yanımda.
Sendeliyorum.
Yanımdakiler anlayıp tutuyorlar ellerimden. Islak gözlerle gülümsüyorlar bana.
 
***
Yazmak mı?
Nasıl yazmalı?
Edebiyat kaldırır mı bunca acıyı?
İnsan kendi yazdığını okurken ağlar mı?
Bu ikinci Uğur’lu yazım. Diğer Uğur ise çocuktu, hakkında “İsmi Uğur’du” başlıklı makale kaleme aldığım. 12 yaşında, 12 kurşunla devletin öldürdüğü.
Şimdi de büyük çoğunluğu çocuğum yaşında olan 32 insanı öldürdüler.
 
***
Her insan kendi ölüsüne daha çok ağlarmış!
Bu çocuklar hepimizin ama.
Hepimizin.
Niye duymuyorsunuz çığlıkları.
Niye susuyorsunuz.
Uğur’un anası beddua ediyor mezarı başında.
“Amin” diyorum içimden.
Sadece katillere, katilleri destekleyenlere değil, susanlara da gitsin bu beddualar.
Susanlara da…
Susan…
 
Su…
Su…
 
Ağlamaktan gözleri şişmiş, bağırmaktan sesi kısılmış bir genç, “Benim suyumu al amca” diyerek elindeki pet şişesini uzatıyor.
“Sağ ol Uğur” diyorum.
Önce şaşkınlık ifadesi beliriyor yüzünde sonra tebessüm.
Ben de gülümsüyorum.
Kucaklaşıyoruz…
 
okayadil@hotmail.com
 

 

Kategori: 

Yorumlar

Muhammet Mebrur Hatunoğlu kullanıcısının resmi

Muhammet Mebrur... (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Okurken bir yandan yutkunamamak bir yandan göz yaşı. Evet artık Şehit namırım demek yetmiyor. Artık hesap zamanıdır. Katillerden,susanlardan hesap zamanı

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...