
25 Ocak, Salı. Ahır Dağları bembeyaz… Bahçede ateş yakıp oturmuştuk sevenlerinle. Seni andık ömre renk katan esprilerinle. Ne hazin günler yaşıyoruz. Türkülerimizin akordu bozuk, ezgilerimiz muhalif, annemin çiçekli yazması gibi her şey sıradan. Ve benim yüreğimde yaşlanmak gibi garip bir duygu, fonda bir şarkı, geceye denk bir şarap, büyüsü bozulmuş sevdalar, kadavra kokulu gönüller...
Bak işte baba, bir şiir daha düştü geceye, senin toprağa düştüğün gibi. Şair utanmazmış mısralarından, ben de şiir topluyorum yeni yıla, kapı aralığından. Bir babam vardı benim; göz pınarlarında bir damla yaşı saklayan. Ve de namuslu hiç kimsenin hiçbir şeyinde gözü olmayan. Bir babam vardı benim, haksızlığa ana-avrat küfreden, eğri söze susmayan. Bir babam vardı, yaşamında üç kez ağlayan, ikisi bana ait, benim yıllardır kanayan yaram...
Sensiz bir yıl daha geçiyor ve ben senin yokluğuna bir yıl daha ekleyeceğim... Sen şimdi çok uzak bir kıtadan, kutup yıldızı kadar uzak bir kıtadan gülümsüyorsun bana. Geniş zamanlarımızda sana söyleyemediklerimi, şimdi dar bir vakitte söylüyorum. Yıllar sonra, evet yıllar sonra da olsa seni anlamak seni anlatmak ne büyük bir dilemma...
Ben büyüdüm artık baba... Ve kendime yeni bir şans verdim. Benim de gök kuşağım var artık, yıldızlardan kendime çelenk yaptığım... Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi derdin ya, hep yalansız, riyasız, onurlu bir yaşamdır bana bıraktığın.
Yeni yıla girerken yanıma almak istediğim üç şey falan da olmadı... Geceye yıldız ısmarlamak, güneşten ışık dilenmek de yok... Sen rahat ol baba... Ay ışığı saçan bir gecede, kutup yıldızısın sen... Ne zaman baksam gökyüzüne, yıldızım ordadır işte... Rahat uyuman dileğiyle...
30 Aralık 2010
Güler Kapan