Siyasette performans savaşları

Yusuf Değirmenci kullanıcısının resmi
‎”Politika demek, kazığı atarken söylediğin nutukları, kazığı yiyenlere alkışlatmak demektir.” Çetin ALTAN

 
Güzel konuşan hep ilgi toplar. İlke budur. Siyasetçi olmak istiyorsan güzel konuşacaksın, kendini dinleteceksin...  Paradan anladığını hep ifade eden cümleler kuracaksın... Çünkü para günümüzde en büyük ilgi kaynağıdır. En iyi bildikleri şey budur. O olmayınca ilgi de yok.  İlgi tabii cesaretin de gıdasıdır.  Ver siyasetçiye ilgiyi, şişer...  Onun sağcı, solcu, dinci, sosyalist olması hiç fark etmez. Zamanla doğal bir reflekse dönüşüyor ilgi sonrası edinilen tepkileri... Hepsinde aynı durum var. Yalnız değişen şey performans, bazılarının performansı çok iyi, gıpta edercesine insan şaşa kalıyor. Nedir bu diyor insan! Dilleri sürçmüyor, bazılarının hiç sürçmüyor. Her şeyi biliyor izlenimi yaratarak karşısındakini cezbediyorlar. İnsan hayret ediyor. Bravo dedirtiyorlar. Şaşmamak elde değil, insan hiç okumadan, dinlemesini bilmeden bu kadar hâkim olabilir mi konulara? Hayret, onlar oluyor işte. 
****
Bazen en çok kendime kızıyorum onları dinlediğimde, o kadar kitap okudum, ama iki kelimeyi hâlâ doğru dürüst bir araya getirip anlatmak istediğim şeyi anlatamıyorum... Onlar öyle mi? Değil... Her şeye hâkim olmak politikacıların harcı olsa gerek. Bu konudaki performanslarını inkâr etmemek lazımdır. Hepsine siyaset sonrası bulaşan bir virüs var sanki. Horoz gibiler mübarekler. İnsan eskiden kalan ya da doğal olan bazı alışkanlıklarını korumaz mı?  Üzgünüm, hepsi ama hepsi başarılı olmak için kıçını yırtıyor... Ama olmuyor nedense!
 
****
Arkadaşlar her şeye matematiksel yaklaştıklarından, beklentileri kâr etmek üzerine şekilleniyor. Kazanmak mutlak bir hedef tahtası... Bu azim birinin de korkunç kaybıdır tabii. Çünkü acımasızlık gün be gün kronik bir hastalığa dönüşüyor kendilerinde. Kendi benliğini satan acayip bir meslek politikacılık… İnsan onlardan korkuyor ve kararıyor zamanla...
 
****
Salı konuşmaları, şimdi seçim meydanlarındaki performansları savaş gibidir. Tut tutabilirsen... Tutamazsın çünkü hepsi kazanma hırsına bürünmüş... Kazanmak için elinden geleni yapmak durumundalar. Kazanmanın yolu, diğerinin kötü yanlarıdır. Bu kötülük konusunda çok şanslılar çünkü hepsinin elinde bolca malzeme var. Kasetler, yolsuzluklar, dolarlar, paralel derinlikler diğerinin ilham kaynağı olarak dilde ifadesini keskin dürüst politikacılar olarak karşımıza çıkartıyor. Dürüstlüğün kitabını yazan politikacılar meydanlarda alkışların ve sloganların ortasında yollarını uzatmak istiyorlar. Bana oy ver ben en iyisiyim. Lütfen yalvarıyorum, bize oy verin diyebilecek kadar şımarmış siyasetçiler var. İnsan bu nedir diyor, yeniden, yeniden!
 
****
 Yozlaşmış siyasetin s harfinden ötesi yok. Bunu fark edebilmek toplumsal çürümenin aktörleri olan iktidar ve muhalefette ifadesini buluyor. Her şey çürümüş, kokuşmuş biçimde seyir alırken sıradan, basit yasa değişiklikleri ile hükümet ne kadar yozlaştığının altını çiziyor. Tacitus’un dediği gibi ‘‘Hükümet yozlaştıkça daha çok yasa çıkartır.’’ Sanki kendi öz işinin dışında işler yapıyormuş gibi yaptıklarını lütuf gibi ele alması kendilerini nasıl şımartıyorsa, oy verenlerini de o denli şımarık kılıyor. Hatta saldırgan bile yapabiliyor. Bir toplum yolsuzluğun bir beceri olduğunu algısına yerleştirmişse, bu politikacılar söylemlerinde her an daha da cesur slogan yarışına girerler. Ne yazık ki Türk Siyaseti bu anlamda kutsanmıştır... Cesaretini de bu kutsanmışlıktan alıyor. Yani ‘‘kel başa şimşir tarak’’
 
****
Bu algı ile yozlaşan hükümet ve muhalefet ne kadar batarsa o kadar demokrasi diyor. O kadar oy istiyor. Doymak bilmez siyasetçilerin bürünmüş olduğu hırslardan, yalanlardan utanır olduk... Onlar utanmadıkça destekçileri çoğalırken, kazıkları daha da sert olacağa benziyor. Şimdiki siyasetçileri alkışlayanlar yedikleri kazıkların ne kadar sert olduğunun farkına varmadan, yapılmış olan hizmetlerinin kendi hakları olduğunu o atılan nutuklarda unutmuşa benziyorlar ne yazık ki! Kendilerinden büyük laflar ederek, milliyetçi, kafatasçı olan kesimleri de kışkırtmış oluyorlar. Kışkırtılan insan gurupları gün be gün bir birini besliyor. Batıda Kürtleri temsil eden partiler istenmezken, Kürdistan’da da düzen partileri istenmiyor. Öyle bir süreç ki biri barış diyerek adeta kardeşliğin kitabını yazmak istiyor ve diğeri de demokrasinin kitabını yazmakta kararlı… Gel de işin içinden çık, çıkamazsın çünkü eski yenilenmeden ne demokrasi ne de kardeşlik hayat bulur. Eski siyasetçiler var oldukça nefret de var olacaktır. Türk siyasetinin temel izahı budur. Çok sert olacak ama ‘Türk'ten kardeş olmaz’ tarihsel bir vurgu olarak kendini yenileyen bir kavramdır. Devam ediyor… Nedeni de siyaset!
 
****
Öyle bir kavram ki o, Türk’ün Kürt siyasetine tahammülsüzlüğü ilçe bürolarını basmakta kendini gösteriyor. Şehirlerine sokmamak için kararlı bir duruşları var. "Batıda sizi istemiyoruz, defolun gidin!" diyorlar. Biz hâlâ yüzümüze tükürenin yakasına yapışmış, kardeşlik nutukları atarak güzel konuşma denemeleri yapıyoruz. Ne yazık ki onu da beceremiyoruz.
Yusuf Değirmenci   

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...