Aleviler ve Kemalist İslam

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
İslami 12 İmamcılığı kullanıp devletten hak istemek, Alevilik için en büyük yıkımdır.

 
Her türlü resmiyete sahip İslam yozlaştığına göre, Aleviler mevcut resmiyetin içerisinde İslam'dan daha beter yozlaşacaktır. Hangi koşul ve şartlarda olunursa olunsun, tüm din ve inançlar özerk yaşatılmalıdır. Özerk olmayan her yapı, devletin çirkin emellerinin maşası olmaktan asla kurtulamaz.

 
Aleviler aslında Hz. Ali ve 12 İmamcı Şii İslam'a inanmıyorlar. Çünkü Şii İslam'la en ufak ortak kültürel ve inançsal bağları bulunmadığını kendileri de çok iyi biliyor. Buna rağmen Alevileri 1498'den itibaren Bektaşilik adıyla Şii İslam'a, önce Osmanlı mecbur etti. Arkasından 1923'te Kemalist anlayış, “Laiklik ve Çağdaşlık” şovuyla gayri resmi şekilde Ehlibeytçi İslam'a yönlendirdi. Aleviler tarihten beri İslam'ı hep reddettikleri halde, arada kalma korkusuyla Kemalist İslam'ı tercih etmek zorunda bırakıldılar. Kemalistlik ise kendini her şey görürken, esasında hiçbir şeydir. İşte Aleviler bu nihilist Kemalist siyasi karmaşanın içerisinde, özlerine dönemediler bir türlü.
Kemalist İslam'da nereden çıktı? Diyeceklerin olacağını biliyorum. Ancak yüzyıldır Anadolu'da hem Sünni hem de Şii İslam'ın her türlü boy verip uzamasında, Kemalistlerin en büyük katkıyı sağladığını, Cumhuriyetin temel yasalarından biliyoruz. Kemalistler; Sünni İslam'ı Diyanet İşleri Başkanlığı'yla resmi şekilde yaşatıp kullanırken, Şii İslam'ı gayri resmi Aleviler üzerinden desteklemiştir. Bu bakımdan Aleviler için İslam'ın tüm mezheplerinin hiçbir önemi ve değeri yok. Aleviler asıl Kemalistliğe tapınıp, bunun adını Laiklik ve Ehlibeytçiler şeklinde isimlendirdiler. Diğer taraftan Kemalistliğin laikliği, Sünni - Şii karşıtlığıyla birlikte kılık kıyafete indirgemesi, Kemalist yapının yozlaştırmacılığını kanıtlıyor. Alevilerin bazılar bunları anlayamadığı gibi, bazılarıysa çıkar ve korkudan eleştiremiyorlar.
Kemalistler ateist, din karşıtı gibi gösterilse de dincilikleri Diyanetle tescillidir. Alevilerin sahiplendiği Hz. Alicilik ve Yedi Ulu Ozan gibi Masalların asıl akıl hocası Kemalistlerin kendisi. Bu düşünceler Osmanlı'nın icat ettiği Bektaşiliğin devamından başka bir şey değil. Bir topluluğun 600 yıl ırkçı İslami baskı ve katliam altında yaşaması, her türlü yozluğa maruz kalması demektir. Buna devletin sunduğu maddi ve siyasi kariyerde eklenince, katiline aşıklık rahtlıkla oluşuyor. Fakat burada sosyolojik ve psikolojik olarak incelenmesi gereken önemli nokta, Alevilik gibi sorgulayan devrimci felsefeye sahip bir topluluk, katiline aşık hale nasıl geldi? Bu kültür katliamının asıl suçluları, Türkiyeli aydınlar başta olmak üzere Aleviliğe önderlik edenlerdir.
İstisna Aydının dışında, Aleviliğin İslam olmadığını, İslam'ın ise Aleviliği kabul etmediğini Türkiyeli entelektüeller yazmadı. Üstelik çoğu, Alevileri Şii İslam'a yönlendirdi. Örneğin Hz. Ali ve Şii Müslümanlar, İslam'ın beş şartını uygularken, kadınlara yaptıkları baskı ve katliamın, Alevilikte böyle bir kültürün olmadığı neden yazılmadı? Şiilerin 1500 yıllık hayal ürünü kuran'a sahiplenmelerini, Aleviler reddedip İslam'la savaştıklarını Türk Aydınlar hep görmezden geldi.
Aleviler Birinci Dünya Savaşı'nın bitimine kadar, canları pahasına, İslami her türlü gerici yapıyla savaşmış siyasal, sosyal ve komün devrimci bir felsefedir. Evrensel devrimci kimliğine rağmen Aleviler, Kemalist İslam'a şu yetersizlikler yüzünden tapındıklarını görüyoruz.
Cumhuriyetin kurulmasında emperyalist devletlerin rolü ve desteğini, Aleviler hâlâ anlamış değiller. Türkiye Cumhuriyeti'nin İslami ulusalcı faşist bir devlet ve sahte laik olduğunu da henüz çözemediler. Aleviler 20.yüzyıl gerçekliğine uygun kültürel, siyasal ve tarihsel gerçekliğe göre kendilerini hazırlamadıkları için, Kemalistliği gerçek çağdaşlık gördüler. Orta Çağ'ın muhalif kültürüyle yüzyılı doldurdular. Gelinen noktada Devrimci Aleviler Birliği'nin (DAB) dışında, diğer Alevi kurum ve topluluğun çoğunluğu, hâlâ eski yapı, kültür ve düşünceyle 21.yüzyıla cevap olunacağı hayal ediliyor.
Kemalistler cumhuriyeti kurduklarında, Avrupa ülkelerinden taklit amacıyla aldıkları bazı kanun ve uygulamalar, Aleviler başta olmak üzere halkın çoğuna dünyanın en modern ülkesi duygusunu yaratmıştı. Halbuki yapılanlar göstermelik ve taklitçilik olduğundan, Cumhuriyet ilk kurulduğu gibi yerinde saymaya devam ediyor. Kemalistlerin tek amacı, İslami ırkçı ulusal yapıyı ayakta tutmak olmuştur.
Kemalist İslamcı Alevilerde dahil, her Alevi şunu bilmelidir ki, on bin yıl önceki kültür ve siyasal yapıyla fazla ileri gidilemez. “Doğa, Ateş, Güneş, Su, Toprak, Kadın, İnsan ve bilimselliğin dışında, diğer tüm ilkelerin değişmesi artık bir zorunluluktur. Alevilik felsefesi gereği şartlar ne olursa olsun, hiçbir şekilde statik yerinde sayan bir anlayışı asla kabul etmez. Ettiği andan itibaren, İslam gibi gerici bataklığın içerisine düşmüş demektir.
Devrimci Aleviler ile sosyalistler, Kemalist İslami yapının laik ve modernliğinin yüzeysel sahte olduğunda hem fikirdiler. Böylece her iki devrimci siyasi anlayış tüm sorunları sınıf mücadelesiyle aşacaklarını düşünüp, bu temelde örgütlenmeye çalıştılar. Ancak emek sermaye çelişkisinin dışında tarihsel, din ve ulusallıkla ilgili Anadolu gerçekliğine uygun siyasi teoriye sahip olmadıklarından başarısız kaldılar.
Sol ve Alevi devrimcilerin bu başarısızlığı, Alevileri Cumhuriyete daha çok sahiplenmeye itti. Böylece sahte laiklik, Alevilerin gözünde İslam'dan daha büyük bir etki yarattı. Şark kurnazı bu laik anlayış, laikliğin tek güvencesi Alevlerdir derken, Alevilere anayasal en ufak bir hak vermemesi, siyasal bir katliamdır. Mevcut bu anormalliğin yansımaları, her Alevi kurum ve ailelerin evinde Atatürk, Hünkâr Bektaşı Veli ve 12 İmamların resimlerinin aynı çerçevede asılı olması. Ve üç ayrı kişininde dünya görüşleri, yaşamları birbirine tamamen zıttır. Kemalistler bundan en ufak rahatsızlık duymazlar. Diğer taraftan İslamcı bir Şeyhle, Atatürk'ün resmi aynı karede olsa, Kemalistler kıyameti koparırlar.
Kemalistlerin bu tepkilerinin esas bilinç altı, Sünni İslam ile Kemalist İslamcıları çatıştırıp kendilerini kurtarıcı göstermektir. Halbuki Hz. Ali ve 12 İmamlar, Sünni İslam'dan daha gericidirler. Aleviler bunları sorgulayacak bilgi ve siyasi analizden yoksun olduklarından, Kemalist İslam'dan kopamıyorlar. Aleviler; Cumhuriyetin sahte laik ve modernliğine o kadar inandılar ki, utanmasalar Kemalistlik, Aleviliktir diyecekler.
Bu gerçeklerden hareketle Devrimci Aleviler; 21.yüzyıla uygun felsefeyi oluşturmak durumundalar. “Dört Kapı Kırklar Makamı, Cem Töreni, Musahiplik, Dara Durma, Hızır Orucu, 12 Hizmet, Dua ya da Gülbang ve İkrar gibi kurallar yenilenmelidir. 50 yıl önce bu uygulamaların etkisi vardı. Yaşadığımız çağda maddi tapınmacılık; dost, can, yoldaş, arkadaş ve ikrar gibi değerleri yozlaştırdığına göre, bu yapı dikkate alınarak yeni ilkeler geliştirilmeli. Tartışılması gereken ilk konulardan birisi de “Cem Töreni ya da Alevilik Yol ve Erkanı”, manevi (Tanrısal) bir gücü de kapsıyor mu, yoksa yalnızca Üst İnsani toplum yaratmak için midir? Bu noktaların açık şekilde netleşmesi şarttır. Devrimci Aleviler; bireyselleşmenin egemen olduğu gerçekliğe uygun, Üst İnsani Topluluğu yaratacak teorik ilkeleri netleştirmeliler. Hümanist, güzel duygu ve temennilerle gelinen aşamanın ötesine gidilemiyor. Bunun için zaman kaybedilmeden samimi Alevi kurum temsilcileri, önder ve Pirler, ilk çözüm açısından şu noktalardan başlayabilirler.
1- Mevcut Alevi kurum ve kuruluş temsilcileri, ulusal düzeyde bir araya gelip, bilimsel kaynaklarıyla Aleviliğin İslam olmadığını resmileştirmeliler. Basit gerekçeyle katılmayan Alevi kurum ve temsilcileri samimiyetsiz, düşkün ilan edilmelidir.
2- Alevi Kızılbaş kelimelerinin ortaya çıkışı ve temel kavramları netleştirilip, bu inanç ve kültüre uygun yaşayan toplumların kimler olduğu açıktan ilan edilmeli. Bunun dışındaki kişi ve topluluklara Alevi Kızılbaş şeklinde hitap edilmemeli.
3- Alevi Kızılbaş yaşam ve inanç şeklinin İslam ve Şiilikle en ufak kültürel, tarihsel bağı olmadığı netleştirilip, kendilerini İslam Şii görmek isteyen Kürt ve Türk Alevi kökenliler, Alevi Kızılbaşlıktan men edilmeliler.
4- İslam'a, Hz. Ali ve 12 İmamlara hayran olan Alici ya da Ehlibeyt sevdalıları, kendilerini Şii ya da Aliciler olarak adlandırmalı.
5- İmkanlar varsa bu ilkeler uluslararası bir heyetin gözetiminde, tüm dünyaya ilan edilerek tescillenmelidir. Bunlar yapılmadığı sürece, her Aleviyim diyen kendisine göre birtakım masallar uydurarak, Aleviliğin gerçek özünü dejenerasyona uğratmaya devam edecektir.
İfade edilen noktalar çözüme ulaşmadan, İslami 12 İmamcılığı kullanıp devletten hak istemek, Alevilik için en büyük yıkımdır. Her türlü resmiyete sahip İslam yozlaştığına göre, Aleviler mevcut resmiyetin içerisinde İslam'dan daha beter yozlaşacaktır. Hangi koşul ve şartlarda olunursa olunsun, tüm din ve inançlar özerk yaşatılmalıdır. Özerk olmayan her yapı, devletin çirkin emellerinin maşası olmaktan asla kurtulamaz.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...