Kemalist Anlayışı Ne Yapmalı?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Kemalizm doktrin olmadığına göre “izm” ekinin kullanılması, Atatürkçülüğü felsefi doktrin yapmadığı gibi, yanlış bilgilendirmeye de yol açıyor.

Atatürk ilkelerinden Laiklik, İnkılapçılık, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Devletçilik ve Halkçılık ucu açık, kimin nasıl baktığına bağlı olmakla birlikte, esas belirleyici olan Atatürk’ün siyasi düşüncesinin ne olduğudur. Atatürk Avrupa benzeri çağdaş yaşamı ifade etmiş olsa da bunun, hangi temel felsefe ile gerçekleşeceği hakkında en ufak bir açıklaması ya da söylevi bulunmuyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yapılan anayasa ve devamındakiler, altı ok mantığına dayanan ırkçı, tekçi sağ kafatasçılıktır. Atatürk’ün sola ve komünizme karşı olduğunu tüm dünya biliyor.
Cumhuriyetin kurucuları arasında Kemalistler, her zaman belirleyici etkin bir güce sahiptiler. Bu yüzden cumhuriyetin demokratikleştirilerek yaşatılması, başta Kemalistlerin değişip dönüşmesine bağlıdır. Muhafazakâr milliyetçi Kemalist anlayış değişmedikçe, her şey laftan ibaret kalmaya devam edecektir. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından birçok gerçek ortaya konularak, demokratik cumhuriyet temelinin atılacağı politikasına karar verilmiş olundu. Bu büyük bir öneme sahip. Umarız Kılıçdaroğlu bu düşüncesini gerçekleştirerek, ülkeye gerçek barış, huzur ve adalet gelmiş olur.
 
Kemalistler kendilerini çağdaş, sosyal demokrat gösterseler de ilkeleri olan Altı Okla, ortaya koydukları politikalar taklitçi, göstermelik ve dış görünümden ibaret. Mevcut ilkeler ırkçılıktan başka bir anlam taşımıyor. Kanıtlarıysa Anayasanın temel maddeleri içerisinde yer alan, “Türkiye sınırları içerisinde yaşayan herkes Türk’tür” benzeri birçok maddesi Alevi, Hıristiyan, Kürt, Ermeni, Rum, Çerkez vb. halk ve de düşünceleri yok saymıştır. Mevcut ırkçı maddelere dayanılarak sürdürülen kültürel, fiziksel, psikolojik katliam ve inkarcılık, toplumu kamplaştırıp birbirine düşürmekten başka bir işe yaramadı. Cumhuriyetin yaşatılmasını isteyen her anlayış, sıraladığımız ırkçı düşünce ve duygulardan vazgeçip, herkesten özür dilenerek, tüm farklılıkları tanıyan demokratik anayasa yapılmasını desteklenmekle mümkündür. Bunun dışında söylenenlerin hiçbir anlamı yok.
 
Kemalist anlayışın ne yapılmasına geçmeden önce, Türkçede kullanılan Kemalist ya da bazen Kemalizm şeklindeki ifadelere “izm ve ist” eklerinin yanlış kullanıldığı, aynı zamanda bu eklerin Türkçe olmadığı bilinmelidir.
 
Esasında Türkçede birçok yabancı kelime, kavramlar yanlış yerde ve durumlarda kullanıldığından, Kemal kelimesine eklenen “ist ve izm” ekleri de aynı anlayışın ürünüdür.
 
 “İst ve izm” ekleri yerine, Türkçe “çü - lük” ekleri kullanılmalıdır. Örneğin Atatürkçü, Atatürkçülük, Kemalci, Kemalcilik gibi.
 
İst eki, Almanca üçüncü şahıs ekidir. İzm ise, Yunanca “ismos ve isma” kelime köklerinden türetilmiştir. Almanca ve Yunanca Hint Avrupa Dil grubundan oldukları için bu aile grubuna giren dillerin herhangi birinde, benzer eklerin ya da kelimelerin kullanılması, o dillerin özüne uygundur. Türkçe farklı dil aile grubu olduğundan yanlış kavramlardır.  Diller canlı olduğundan birbirine kelime ve ekler verip alabiliyor. Belirli bir oranda dillerin kelime alıp vermesinde, sorun görünmese de Türkçede yabancı kelimeler, düşünülenden daha fazla orandadır. Bu da Türkçeyi asimile ediyor.
 
Kemalist İfadesi: İst eki ile yüklenen anlam, Atatürk’e kişi olarak sempati duyup onun yolunu takip etmektir. Kemalistlik aynı zamanda bireysel şekilciliğe dayanan bir tercihtir. Bunun Türkçesi Atatürkçü ve Atatürkçülük olmalı.
 
Kemalizm İfadesi: İzm eki felsefi teoriler içim kullanılmaktadır. Kemalizmin Altı İlkesi bilimsel (Doktirin) bir teori değildir. Onun için İzm eki kullanılması tamamen yanlıştır. Altı Ok tek tek incelendiğinde her şeymiş gibi görünürken, esasında ırkçılıktan ibaret olup, tüm uygulamaları da bunu kanıtlıyor.
 
Kemalizm doktrin olmadığına göre “izm” ekinin kullanılması, Atatürkçülüğü felsefi doktrin yapmadığı gibi, yanlış bilgilendirmeye de yol açıyor. Atatürk ilkelerinden Laiklik, İnkılapçılık, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Devletçilik ve Halkçılık ucu açık, kimin nasıl baktığına bağlı olmakla birlikte, esas belirleyici olan Atatürk’ün siyasi düşüncesinin ne olduğudur. Atatürk Avrupa benzeri çağdaş yaşamı ifade etmiş olsa da bunun, hangi temel felsefe ile gerçekleşeceği hakkında en ufak bir açıklaması ya da söylevi bulunmuyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yapılan anayasa ve devamındakiler, altı ok mantığına dayanan ırkçı, tekçi sağ kafatasçılıktır. Atatürk’ün sola ve komünizme karşı olduğunu tüm dünya biliyor. Bu nokta topluma iyi anlatılmalı. Dünyadaki tüm ırkçı lider ve siyasetçiler, sosyal dayanışmayı (Korporation) temel alarak hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. Sosyal (Korporation) dayanışmacılık her zaman sol ve sosyalizm değildir. Atatürkçülük; Beyaz Türk ve Sünni İslamcılığın dışında, diğer her farklılığı yasaklayıp yok eden bir anlayıştan ibaret. Buna sosyal demokratlık olarak bakmak cahilliktir. Böyle bir anlayış doktrin olamaz, olsa olsa ırkçı ideolojidir. İstesek te istemesek te 1919’dan itibaren, Türkiyelilere zorla kabul ettirilen bu anlayışın, nasıl var olduğunu, gelinen aşamada bunu ne yapmalıyız cevabını şu şekilde verebiliriz.
 
Atatürk’ün hayatına baktığımızda bilimsel akademik çalışması olan birisi değildir. Genç yaştan itibaren Osmanlı Seyfiye sınıfına girip, Askeri eğitimi olan subaydır. Diğer taraftan dünyanın bazı ülkelerinde asker kökenli olup, bilimsel teoriler geliştiren askerlerin olduğunu biliyoruz. Ancak yabancı asker kökenli teorisyenler, kendi ülkelerinin dışında birçok yabancı ülke ve toplumlar üzerinde kültürel, sosyolojik araştırmalar yaparak teori geliştirebilmişlerdir. Atatürk 38 yaşına kadar Osmanlı ordusunda görev yaparken, yalnızca Libya bölgesinde asker olarak bulunmuştur. Buna ilave olarak Osmanlı’nın dağılma arifesine yakın bir dönemde ise, son Osmanlı Padişah’ı Mehmet Vahdettin ile üç aylık yurtdışı gezisinden bahsedebiliriz. İki olayın dışında Atatürk’ün farklı toplumlarla ilişkisi bulunmuyor. Tüm gerçekler bu çerçevede iken, Atatürk’ü kimler, nasıl devlet sahibi ve lider yaptılar? Cumhuriyetin kuruluşu ve Atatürk’ün öncü seçilmesiyle ilgili, özetleyerek şu önemli noktalara değinmek yeterli olacaktır.
 
Uygarlık tarihinden itibaren insan yaşamını ele aldığımızda uygarlıklar, imparatorluk ve devletler sürekli, başkalarına saldırıp maddi, kültürel değerlerine el koyarak zenginleşmişlerdir. 1500 yıllarından itibaren Avrupalılar felsefi, teknik icatlara ağırlık verirken, Osmanlı gibi gerici anlayışlar, iman gücüyle dünyaya hâkim olacakları hülyasıyla yaşadılar. Osmanlı, Arap İslam kültüründen başka bir şey topluma vermedi. Batılılar bunu çok iyi biliyordu. Ve Osmanlı'yı rahatça yeneceklerine inandılar. Batılılar; ne pahasına olursa olsun Osmanlı ve Rus İmparatorluklarının dağıtılmasını her şeyden çok istiyorlardı. Rusları kolayca bertaraf edemeyeceklerini gören Fransa ve İngiltere, 1916’da Rusya ile anlaşarak üçü birlikte Sykes Picot Anlaşması ile, Osmanlı’nın varlığını ortadan kaldırıp, tüm topraklarını aralarında paylamayı kararlaştırdılar. Ve öylede oldu. Fakat Anadolu’da ortaya çıkan boşluğun yerini dolduracak, kendilerine bağımlı yeni bir devlete acilen ihtiyaç duyuluyordu.
 
Yerine yeller esen Osmanlı’dan geriye kalanlarla yeni bir devlet kurmak için bu halkın içerisinden çıkmış, ancak batı kültürüne birazda olsa yakın bir lider yaratmadan, bunun kolayca mümkün olmayacağını görmüş olmalılar ki, Atatürk’ü bulmuşlar. Neden Atatürk’ü buldular sorusunun cevabıysa, Atatürk her ne kadar Müslüman bir ailede büyümüş olsa da Selanikli olması, temel kültür yapısıyla Avrupa orijinli bir kişiydi. Ten ve göz rengiyle Avrupalılara benzemesi de artı bir kolaylık sağlamıştır. Buna birazda Atatürk’ün askeri taktikleri eklenince, tam da aradıklarını bulmuş oldular.
 
1919’dan itibaren Amerikalı, İngiliz, Fransız, İtalyan, Hollandalı, İsveç, Belçika gibi ülkelerden farklı meslek sahibi kişiler, Atatürk’ü öncü göstererek Atatürk ile birlikte bilinen kongreleri düzenlediler. Emperyalistlerin düzenledikleri kongre çalışmaları sonucunda, 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Anadolu’da gerçekleşecek yeni devletin tapusuydu aynı zamanda. Türkiye Cumhuriyeti bu şekilde var edildi. Tarihsel olaylardan da anlaşılacağı gibi Atatürk’e tepside hazır bir devlet armağan ettiler. Diğer taraftan Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Türkçe Dil ve Latin Alfabesine geçişle, sınırlı sayıda okuma yazma bilen Osmanlı vatandaşları, bir gecede cahilleştiler. Osmanlı’da eğitimli olanların çoğu Hıristiyan ve Türk olmayanlardı. Eğitimli yabancıların Türkçe öğrenmeleri zaman gerektiriyordu. Kısacası Türkiye devletinin oluşum döneminde, halkın kültür, eğitim yapısı dünyanın en gerisindeydi. Atatürk gibi birisinin çıkarılması, bu topluma uzaydan gelmiş bir liderlik gibi görüldü ve gösterildi. Bunun içi bildiğimiz Atatürk ilkeleriyle doldurulurken, bilimsel felsefi temeli bulunmuyordu. Çünkü Atatürk Marksizm’e karşı iken, liberalde değildi.  Ve adını koydukları Güneş Dil Teorisiyle, sözde Türk dünyasına bir lider yaratılmış oldu. Son 21 yıldır Türkiye’de yolsuzluk, hırsızlık ahlaksızlık, kadın cinayetleri arşı alayı geçmesine rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’dan lider ve mübarek kişi yaratıldığı gibi.  
 
Güneş Dil Teorisi ve Altı Okun, Ziya Gökalp gibi Kürt Devşirmeler tarafından yazılması da ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur. Bu anlayış doğrultusunda hareket eden Kemalistler, kendilerine biat etmeyen farklı kültür ve düşünceden olan herkese fiziksel, düşünsel psikolojik katliamlar uygulayarak bugüne geldiler. Şimdi yapılması gereken iş, ortak vatan ve demokratik cumhuriyette birlikte yaşamak isteniyorsa, tüm inkâr edilen halklardan özür dilenerek işe başlanmalılar. Kemalistlerle birlikte diğer ırkçı ve dinciler kendilerini affettirip değiştirmedikleri sürece, kırk yamalı bohça olan Cumhuriyetin, daha fazla yaşatılması mümkün değildir. Herkes midesini değil, aklını ve bilincini çalıştırarak demokratik cumhuriyeti inşa etmeli. Yoksa her şeyin yerle bir olması an meselesi. 
Cemal Zöngür
Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org/wiki/-izm
https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk%C3%A7ede_ekler
Yalçın Küçük – Türkiye Üzerine Tezler 5 Cilt. Tekin Yay.
Yalçın Küçük – Aydın Üzerine Tezler 5 Cilt. Tekin Yay
İsmail Beşikçi – Doğu Anadolu’nun Düzeni. İBV yay.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...