Müslümanlar Neden İslam Ülkeleri Değil de Avrupa'ya İltica Eder?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Şu ifade hiçbir zaman doğru olmadığı gibi, korkakça bir savunmadır. Herkes insandır, insan gözüyle bakılmalıdır denir. Bu, İslam’ın politik bir oyunudur.

 
 Sana insanca bakmayana, senin ona insan gözüyle bakman, onu cesaretlendirirken senin korkaklığını ifade eder.
 
Dünyanın her toplumunda bir kişi siyasi, dini, kültürel, ekonomik, dışlanma ve aşağılanma gibi durumları yaşamadığı sürece, sonu belli olmayan göçe asla girişmez. Sıraladığımız sebepler bazılarında siyasi ve kültürelken, bazıları için ekonomiktir. Her ikiside insanca yaşamı elde edebilmek amacıyla, bilinçli veya bilinçsiz bir arayıştır. Bu noktaya kadar göçmen olarak yaşayan insanlara ciddi bir eleştirede bulunmak yersizdir. Ancak ifade edilen nedenlerle kendi ülkesini terk ederken, günün beş vaktinde Avrupalıları Gavur diye aşağılayıp, yok etme planları yapan ve Avrupa’ya sığınan İslam topluluğunu, hangi insanlık ölçüsüyle değerlendirmek gerekir.
 
Bizleri bu düşünceye sürükleyen en büyük sebep, İslam ülkelerini yönetenler ve Müslümanlığıyla gurur duyup, mangalda kül bırakmayan zekâ sorunlu İslam yöneticileridir. Avrupa’ya yapılan ister siyasi iltica olsun ister para kazanmak amacıyla, bu girişimde bulunan ve bunu destekleyen her Müslüman, başta inancı olmak üzere İslam’ı sorgulayıp yerden yere vurmalıdır. Hani İslam her derde devaydı, İslam’a sarılan her şeye sahip olurdu, Allah’ın en son gönderdiği yüce dindi. Neden Suudi Arapistan ve diğer İslam ülkeleri değilde Avrupa? Bir kişi, bir din, bir toplum kendinden olmayan herkesi yoketmeye çalışırken, ona sığınmak dünyanın aşağılık karakteridir. Bu dünyanın bağrında en büyük kanserdir. Dünyadaki İslami Kanser kesilip atılmadığı sürece, dünyada rahat bir yaşamı kimse hayal etmesin. Denilebilir ki, solcularda Avrupa kapitalizmine karşı oldukları halde, Avrupa’ya iltica ediyor? Bunun cevabını verdiğimizde herkes solcuların doğru hareket ettiğini anlayacaktır.
 
Öncelikle solcular, kapitalistlere hakaret etmez felsefi, bilimsel ve siyasi ahlak ilkelerine göre eleştirirler. Açık yüreklikle sınırsız varlıklara sahip olmanın, kendileri de dahil tüm insanlığı yok edeceğini yüzlerine söylerken, burjuva demokrasilerin kendi insanları için bir ahlak, kültür seviyesi oluşturduğunu da taktir ederler. Örneğin Avrupa ülkelerinin herhangi birinde, yabancı bir kişi çalışmış olsun ya da başka nedenle, yasal olarak bir hakkının doğması durumunda, aradan elli-yüzyıl da geçse, o kişi bulunup hakkı kendisine teslim edilir. Buna benzer burjuvazinin ahlaki kültür ilkeleri, sosyalistlerinde savunduğu ilkelerdir.
 
Sosyalistler, Kapitalistlere şu iki noktada ödün vermezler. Birisi sınırsız sermaye ve varlık sahibi olup, üst sınıfın oluşmasına, sosyalistler kesinlikle karşıdır. Diğeriyse para için insanlığı, doğayı katletmesi ve dini kullamasının, insanlık dışı olduğunu ifade ederler. İnsan ilişkilerinde ve insani özgürlük konusunda, kapitalistlerle sosyalistlerin yaşam şekilleri birbirine çok yakındır. Kültürel yaşam benzerlikleri fazla olduğundan sosyalistler, kapitalist ülkeleri tercih ederler. İslamcılar ile, Avrupalıların en ufak kültür, yaşamsal ortaklıkları bulunmadığı halde, Avrupa’ya göç etmeleri derin kişilik bozukluğudur. İslamcılardaki derin kişilik bozukluğu, insani ahlaktan uzak kültüre sahip olmalarıdır. Müslümanlar her fırsat bulduğunda kendinden olmayanı aşağılarken, solcular yardımını istediği toplumun hatalarını eleşrir, ancak asla hakaret etmez. Budur ikisi arasındaki en temel fark. 
 
Göçmenlik veya ilticacılıkla ilgili durum bu şekildeyken, asıl topluma akıl verip halkını en iyi şekilde yönettiği zırvasını yapan, Müslüman devlet yöneticilerin psikolojik ruh halleri çok derin incelenmelidir. Bunlar deşifre edilmediği sürece, cahil halk hep inanacaktır. Bir eli yağda diğeri balda yaşayıp, İslam ümmet şovmenliği yapan yüzsüzleri, günlük olarak dünyaya rezil edecek enternasyonal bir sistem geliştirilmelidir.
 
Akla gelebilecek tüm çirkeflikler en çok Müslüman ülkelerde en iğrenç şekilde yaşandığı halde, halk bunların arkasından gitmeye devam ediyorsa, o halkı aydınlatmak çok zor.  Bunun yerine teknolojik internet imkanları kullanılarak, tüm Müslüman ülkelerin devleti yöneten üst düzey kişilerin neyi, nereden, ne zaman, nasıl kazandıklarını kaynaklarıyla açığa çıkarıp, dünyaya rezil etmek daha erken sonuç alıcı gibi görünüyor.
 
İstisna haricinde, Müslüman ülkelerde devleti, toplumu, kurumu yöneten kişilerin, neden hep yalancı ve hırsız olduklarını doğru anlamak için, sahiplenip sürekli yüceltilen İslam kültürünün temeli Kuran-ı Kerimi çok iyi incelemekten geçiyor. Konumuz Müslüman göçmenler olduğuna göre, İslam’ın ince ayrıntıları net açığa çıkarılmaıldır. Bu kültüre sahip olanlar her şeylerini İslam’a dayandırdıklarından, İslam’ın temelinde hırsızlığı meşrulaştıran ayetler olmasa, kocaman toplulukların hırsız, yalancı, ikiyüzlü olması mümkün değildir.
İslam’ın hüküm sürdüğü ülkelerde beşikten mezara kadar bireyler, İslam’ın ninni ve masallarıyla büyüdüklerinden, damarlarındaki kan buna göre hareket ediyor. İslam’ın ana kaynağı Kuran’ın, insanların karakterini nasıl şekillendirdiğini çok iyi bilmek gerekir. Baştan şu nokta belirtilmelidir ki, İslam ne barış dinidir ne de komşun açken sen tok yatamazsın ifadesi kesinlikle yalandır. Dünyanın kendilerine yönelttiği elşetiriyi hafifletmek ve halkı sürekli, yardıma muhtaç olacak şekilde dilenciliği meşrulaştırmaktır. İslam’ın temelinde süperegoizm, her şeyi belirleyendir.  
 
Kuran’da birtakım ayetler barıştan, açlık ve tokluktan bahsetse de bu, İslam toplumunun kendi içinde kendisi içindir. Kendinden olmayanı aşağılayan din ve etnik ırkçılık çok derindir İslam’da. Kuranı Kerim, İslam din ve Arap ırkçlığını yüceltip, her şey mübarek kutsal soya sahip Araplara layık görülür. İslam dahi olsa, soyu mübarek olmayan Arap ve de diğerlerinin hakkı, kölelik hizmetkârlıktır.  
 
İslam’la ilgili derince bir düşünelim; kendi dininden, kendi ırkından, kendi dilinden ve kanından olan anasını, bacısını, eşini, kızını hayvanla aynı seviyede gören, bir düşünce ve ahlâka sahiptir İslam. İki kadının şahitliği, bir erkeğin irfadesine ancak denk geldiğini savunur İslam. Anasının, karısının, eşinin ve kızınınn, Âdem denen ne idüğü belli olmayanın kaburga kemiğinden çıktığını yüceltir İslam. Karısını istediği zaman boşayıp bir daha geri evlenmesi için, Hülleyi yüceltir İslam. Buna bezer binlerce ahlaksız uygulamaları sayabiliriz. İfade edilen bu vb. akıl, mantık dışı yalancı hikâyelerle yetişen kişi ve yönetici, ne kadar adaletli olur? Aynı zamanda İslam bir tüccar dinidir. Tüccarlık her zaman karşı tarafı oyuna getirip, aldatarak malını pahalıya satmak ya da daha ucuza almaktır. Bu ise özünde yalan, hile kültürüdür. Bu mantıkla devlet yönetilip toplum eğitilirse, her şey bugüne kadar yaşandığı gibi olur. İslam’ın tüccar mantığı ekonomi görülse de gerçek ekonomi bu değildir.
 
Bir toplumda gerçek ekonomik sistemin uygulanması, önce evrensel somut maddi müeyyideleri olan Hukuk (Adalet) sisteminin oturmasına bağlıdır. Her şeyi soyut görülmeyen, bilinmeyen ve nerede olduğu kanıtlanmamış Allah’a havale eden İslam adaleti, cambaz tüccarlık değilse daha farklı bir oyundur. Zavallı halk gerçek eğitimden yoksun olduğu için alternatif bulamıyor. Tek çare kraldan daha kralcı olmaktadır. İslam’ı şu örnekle daha anlaşılır kılabiliriz.
 
Tüccar İslam kültürüyle yetişen herhangi bir kişiye, biri para ve altın dolu, diğeri din ve tanrının tüm güzelliklerini ifade eden kutsal kitapla birlikte iki çuvalı emanet edelim. Ve şahsa şu hak tanınmış olsun. Bakım ve taşıma ücreti olarak, bu iki çuvaldan hangisini isterse o çuval kendisinin olacaktır. Müslüman kardeşimiz hangisini alır sizce? Herkes emin bir şekilde para ve altın çuvalı alır der gibi. Çünkü İslam kültürüyle yetişmiş alt sınıftan üste kadar hepsinde, maddiyat ve para tanrıdan önce gelir. Tanrı, din, sadece maddiyatla ortaya çıkan hırsızlıkları perdelemek amacıyla, kullanılan en yüce araçtır.
 
Bügüne kadar Müslüman kültüre sahip tüm toplumların yaşam ve insan ilişkilerindeki örnekler, hep şunu göstermiştir. İslam olan her sınıftan kişi ve kişiler, kendinden zayıf gördüğü bir alt kişi veya topluluğu aldatıp kullanmakta bir sakınca görmez. İnsanın birbirini ezmesini, sömürmesini Allah’ın ve Kuran’ın emri görür. Her türlü yalan, hile ile bir diğerinden üstün olmaktır en büyük hedef. Eşit ya da benzer haklarla ortak yaşamak diye bir düşünce, kültür İslam’da söz konusu değil. Ve tüm arsızlığını tanrının huzurunda kabul edip yalvarırsa, tanrı mutlaka kendisini affedeceğine inanılmakta. Böyle basit ve yalancı bir mantaliteye sahip İslam adaletinde, doğruluk beklemek cahillik değilse çıkar söz konusu. İfade edilenler İslam ülkelerinin gerek geçmişte gerekse günümüzdeki, devlet poltikalarının özetidir. Hırsızlıkla suçlanan hangi İslam devlet başkanı veya bakanı istifa etmiştir? Tarih yazmaz. Ama Gavur deyip aşağıladıkları Avrupa’da en ufak bir olumsuzluk karşısında, yetkililer istifa edip her türlü cezayı alırlar. İslam ile Hıristiyan Avrupa arasında dünya kadar düşünce, yaşam farkı varken, Avrupa’ya göç eden Müslümanların, insanlık derecesini herkes vicdanını yoklayıp değerlendirsin.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...