Müslümanlar Neden İslam Ülkeleri Değil de Avrupa'ya İltica Eder?
Sana insanca bakmayana, senin ona insan gözüyle bakman, onu cesaretlendirirken senin korkaklığını ifade eder.
Sana insanca bakmayana, senin ona insan gözüyle bakman, onu cesaretlendirirken senin korkaklığını ifade eder.
Net olmak, bir özelliktir. Taraf olmanın samimiyeti, net olmanın ağırlığı ile rengini ortaya çıkartır. İnsandaki değişim, önemli verilerle hayata bakışını değiştirir. Bu gerekli bir gelişmedir. Gelişerek güzelleşiyorsan, insansın! Gelişerek çirkinleşiyorsan, orada bir sorun vardır! Durup düşünme ve çözümlemek gerektirir. Bu sorun, bir referans sorunudur. İnsanı tutarsız kılan şey, referanslarıdır. Aynı şekilde tutarlı kılan şey de referanslarıdır. Etkilenme insani bir değer olarak, nerede nasıl davranacağımızı seçeneklerimiz arasına koyar.
Asılı kalan bu kritik sorunun gölgesinde, yaşadığımız coğrafyadaki öykü eleştirisinin geçmişine baktığımızda, üç nokta arasında titreştiğini görürüz:
- Öykünün de dâhil olduğu edebiyat eleştirisinin, “ulusal dil anlayışının yerleşmesi” adına anlatım bozukluklarına, yazım yanlışlarına hapsedilmiş “güdük” bir dil eleştirisine mahkûm bırakılması
- “Öykü kişilerinin hiç konuşmaması ya da çok az konuşması”nın eleştirilmesi (Semih Gümüş, ‘Genç Öykücülerin Ağzını Bıçak Açmıyor’, Adam Öykü, Sayı: 18)
Geçmişten bu yana, insanın insana bakışında gözleri perdeleyen iki olumsuzluktan söz edebiliriz: aşağılama ve yüceltme... İlk bakışta birbirine karşıt izlenimi uyandırsa da aslında ikisi de aynı kapıya çıkar. Olaylara ve durumlara tek pencereden at gözlüğüyle bakmak. Tek yönlü duymak, düşünmek, anlamak...