Malya’dan Madımak’a, Baba İshak’tan Koray’a, Berkine..

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
“tarihler kan gördü zulmün kırbacında inleyen cehalet alevlerin şavkında gözleri kamaşan cellat boğazlanan, tövbeye gelen kendi suyunu kesen Kızılırmak ve tarih böyle bir Temmuz gördü ey nutku tutulmuş insanlık! varın gayrı kanın aynasında saçlarınızı tarayın.”(1)

 

1230’lu yıllar.. Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollardan gelen istilacı, baskıcı, adaletsiz ve yağmacılık kültürünü bir devlet siyaseti olarak Anadolu topraklarında yaşayan tüm farklı kesimler üzerinde uyguluyordu. Adaletsizlik, eşitsizlik ve ayrımcılık dayanılmaz noktalara ulaşmıştı. Bu süreçte Anadolu’nun dört bir yanında bu duruma karşı çıkan, En-El Hak inancı, yani Alevi inancı da giderek daha çok taraftar buluyordu. İktidarlarının sallandığını anlayan Selçuklular, Alevi inancını, kültürünü ve belleğini yok etmek istiyorlardı.

 

Selçuklular, 1238 yılında Amasya’daki Alevi mürşidi Baba İlyas’ı ortadan kaldırmak için Amasya’ya bir sefer düzenledi. Baba İlyas Haraşna (Çat) Kalesine sığındı. Bunun üzerine Baba İshak önderliğinde Türkmenler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler hep birlikte Selçuklu’ya karşı bir ayaklanma başlattılar. Samsat’ta, Adıyaman’da, Gerger’de, Kâhta’da, Elbistan’da, Malatya’da, Sivas’ta Selçuklu ordusunu bozguna uğrattılar. Amasya’da Alevi mürşidi Baba İlyas’ın boğularak öldürüldüğünü öğrenen Aleviler, Selçuklu ordusunu yenip, Konya’ya doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak Kırşehir’de Seyfe Gölü kıyısındaki Malya Ovasında, Gürcülerle, paralı Frenk askerleriyle ittifak yapan Selçuklu ordusu tarafından yenilgiye uğratıldılar. Malya Ovasında binlerce Alevi ve birlikte hareket eden isyancı katledildi. Malya Ovasında akan kanların Seyfe gölünü kızıla boyadığı, ancak bu denli büyük bir katliama ve acıya dayanamayan Seyfe Gölü ve Malya Ovasının daha sonra kuruduğu tarih sayfalarına not düşülmüştür.

 

Babailer Ayaklanması, salt Türkmenlerin değil, Kürtler, Ermeniler ve başkaca Hıristiyan grupların da, Selçuklu’nun baskılarına, adaletsizliğine ve ayrımcı politikalarına karşı çıkmak için başlattığı,  en önemlisi de ezilen, horlanan, ötelenen halkların bir sınıf ayaklanması olduğu bilgisinin altını çizelim.

 

Haksızlığa, eşitsizliğe, ötelenmeye, inkâra karşı ayaklanmalar tarih boyunca devam etti. Aynı zamanda katliamlar da. Selçuklu’nun, Osmanlı’nın baskıcı politikalarına karşı çıkan Aleviler, Kızılbaşlar, Türkmenler, 1420 de (Şeyh Bedreddin İsyanı) Sultan I.Mehmet tarafından,  1511 de (Şahkulu Sultan isyanı) II.Bayezid tarafından, 1514’te Çaldıran’da Yavuz Selim tarafından, 1527’de (Kalender Çelebi İsyanı) Kanuni Sultan Süleyman tarafından, 1826’da II.Mahmut tarafından,  kadın-erkek-çocuk-yaşlı denmeden toplu şekilde ya kılıçtan geçirildiler, ya kuyularda boğduruldular. Bir başka deyişle toplu kıyımlara, soykırımlara tabi tutuldular.

 

Cumhuriyet döneminde de Alevi, Kızılbaş, Kürt katliamları olanca hızıyla Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş, Sivas, Çorum ve Gazi’de devam etti.  Bu kıyımlarda da binlerce kadın, erkek, yaşlı, çocuk katledildi.  

 

Birkaç gün sonra 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamının 21.yıl dönümü.

 

O gün, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerine gidenlerden 33 aydın, sanatçı, yazar, şair, karikatürist, semahçı devletin güvenlik güçlerinin ve mülki amirlerin koruması ve gözetimi eşliğinde Madımak Otelinde yakılarak katledildiler.

 

Yani şenliklerde söyleşiler yapmak, şiir okumak, türkü söylemek, bağlama çalmak, semaha dönmek isteyenler hep birlikte “Ateşte Semaha Döndüler.”  Ve onların içinde yitirdiğimiz biri var ki, O kendi ifadesiyle, babası İsmail Kaya’nın kendisine ve 15 yaşındaki ablası Menekşe’ye “haydi çocuklar, Sivas’a, Baba Ocağımıza, Pir Sultan Şenliklerine gidelim” dediği için Sivas’a giden Koray Kaya’ydı.

 

İşte O’nun acısı öyle bir acı ki, o acı Madımak yangınlarından sökün etti, Yıldız Dağını aşarak taa İstanbul’a Okmeydanı’na, markete ekmek almaya giden Berkin Elvan’a geldi, ulaştı. Oradan Eskişehir’e akşamın kör karanlığında devletin güvenlik güçleri, katil polisleri tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail’imizin acısıyla birleşti. Bir kez daha boğazlarımız düğüm düğüm oldu. Yutkunamıyoruz. Acılarımızı, gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz.  Evet, Koray Kaya henüz 12 yaşındaydı. Devlet tarafından misketleriyle oyun oynamasına bile tahammül edilmeyen, izin verilmeyen bir çocuktu. Tıpkı merasında koyun otlatılırken mayınla paramparça olan Ceylan gibi. Tıpkı babasıyla birlikte arkadan 13 kurşunla öldürülen Uğur gibi. Tıpkı 7 yaşındaki Enes gibi. Tıpkı Roboski çocukları gibi. Tıpkı Ali İsmail gibi.. Ve tıpkı İbrahim Aras gibi .

 

1238 den 1993’e neredeyse 800 yıllık bir zaman..

 

800 yıl önce hüküm süren inkârcı, yasakçı, baskıcı, yok edici gerici zihniyet aynı şekilde devam ediyor. Dün Malya Ovasında Baba İshak’ı katledenler, bugün Gezi’de ve tüm yurtta Abdullah’ı, Ethem’i, Ali İsmail ve Berkin’imizi katlediyorlar. Ne bir eksik, ne bir fazla . 

 

Ve mutlaka bilince çıkartılmalıdır ki, Koray’ı da, Berkin’i de, İbrahim’i de öldüren, Irak’ta, Suriye’de din adına, çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın ve kız öldürüp tecavüz edenler aynı zihniyetteki kişilerdir. Ve ne yazık ki, onlar bu ülkede de halen iktidardalar.

 

Dün Amasya’da Baba İlyas’ı, Malya Ovasında Baba İshak’ı ve binlerce Alevi’yi, Türkmen’i, Ermeni’yi katledenlerle, Kalender Çelebi’yi katledenler ve Sivas’ta Pir Sultan’ı asanlar aynı zihniyetin sahipleridir. 

 

Dün Koçgiri’de, Dersim’de insanları mağaralarda kimyasal gazlarla zehirleyenler, Alişer ile Zarife’nin başlarını kesip Seyit Rıza’yı darağacına gönderenlerle Roboski’yi bombalayanlar aynı zihniyetin sahipleridir.

 

Dün Çorum’da, Maraş’ta, Madımak’ta “tekbir” sesleriyle “yakın ulan yakın, öldürün”, diyen kişilerle Hrant Dink’i, Rahip Sontoro’yu öldürenler aynı zihniyetin sahipleridir. 

 

Dün Osmanlı’da “Alevilerin, Kızılbaşların canları da, malları da, namusları da helaldir” diyenlerle, Irak’ta, Suriye’de kılıçlar, palalarla boğaz kesip, insan başlarıyla top oynayanlar, onlara her türlü lojistik, askeri, siyasi desteği veren, bugün iktidardaki Muaviye soylu Yezitle aynı zihniyeti sahipleridir.

 

Yine bir Madımak anması öncesinde görülüyor ki, Madımak’tan dumanlar çıkmaya devam ediyor. Madımak halen için için yanıyor.. Koray’ın, Menekşe’nin acı çığlıkları Ali İsmail’in, Berkin’in acılarıyla, çığlıklarıyla buluştu. Yapılacak şey, Alevilerin, Kürtlerin ve tüm ötekileştirilenlerin bu inkârcı, asimilasyoncu, faşist ve gerici zihniyeti, yani bu harami saltanatını yerle bir etmek için bir arada ve birlikte mücadeleyi büyütmesi, yükseltmesidir.

 

(1)    Meral Vurgun’un Madımak Şehitleri anısına yazdığı “Kerem Edin Beni” adlı şiirinden

 

Erdal YILDIRIM

20 Haziran 2014

 

Not: Yazılarımı web sitemden de takip edebilirsiniz... 

        http://eyildirim.de/index.php/makaleler

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...