Işığı söndürüp senelerdir oturmaktan yıpranmış tekli koltuğunu küçücük penceresinin önüne çekti. Perdeyi bir sevinci acıdan sıyırır gibi sıyırdı kornişten. Bütün dünyası küçücük pencere olan Ünal kot farkından dolayı dışarıdan gelip geçenlerin yalnızca ayaklarını görebiliyordu. Canının sıkkın olduğu durumlarda 'bu ayak kimin?' oyunu terapi gibi geliyordu Ünal'a. Lakin pencereye iyice yaklaşıp da dışarıya odaklandığında düşüncesiz bir vatandaşın penceresinin önündeki kaldırıma arabasını park ettiğini gördü. Daha önce defalarca yaptığı gibi dışarıya çıkıp arabanın lastiklerine bıçak batırmayı istedi ama sonra vazgeçti. 'Bu gece sadece yasımı tutmalıyım,' dedi.
Mutfağa gidip buzdolabından soğuk bir bira aldı. Bir tabağa, ağzını sıkıca bağladığı kuruyemiş poşetinden karışık kuruyemiş koydu. Tekli koltuğu tekrar televizyon yönüne çevirip haberleri açtı. Haberde, hiç suçu olmayan bir yayanın ışık ihlâli yapan ehliyetsiz, piç kurusu bir sürücü yüzünden hayatını kaybettiği anlatılıyordu. Ölen gencecik bir insandı. Spiker üzerine basa basa ''Daha ömrünün baharında aramızdan ayrılan...'' diyerek delikanlının gençliğine vurgu yapıyordu. Sinirlerine daha fazla hakim olamayan Ünal televizyonun kumandasını duvara fırlattı. Sonra kalktı ve televizyonu kapattı. Tekrar tekli koltuğu pencereye doğru çevirip tabakasından bir sigara çıkardı ve yaktı. Manzarasına taş koyan arabanın tozlu jantlarına bakarak; 'Zavallı genç! Yaşasaydı kim bilir neler yapacaktı? Ama serseri bir trafik magandası yüzünden daha ömrünün baharında aramızdan ayrıldı. Füsun da benden ayrıldı bu akşam. Ölen çocukçağız da ben de sonuna kadar haklıyız davamızda. Fakat yazık ki ikimiz de öldük. Bu saatten sonra benim nefes alıp veriyor olmam yaşadığım anlamına gelmez. Kısacası; genç de, ben de öldük işte. Haklı olsak ne yazar! Bazı durumlarda haklılığınızı yalnızca öte âlemde ispatlayabilirsiniz.Sanırım, bizimkisi de öyle bir durum,' dedi. Birasından bir yudum daha alırken son birkaç cümlesiyle çoğunluk için geçerli olan dünya hayatının analizini yaptığının farkında olmamasından dolayı bir eksiklik hissetmedi. Zaten öyle olması gerekiyordu. Ölüler, hissetmezler!