Bu Romanı Neden Yazdım?

Alihan Demir kullanıcısının resmi
Ya Star, kadının binlerce yıldır yükselen çığlığıdır. Bu çığlık, asırlar boyu hiç dinmediği gibi bazen kör pencerelerde bazen bitmeyen gecelerde bazen de amansız törelerde derinden akan bir nehir gibi ilerledi. Kadın, çoğu kez susturuldu ve yürüyüşü durdurulmak istendi. Kadına hangi dönem ne reva görüldüyse de kadın asla vazgeçmedi direnişinden

          Tüm baskılara karşı kendini var etmesini bilerek bildiği yoldan ilerlemeye devam etti. Çağların düşürülme operasyonlarına bazen yenilse de hatta bazı çağlar derin bir uykuya yatsa da asla topyekûn teslim olmadığı gibi bazı dönemlerde de çağların asli kahramanları olmayı başardı ve bugüne geldi. Çağlar süren bu yolculukta binlerce kez bıçaklanan bir beden de oldu, dağ dağ avlanılan bir cadı da oldu. Yakalandığı yerde kurban edildi, sürüldüğü yerde tecavüze uğradı. 21.yüzyılda bile medeni insanların metropollerinde ve sözüm ona uygar denilen topluluklarda yakıldı bedeni. Kadının, yüce değerler taşıdığı biliniyormuşçasına sadece bedenleri değil taşıdığı değerler de yok edilmek istendi. Kadına dair ne kadar olumlu, birleştirici veya barıştan yana insancıl her bir kimliği aşındırıldı. Karalamalar ve iftiralarla yok edilmek istendi. Tarih, bu saldırıların yıkımların ve yok etme eylemleriyle doludur. Ne yazık ki çoğu da amacına ulaşmıştır. Oysa tüm dinler ve ideolojiler çıkış noktasındayken kadını yücelteceğine ant içmişti ama öyle olmadı. Peki, ne oldu da bu kadar önemsenen kadın, tarih boyunca kendine bir kimlik aramak zorunda bırakıldı?
         Her bir sistem, kendini var etmek adına değişip dönüşürken kadını ezmekten geride durmadı. Tüm bu saldırılara karşı kadın ne yaptı çağlar boyunca? Kimisi düşürüldü tahtından kimisi düştüğü yerden kalktı. Kimisi kendisine oynanan bu oyunları fark edip direndi. Kimisi ise halen bir çiçeğe bir hediyeye aldanırcasına köleliğinin farkına bile varamadı. Kimisi kendisine biçilen kefeni giydi kimisi bu kefeni yırtıp kalktı. Üç artı birlere sığmayarak kendini yollara yolculuklara adadı. Kimisi sonuna hazırlanırken kimisi sonsuzluğa yürüdü. İşte tam da burada bu romanı, kefenini yırtıp atan ve yola çıkan kadınlara yoldaşlık etmek amacıyla yazdım. Bu roman kadınlara yoldaşlık isteği kadar kendilerinin bile farkında olmayan diğer kadınlara; içinde bulundukları çelişkili uykudan uyandırma çığlığıdır. Onlara dedim ki: ‘’ Uyanın ve insanlığın düştüğü bu darboğazda; bu kirden, çürümüşlükten meşrulaştırılan iki yüzlülükten bizi gelip kurtarın.’’
         Biliyorum ki bu çağın her türlü değersizliklerine ancak kadının doğasında taşıdığı yüce değerler ilaç olabilir. Biliyorum ki topyekûn içine düştüğümüz bu karanlık kör kuyulardan ve sağır uykulardan bir çığlık uyandırabilir. Bu çığlık Ya Star’dır. Sessizliğe bir ses, sese de bir yankı olmak amacıyla bu romanı yazdım. İstedim ki erk ve erkin yüzlerce tuzağına düşürülmüş olan kadının tarihsel yenilgisinin arkasında kendi hırslarından çok onlara kurulan tuzaklara dikkati çekeyim. Düşen ve düşürüldüğü yerden kalkan kadını, yine yarattığımız çelişkili dehlizlere salmak değil. O psikolojik tuzakları yıkıp atmak. Bu anlamda kadınlardan da yardım beklemekteyim. Sizlere hazırlanan her türlü oyunu fark edin ve size kölelik dışında yaşam alanı bırakmayan kirliler ordusuyla karşı karşıyasınız. Burada ne akademik unvanlarınız ne de güzelliğiniz sizi kurtarabilir. Sizi kurtaracak olan yalnızca ve yalnızca kendi öz kimliğinizin kodlarında saklı olan yüce değerledir.
          Çığlıklarla ve yankılarla kendine gelen bir toplum, değerlerine dönerek kirli ve yok edici her türlü hastalıktan, hastalık derecesindeki düşüncelerden kendini kurtarabilir. Her gün daha da büyüyerek gelişen ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi şiddetin yaşamsallaştığı bir noktada kadının tanrıçavari değerleri bir barış güvercini gibi havalanacaktır. Doğaya yaşam veren dişinin doğuracağı aydınlık, tüm bu sapık ve kirli zihinleri silecek güçtedir. Tarih, bağrındaki binlerce öyküden ve efsaneden bize öğretmiştir ki kadın, çıkıp kendi tarihini yazıncaya kadar, onun mezarını kazan ve bedeni üzerinde kendine bir tarih yazan erk, hep haklı çıkacaktır.  Emek sömürücüler, yok sayıcılar, yoklukla var olanlar artık böyle hoyratça ilerlemeyecektir. Kadın artık kendi tarihini yazmaya kendinden başlamalıdır. Yazmayı da tanık olmayı da cinayeti de artık böyle sessiz karşılamayacaktır. Artık milyon mızrakla karşısına dikilen bir kadın ruhu var olacaktır. Bu kadın ruhunu silahlandıracak güç de dildir. İşte burada bu dilin sözcüklerini, harflerini ve seslerini oluşturan bir çığlığı örgütlemek istedim. Yan yana gelen milyonlarca çığlık; üzerine atılı, cadılığı, çirkefliği, akılsızlığı, beceriksizliği, güçsüzlüğü ve kalem yazmaz hakaretleri, yok edecektir. Yepyeni ve güçlü bir kimlikle kendini doğru anlatacaktır, kendine yapılanın hesabını da soracaktır. Burada bu dil, bir savunmadan çok haklı ile haksızı ayıran bir bıçağa dönüşmekte ve ne kadar yalan dolan varsa hepsini parçalayıp tarihin çöp sepetine atacaktır.
             Kadınlar diyorum. Ki onlar sonsuzluğa yürüyen paydaşlarının belleklerinde mayaladıkları sabırla ve kahırla yürüyenlerin soyundandırlar. Onlar ki yıkımların ve kıyımların ölmeyen bitmeyen filizleridir. Onlar tanrıça İştar’ın soyu, İnanna’nın torunları ve Kibele’nin çocuklarıdır. Onlar, çağımızın yıldızlarıdır. Her bir yıldız, bir kadını temsil etmektedir. Bu yıldızlar, parladıkça var olacaklarını ve kendini bulmak isteyenlere karanlıkta ışık olacak kadar fedakardır.
             Tarihten dinlere siyaseten  kahramanlık efsanelerine kadar kendine uygun bir rol verilmeyen kadının, hak ettiği rolü artık alması  gerekir. Zaman, o zamandır.  Bu rol savaşında ‘’Ya Star’’ bir cephe savaşıdır ve bu cephede milyonlarca mızrağıyla bekleyen tanrıça uyanmaktadır. Bu yüzden ‘’Tanrıça Uyandı.’’ dedim. Burada bizlere düşen görev, tanrıçalarımızın karşısına çıkmak değil, arkalarından yürümektir.

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...