Öykü

Kurbağa

Metin Arpacı kullanıcısının resmi

Saçları sapsarı olan İsa afalladı, başı yerdeydi, arkadan birinin onu dürtmesiyle ancak kendine geldi. Arkadaki çocuk kulağına fısıldıyor, “Seni çağırıyor, git” deyince İsa utana sıkıla ayakları birbirine dolanırcasına ezilmiş haliyle herkesin göreceği basamağa çıktı.
“Hadi, al bakalım mikrofonu, bağırarak oku.”
İsa bakışlarını arkadaşlarından ve sıradaki tüm öğrencilerden zoraki kaçırıyordu. Sadece müdüre bakıyordu.
“Ne bakıyorsun çocuk, hadi okusana?”

Atanın kıymetini bil evlat/ Hüseyin Poyraz

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

60-65 yaşlarında, orta boylu, tıraşlı, temiz giyimli ve pazarcıyla düzgün konuşması ile dikkatimi çekti.
Tezgâhtaki meyveleri özenle seçerek poşete yerleştirmesinden onun ince ruhlu, hassas bir yapıya sahip olduğunu düşündüm.
Daha önce mahallemizde hiç görmediğim bu adama karşı bir yakınlık hissi oluştu içimde. Görünüşü, yürüyüşü geçen yıl kaybettiğim dayıma çok benziyordu. Sanki dayımın ikiziydi.
Komşulardan birine misafir mi gelmişti, hoş misafir olsa pazarda ne işi vardı?

Hercai Konuşmalar

Akman Gedik kullanıcısının resmi

 Çığlık atmamak için kendini zor tuttu Limoniye. '' Bunu mutlaka Dehşet’e söylemeliyim!'' deyip yerinden kalktı, yatak odasına doğru ilerlerken bağırmaya başladı:
''Dehşeeet! Dehşet, kalksana ocağı batmayasıca! Konuşan Türkiye geliyor. Siyah beyaz devri bitti. Çok kanallı olacağız. Ev renklenecek Dehşet, duyuyor musun? Hele bir kalk da bak, neler oldu neler! ''

Benim Adım Sıpa

Akman Gedik kullanıcısının resmi

Heybetullah‘ın aksine karısı Gülkibar etine dolgun, kalçaları ise birer araba tekerleğiydi. Bir beli vardı ki sormayın iki tane babayiğit el ele verse belini saramazdı. Değme bir pehlivanın belini andırıyordu. Belinin üzerinde de altını andıran, parlak tenekeden yapılma ucuz bir kemer olurdu çoğu zaman. Gülkibar yürüyünce yer gök zangırdardı yürüyüşünden. Ey insanlar seyreyleyin beni, yürüyorum derdi adeta.

Kedi Kalem ve Pire ile Yorgan

Görülmüştür kullanıcısının resmi

Geveze zihin, hiç susmazsın ki, bahse girerim laf ebeliğinde kimse eline su dökemez, nasıl gene o öyle, sabahtan akşama kadar cav cav cav, dır dır dır… eden bir şey olsaydı ne ala, hepten zırvaloji, bilmem kaç yıl önceki halk deyişiyle “poh”tan adamların “poh”tan sözlerine yeni yeni laf yetiştiriyorsun, “şu şunu derken, ona şunu demeliydin, şunu yapmalıydın, şunu etmeliydin…” vs. vs. Niye o zaman cevap vermedin? Seni tutan mı vardı? İlle de kokuşturup öyle servis edeceksin temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önüme getireceksin.

Art Arda Yükselen Uğultu

Nurcan Balıbey kullanıcısının resmi

 
Kuru ve çatlak avuçlarında tuttuğu kızılcık sopasıyla uzunca bir süre onun yüzüne baktı. Dünya kadar yaşlı, mutsuz ve endişeli görünüyordu. Arkadan bakıldığında çökmüş omuzları, bükülmüş beli ve cılız, incecik bacaklarıyla canlı bir iskeleti andırıyordu.
“Söyle, sen onun nerede olduğunu biliyorsun.” diyordu, öfke püskürüyordu annemin yüzüne,   giden ablamın ardından. Yine Meto’yla* buluşup, el ele mısır tarlasına girerken gördüklerini söylemiş komşular O gün fena dayak yedi ablam.

DÜŞ

Görülmüştür kullanıcısının resmi

Bir gece düşünde incecik yağan bir yağmur altında dolaştı. Sabah uyandığında bütün vücudu ıslaktı. Şaşırdı. Dışarı çıktı. Güneşte kuruttu kendini. Ertesi gece avucuna biraz toprak aldı. Düşlerinin tabanına serdi. Yağmur hâlâ yağıyordu. Islak toprak kokusu her yanını sardı ve ardından güneş doğdu. Uyanmaya yakın toprakların üzerine “Bir gece daha,” dedi, "sadece bir gece. Bir dahaki sefere elimde tohumla geleceğim düşüme, avucumda sakladığım toprağa…"

Baba Sen Anamı…?

Akman Gedik kullanıcısının resmi

Emekli olduktan sonra tam rahata erdim diyecekken başlamış ağrıları amca ile eşinin. Ne zaman doktora varsa derdini anlatamadan geri gelmiş. El kol işaretleri ya da bildiği yarım yamalak Almancası ile anlatmaya çalışmış derdini, ama nafile. Ne o tam anlatabilmiş ne de doktor anlayabilmiş. Doktorun verdiği ilaçlar ağrılarını dindirememiş. Her gün bir yerleri ağrıyıp durmaktaymış.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
Öykü beslemesine abone olun.