Öykü

Huzursuz

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

“Ağır işte çalışamaz raporun var senin niye hala çalışıyorsun?” dedi doktor. Hastasının beline elektrik dalgası vermeye hazırlanırken önce bel bölgesine yumuşatıcı jel uygulaması yaptı. Sonra cihazın aparatlarını ağrıyan bölgelere yapıştırdı.
Doktor, eskiden üniversite yıllarında öğrenci derneklerinin örgütleyicilerinden biriydi. Çıkardıkları dergi öğrenciler arasında ilk hizipleşmeyi tetikleyen oluşuma dönüşmeden o çevrelerde Yarıncılar olarak anılmak hoşuna gidiyordu. Sonrası okulun bitişi, zorunlu hizmet ve fizik tedavi uzmanlığı için uykusuz geçirilen saatler, geceler.

Dünyaya Kazık Çakmak

Göksu kullanıcısının resmi
Pa, 25/07/2021 - 17:57 -- Göksu

 
Ramazanlarda, tenekeden dört beş kollu kandiller yapılır, etrafı renkli krapon kâğıtlarla süslenir, cami dönüşü içindeki mumlar yakılırdı. Camiye gidemeyenler, pencere önlerinde ya da dışarı çıkarak, karanlığın içinde, önce minik ateş böceği gibi sonra gitgide büyüyen mumların yaydığı pırıltılı yolu seyreder. 
 
Rüzgârlı havalarda sık sık mumlar sönerdi. Babam Hamdullah Dede türbesinin önüne geldiğimizde mumların artık sönmeyeceğini söylerdi. Gerçekten de türbenin önünden geçerken yakılan mumlar eve gidinceye kadar sönmezdi.  
 

Artık Büyüdüm Anne!

Göksu kullanıcısının resmi
Sa, 13/07/2021 - 15:42 -- Göksu

Binlerce kalıplaşmış, ya da şaşırtıcı, olabilir, olamaz yanıt arasından birini seçmek zorunda.
“Zorunda değilim, bitti artık, bırakın yakamı” demek istedi, tarazlı yorgun ses ama: “Çiçek açmış ağacı seyretmek güzel” dedi. Ağzından çıktığı an pişman, canı sıkkın.
Sorular, sorular… Sesler sesler; ince- kalın, yumuşak- sert, alttan alan- üstten buyuran… Sürgit böyle olmadı mı?

Bir Varmış Bir Yokmuş 3. Ve Son Bölüm

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Günler içinde, hizmetçiler aşçılar, bahçıvanlar Prensesin bir dediğini iki etmezler ama Prenslerinin durumu hakkında bilgi vermezlermiş. Kurukafanın, akşam saraydan çıkması ve sabah olunca geri dönmesi Prensesi üzer, bu davranışına akıl sır erdiremezmiş. Prensesi mutlu etmek ve eğlendirmek için; kırlara götürüyor, göl kenarında piknikler yaptırıyor, ata bindiriyor, onu şehirlerine ve köylerine götürerek halkıyla tanıştırıyormuş. Mezaristanın mutlu halkının arasına girdiklerinde, coşkuyla karşılanıyorlarmış. Halk Prensin, eskisi gibi olması için dua ediyor, “Ah!

Bir Varmış Bir Yokmuş 2. Bölüm/ Şehriban Tuğrul

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

 Anlatacağı masalları veya hikâyeleri gizli tutar, bir anlattığını tekrar anlatması için araya haftalar koyardı. Yani anlatılanın tadı, damağınızda kalırdı. Nereye gitse tandır başı onundu. Minderin üstüne yerleşir, sırtını tandırın duvarına dayar, sessizce bekler, herkes susup ona gözünü dikince öksürerek boğazını temizler, başlardı anlatmaya… Loş ışıkta oturan dinleyicilerine, “Bu gece, Kuru Kafa masalını anlatacağım!” deyince çocuklar ürpererek annelerine sokuldu. Anneler, onları şefkatle kucaklayıp, atkılarıyla üstlerini örttüler.

Bir Varmış Bir Yokmuş 1. Bölüm/ Şehriban Tuğrul

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Tandırdan çıkan alevlerle karşılaşınca, teslim oluyor yumuşuyordu. Gelenler evin hayatında, üzerlerindeki karı çırpıyor, ıslanmış, dişleri birbirine vurur halde acele içeri giriyorlardı. Sofada, onları yüzlerine çarpan sıcaklık karşılıyordu. Birbirleriyle selamlaşıp kilimlere, yün minderlerin üzerine tünüyorlardı. Çocuklar, tandıra yakın en iyi yeri kapma yarışına giriyor, çocuklarını kucaklarına alan anneler, çıkan curcunayı bastırıyordu.
 

Düşler Ağacı

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

Göğe asılı salıncakta iki hayalet balerindi aşk. Göğe baktılar asıldılar, otobüslerin camından yokuş yukarı.

Plazaların karartılmış saydamlığındaki kırıklardan içeri düşen morluğu ağızlarının kıyısına koydular. Unutmabeniler sardı kenti, otobüs duraklarında bekleyen kızların düşlerini. On numara hayallerin genişliğinden içtiler kokuşmuşluğu, zifti. Yıldızlara baktılar yoruldular sabahın vişneliğindeki morgda, upuzun kör uykusuzlukta.

İğnelikler astılar göğüslerine davullu zurnalı. Her biri sivriltilmiş sözcüklerden yontulu bıçak yarası.

Altındiş Sabri

Mustafa Güçlü kullanıcısının resmi

Çamların uğultusuyla kesilen, püren kokularındaki yorgun kanatlardan atladı geceye.
 
Gece çakır yıldız, baş döndürücü ateş böcekleri kayalıklarda bir derin yanılsama. Çığlık çığlığa çakal kımıltıları, kanyona inen incecik kıvrımlı patikada.
 
Ateş böceklerinin kümelendiği uçuruma sürdü atını Altındiş Sabri, mavzerinin namlusu sımsıcak, kalbi atının adımlarından daha önde, yel gibi…
 

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
Öykü beslemesine abone olun.