Yaşama Dokunan Örgütlenme Modeli (1)

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
YAŞAMA DOKUNAN ÖRGÜTLENME MODELİ NEDİR : En ufak maddi, manevi, bencil, kariyerist hastalıklara tenezzül etmeden; vicdan, ahlak ve onura sahip olup, yetenek ve mesleğine göre toplum yönetiminde resmi ya da gönüllü sorumluluk almaktır. Ve halkla birlikte eşit koşullarda yaşayıp lüks, özenti gibi kapitalist burjuva ukalalığından uzak örgütlenme demektir.

 
Sağcı, solcu, dinci, liberal tüm siyasetler, insan yaşamına girdiği günden bu zamana kadar, yaptıklarıyla insanlığın sorununa cevap olmak yerine, daha çok sorun yaratan oldular. Mevcut siyasi yapılardan bir avuç oligarşik grubun dışında, kimse memnun olmadığına göre, klasik siyaset anlayışların hepsi değişmelidir. Değişime direnenlerse en kısa zamanda tarihin siyaset çöplüğüne gömülecektir. Bu yüzden 21.yüzyıl siyaseti, “Yaşama Dokunan Örgütlenme Modelidir” diyoruz.
 
Çünkü doğa, çevre, insan, insan ilişkileri ve her türlü yaşam alışkanlıkları tamamen değişmiş olup, eskiden beri yaşatılan inanç, kültür, gelenek ve siyasi politik yapıların, artık hiçbir anlam taşımadığı gün gibi ortadadır. İnsan ve yaşamla ilgili gerçekler bu noktadayken, birçok devlet yönetimi, kurum, kuruluş ve bireyler, eski alışkanlıklarından vazgeçmeyip yanlışta ısrarlarını sürdürmeleri, insanlık diye bir dertlerinin olmadığı gerçeğini açığa çıkarıyor. Tam da bu noktada dünyanın her yerinde, “Yaşama Dokunan Örgütlenme Modeline” acil ihtiyaç olup, her türlü emek, sağlık, ticari ve kültürel sömürü yasaklanmalıdır.) Bunların yasaklanmaması ya da göz yumulması, kapitalizmin ahlaksızlığına ortak olmaktır. Peki bu örgütlenme modeli siyasete yeni bir bakış açısı getirebilir mi?
 
Bilindiği gibi dünyadaki çoğu devletlerde yaşanan her türlü olumsuzlukların temel kaynağı, devleti yöneten siyasi anlayışların kapitalist girişimcilik adıyla, şahıs ve etrafındaki oligarşik dalkavukları sınırsız zengin eden talancılığın bir sonucudur. Mevcut siyasi yönetimlerden bugüne kadar kimsenin hesap sormaması ise, kapitalizmin dünyada tek geçerli yaşam (Akçe) olduğu yanılgısını yaratmasıdır. Böylece iktidara gelen her siyasi yapı, kendisini yasa ve kanunlarla garanti altına alırken, yüce devletin çıkarları gereği diyerek toplumu buna inandırıp, hesap sormayı her türlü engellemektedirler. Sürekli uygulanan bu klasik soyguncu kapitalist ekonomik kültür ve politikaları değiştirecek tek düşüncenin, “Yaşama Dokunan Örgütlenme Modelinin” ilkeleridir. Bu ilkeleri özet olarak şu şekilde sıralamak mümkündür.
 
1-Yaşama Dokunan Örgütlenme Modeline gönül vermiş her birey, bu zamana kadar kullanılan dini, siyasi, kültürel, ekonomik ve geleneklerden tutalım, işlevi bitmiş tüm araçları halkın yararına halkla birlikte, tamamen ortadan kaldırmayı temel ilke kabul eder.
2-Kent merkezlerine yığılmış insan topluluklarını, kırsal alanlarda boş bırakılan toprakları işleyip, verimli duruma getirmek için her türlü çalışmayı başlatıp, buraları cazibe merkezine dönüştürmek.
3-Şehir merkezlerinde mevcut olan eğitim, ekonomik ve sağlık araçları da dahil, doktor ve sağlık personeli, kırsal alanlarda aynı şekilde mevcut edilmesini ilke olarak görmek.
4-Köy, kasaba, ilçe ve şehirlerin yerleşim alanlarında, üretime uygun varlıkları değerlendirecek meslek ve sanat atölyeleri başta olmak üzere, çeşitli işletmeler açmayı temel ekonomik program olarak kabul etmek.
5-Her yerleşim alanında üretim ve tüketim kooperatifleri kurup, toplumun doğal, kaliteli, aynı zamanda reel fiyatları aşmayacak şekilde, ürünlerin halka ulaşmasını sağlamak.
6-Her türlü kültür ve yaşam alışkanlıkların güncellenmesinin şart olduğu, güncellenme imkânı olmayanların aşama aşama yaşamdan çıkarılması.
7-Bu örgütlenme modelinde gönüllü ya da resmi sorumluluk alan bireyler, imkân ve olanaklar dahilinde köy, kent yaşamı arasındaki her türlü farklılığı ortadan kaldırmak için fedakâr ruhla, halkla birlikte çalışmayı göze almak.
8-Yaşama Dokunan Örgütlenme görevlisi, halkla birlikte aynı ortam, aynı koşullar ve aynı olanaklarla eşit şekilde yaşama hazır olmaktır. Kısacası, toplumun yaşamını tehdit eden özenti, ego, kin ve her türlü nefretten vaz geçmeyi göze almak.
9-Yaptığı işin sağlığını etkileyen olumsuzluğu giderecek özel durumların dışında, halktan farklı en ufak imtiyaz vb. özelliklere sahip olmayı reddetmek.
10-Kırsal alanlarda yaşamı cazibe merkezine dönüştürüp, büyük şehirlerin nüfusunu buralara aktaracak ve belirli sürelere ayarlanmış plan, programları, komünal politik ilkelerle gerçekleştirmek.
11-Ekonomik, eğitim, sanat ve siyaseti yönetecek kişiler ya gönüllü olanlardan veya yerli halkın oylarıyla, mümkünse kendi içlerinden seçilmesi. 
12-İçişlerinde anadil eğitimi de dahil her türlü özerk yaşam temel alınırken, dış ilişkilerde ulusal yapıya bağlı hareket etmek.
13-Ekonomik, eğitim, sağlık, ücret vb. uçurumsal tüm farklılıkları ortadan kaldırıp, reel gelir ve giderlere göre eşit ücret politikasını temel almak.
14-Ekonomik faaliyetler kamu ve özel sektör şeklinde desteklenip, özel sermayenin sınırsızca büyümesinin ahlaki olmadığı, bunu ülke, toplum ve dünya gerçekliğine uygun olacak şekilde yasayla sınırlandırıp, denetim altına almak.
15-Her bölge ve semtlerde çeşitli saldırı, hırsızlık gibi olaylara karşı, ulusal güçlere yardımcı olacak gönüllü semt milisleri oluşturmak.
 
Şekillendirilen bu örgütlenme modeli, tarih öncesi toplumlarda dahil sosyalist, komünist ve sosyal demokrat düşüncelerin çoğunda imece, kooperatif, köy sandığı, komün, şirket vb. uygulamalarla, sorunları kısmi şekilde çözebiliyorlardı. Buna rağmen komün kültürel yapı, istisnaların dışında hiçbir toplumda istenilen düzeyde geliştirilmedi. Sebebiyse iş başına gelen devlet yönetimlerinin, sermaye sınıflarının çıkarlarına göre şekillenip, gerçek dayanışmacı (Korporasyon) kültüre hiçbir zaman sıcak bakmamalarıdır. Diğer bir nedense, komün yaşamı savunup yönetici olanların çoğu, kişilik yapılarını bu kültüre göre değil, daha çok burjuva özentili kültürün etkisinde kalıp, esas düşüncelerine ters olan görgüsüz burjuva yaşamını tercih etmeleridir. Görgüsüz burjuva özentili kültürün kaynaklarıysa, üst düzeyden alt seviyedeki yöneticiler başta olmak üzere, toplumun büyük çoğunluğunun kariyerist, imtiyaz, statücü, halka yukardan bakan megaloman kültür ve kişilikle yetiştirilmeleridir.
 
Devleti yöneten veya yönetmeye aday olan siyasi olsun olmasın her görevli, kendilerine tanınan kariyer, imtiyaz, makam, rütbe gücü ve statücü burjuva hastalıklarını bilincinden atmadan, hiçbir zaman ahlaklı ve başarılı olamayacaklarını bilmelidirler. Ahlaklı ve gerçek adaletin uygulanabilmesi için gönüllü, atama veya seçimle sorumluluk verilecek kişilere, yalnızca o görevde insanca yaşayacağı ücretin dışında, halktan birisi gibi hareket edeceği eğitim ve kültürle yetiştirilmelidirler. Daha da önemli ayrıntı, kapitalizmin bel kemiğini oluşturan liberal serbest piyasa ekonomik modelde, yeterlilik (Liyakat) yerine şefe, müdüre, patrona veya siyasi erklere yağcılık, yalakalık yapılarak derece almak, bir üst makama geçebilmek veya diğerinden fazla ücret almak gibi ahlaksız kariyer hesapları, halkın kültüründen tümden çıkarılmadıkça, hiçbir toplumun ahlaklı olamayacağı bilinmesi gerekir. Ve toplumda insanlığın açık emareleri olan paylaşım, merhamet, ar ve onur duygusu hâkim kılınmalıdır.
 
Dünyanın hangi siyasi düşüncesi olursa olsun, meslek ve işin zorluğuna göre ücretlendirmede, kısmi ücret farkının dışında, insanlar arasındaki ücret uçurumu şehir, ilçe, kasaba, köy yaşamı arasındaki her türlü yaşam farklılığı ortadan kaldırılmadan, asla adaletli bir yönetimden söz edilemez. Sorumlu her birey halktan uzak maddi, manevi en ufak bir imtiyaza sahipse, orada her türlü hile var demektir. Tarihsel şu örnekler daha açıklayıcı olacaktır.
 
Dikkat edilirse gerçek halkçı siyasetin ilkesi olan ortak üretim ve ortak tüketim (Komün) kültüre, Türkiye gibi ülkelerde dinci, ırkçı, liberal, muhafazakâr ve gelenekçiler, hep karşı çıkmışlardır. Ve bu anlayıştakiler gerçek halkçılığın komünizm olduğunu, komünizmi namusla ilişkilendirip ahlaksızlık şeklinde topluma empoze etmişlerdir. Gerici, bağnaz bu kapitalist ve aristokrat ahlaksız burjuva anlayışlar, insanların en yüce gördüğü Tanrı, din ve emeklerini sömürmektense en ufak utanç duymadılar. Eskiden teknolojik ve iletişim imkansızlıklar yüzünden, devlette yapılan yolsuzluklar asırlar boyu bilinmeden devam ederdi. Doğal olarak halkta çaresizlikten, olup bitenden habersiz, efendilerin arkasından gitmekte bir yanlışlığın olup olmadığını düşünemiyordu. Günümüzdeyse teknolojik iletişimin düşünülenden daha büyük kolaylıklar sağlaması hırsız, ahlaksız, siyasi düşünceleri ve de devlet yönetimlerini, kısa sürede deşifre etme imkânı yaratmıştır. Teknolojik bu imkânlar komün düşünceye göre yaşamak isteyenlere önemli fırsatlar yaratıyor.
 
“Yaşama Dokunan Örgütlenme Modeliyle” çağın teknolojik kaynakları, araç ve gereçler bilinçli, yerli yerince kullanıldığı zaman, art niyetli tüm siyasetler kamuoyunda deşifre edilerek hem etkilerinin kırılması hem de ahlaksızlıkları rahatlıkla halkın bilgisine sunulabilmekte. Her alanda değişimin kaçınılmaz olduğu bir geçek iken, mevcut devlet modellerinden tutalım siyasi düşünceler, inanç alışkanlıkları, siyaset ve kültürel yapılar neden değişmesin ki? Kısacası yaşama dokunmak; her bireyin bulunduğu ortam ve konuma göre halkla birlikte, birebir yaşayarak yeni bir insan karakteri, ahlak, toplum ve yaşam anlayışı başlatmaktır. Bu modelin alt başlıkları olan siyasal, sosyal, eğitim, kültürel, ekonomik ve askeri bölümler, detaylarıyla yazılıp paylaşılacaktır. 
Siyasal Dokunuş:
Sosyal Dokunuş:
Eğitime Dokunuş:
Kültürel Dokunuş:
Ekonomik Dokunuş:
Askeri Dokunuş:
 
NOT: Türkiye’de son bir yıl içerisinde yapılan saha çalışmalarıyla elde edilen gözlem ve sonuçlara göre hazırlanmıştır.
 
Hazırlayanlar: Siyasetçi Aydın CAN
           Arş. Yazar Cemal ZÖNGÜR
 
Kaynaklar:
1-Frederic Engels- Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni. Sol Yay.
2-R. G. Peffer-Marksizm Ahlak ve Toplumsal Adalet. Ayrıntı Yay.
3-Alaaddin Şenel-Siyasal Düşünceler  Tarihi. Bilim ve Sanat Yay.
4-Abdullah Öcalan-Sosyalizmde Israr İnsan  Olmakta Isrardır.
5-Noam Chomsky–Güç ve İdeoloji Üzerine. Best Yayınları
6-Yoal Noah Harari–Sapiens.  Kolektif yayınları.
7-Robert Ezra Park–İnsanın Doğası. Pinhan Yayıncılık.
8-Alfred Adler–İnsanın Doğası. Payel Yayınları.
9-David Egleman-Domingo Yayınları.
10-Wilhelm Riech–İnsanın Doğadaki Yeri. Payel yayınları.
11-Şeyla Benhabib–Marksizm Evrensellik ve Birey. Ayrıntı yayınları.
12-Charles Keit Maisels-Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.
13Yalçın Küçük- Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin Çöküşü. Tekin Yay.
14-İsmet Arkın- Politik Ekonomi. 2 Cilt. İnter Yay.
15-Karl Marks- Kapital. 3 Cilt. Sol Yay.
16-SSCB Enstitüsü Bilimler Akademisi-Politik Ekonomi. 2 Cilt. İnter Yay.
17-J. Kauczyinski-İşçi Sınıfı Tarihi. Sosyal Yay.
18- A. Abendroht-Avrupa İşçi Hareketleri Tarihi. Sosyal Yay.
19-Levis Mumford-Tarih Boyunca Kent. Ayrıntı Yay.
20-Agnes Heller-Bir Ahlak  Kuramı. Ayrıntı Yay.
21-Eugéne Enruquez-Sürüden  Devlete- Ayrıntı yay.
22-Richart Senett-Kamusal İnsanın Çöküşü. Ayrıntı Yay.
23-Doç. Dr. Hüseyin Özgür,  Doç. Dr. Murat Okçu. Dünyada Yerel Yönetimler. Üniversite Ders Kitabı.
24-Jugen Habermas-Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. Üniversite Ders Kitabı.
25-İsviçre Hükümet Modeli ve Yönetim Şekli. Almanca Wikipedi.
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...