İki Horoz

Rauf Akar kullanıcısının resmi
Ahmet bir tepsi üzerinde, dumanı tütmekte olan dolu çay bardaklarını getirip masanın üzerine koydu. Çaylar demliydi. Sesini çıkarmadı Rauf Hoca, “çaylar çok demli olmuş” demek istemedi. Kendisi de bekâr olduğu için, kısa sürede çay yapılır, biliyordu. Masada duran çaylar kendisinin yaptığı çaylara çok benziyordu. Başkası olsa belki içmezdi.

Çayın içindeki şekeri kaşıkla karıştırdıktan sonra bir yudum aldı.
“ Hiç evlenmedin mi? diye sordu Ahmet’e.
“ Hayır, Rauf Hocam… Hiç evlenemedim.”
“ Sabit bir işin gücün de yoktur senin”
“Aynen öyle Hocam... Burada idare edip gidiyoruz”
“ Denk gelmiştir yahu bir yerlerden birisi”
Cevap vermeden biten çayları doldurmak için mutfağa gitti.
 
Geniş bahçeli bir evin önüne kurulmuş, bir masanın etrafında plastik sandalyede etrafını izliyordu Rauf Hoca. Bahçede tavuklar, horozlar, güvercinler, köpekler özgürce dolaşıyorlardı. Ama nedense ortalıkta hiç kedi görülmüyordu. Adam burada tek başına yaşıyordu. Eğer bir karısı olsaydı, ortalık daha düzenli olurdu.
 
Çayları tazeleyip tekrar getirdi tekrar masanın üzerine koydu. Çayına şeker atıp karıştırmaya başladı.
 
“Zengin bir adamın kızı vardı. İstettim, vermediler ”dedi.
“ Kim vermedi?
“ Babası razıydı ama anası vermedi”
“ Kaçırsaydın o zaman kızı”
“Kız değildi Hocam. Elli yaşlarında bir kadındı”
“Elli yaşlarında mı?”
O sırada horozun birisi öttü ve yanlarındaki tavuklara kur yapıyor, onlara hava atıyordu.
“ Şu horoz kadar bile olamadık be Hocam. Bir sürü tavuğu idare ediyor”.
“Doğru söylüyorsun. Ben bile bir tavuk bulamadım yahu”
“Yoksa sen de mi bekârsın?”
“Hali hazırda boşta geziyoruz senin gibi.”
“Emekli maaşın var Hocam. Hangi tavuk sana gelmez?”
 
“Tavuk çok... Horoz da iş yok. Horoz hiç yerinde durmuyor ki. Bir kümesi bile yok. Bizim kümes işte şu araba.” Eliyle bahçe kapısının hemen önünde park ettiği Cipini gösteriyordu. “İşte bu arabada yatıp kalkıyoruz” dedi, acı acı gülümsedi.
 
“Bir kümes kirala Hocam. Maaşın var nasılsa”
“ Boş ver yahu sen beni! Anlat manitayı. Kadın istiyor muydu bari seni?
“Evet istiyordu. Tam birlikte kaçıyorduk ki, kapıda yakalandık.”
“Kapıda mı?”
“ Evet Hocam. Anası yakaladı ikimizi.”
“ Yahu, kız kaçıranların da kapıda yakalandıklarını duymamıştım hiç.”
“ Beceremedik işte Hocam”
“ Böyle kız mı kaçırılırmış?” Bir yerde buluşsaydınız.”
“ Akıl edemedik Hocam. Kısmet değilmiş”
 
Yol kenarındaki, evin yaz -kış bekçiliğini yapan adam, biraz saf birine benziyordu. Onunla kaçacak olan kadının da onun gibi saf olması olasılığı yüksekti.
 
“ Zenginler Hocam. Hem evin tek kızı. Dört beş tane tırları var.
“ Allah, Allah! Bu kadar zenginlik ve evde kalmış bir kız”
“ Öyle Hocam. Babası razıydı ama anası bir türlü razı gelmedi.”
“ Yazık olmuş kıza. Zenginlik bazen başa beladır. Bunlar zamanında kendileri gibi zengin damat falan aramışlardır ve kızın da yaşı geçmiştir. Hayat çok kısa bana göre.”
“ Kısmet değilmiş Hocam. Biz de burada zaman geçiriyoruz işte.”
“Anladım.”
Hocanın da bir zamanlar iki tavuğu olmuştu ama tavuklar başka horozlara kaçmışlardı. Horozların albenisine ve ötüşlerine inanmışlar fakat bir süre sonra horozların taklitçi horoz olduklarını anlamış tavuklar. Erken kuluçkaya yatmışlar ve civcivleri olmuş. İşte bu civcivler yüzünden bu horozları başından atamamışlar. Civcivlerle tek başlarına yalnız kalmaktansa, horozu yaradılıştan horoz olarak kabullenmek zorunda kalmışlar.
 
“Ben kaçıyorum, Ahmet,”
“Sen bilirsin, Hocam.”
“İstersen yumurta vereyim Hocam.”
“Tavuklar kızmasın sakın!”
“Görmezler ki Hocam. Hem onlar gerçek tavuk, bir şey anlamazlar.”
“Olur, ver bari.”
Ahmet topladığı altı tane yumurtayı naylon bir poşete koyup getirdi, masaya bıraktı.
Hoca kalkarken masadaki naylon poşet içindeki yumurtaları aldı ve arabasına doğru yürümeye başladı. Arabasına binip çalıştırdı.
 
Ahmet arkasından seslendi:
“Hocam yollarda tavuk bulursan, bana da haber ver. Belki gariban bir tavuğa rastlarsın”
“ Vallahi, şimdiye kadar pek tavuk göremedik yollarda ama kısmet bakalım,”
“ Yolunuz açık olsun, Hocam, yine gelin. Ben her zaman buradayım.”
“ Tamam, Ahmet, yolum düşerse uğrarım. Bakarsın bir tavuk ile dönerim”
 
Arabasıyla uzaklaşırken Rauf Hoca, horoz tekrar ötmeye başladı. “Öt öt “dedi Hoca, “Bir kümesin, yanında da tavukların var nasılsa” Dikiz aynasına baktı, kendini görünce sırıttı.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...