Rahat durun siz kardeşsiniz!

Yusuf Değirmenci kullanıcısının resmi
“Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini.” Seneca

Yusuf Değirmenci

Baskı kurmak kısa vadede telkin etmekle beraber, sonrasında bir kazanım olarak kendi hanesine puan olarak geçer. Baskı, yapanları uzun vadede yıpratırken, yapılana ise kısa vadede soluksuz bırakma hareketliliğidir. Kazanan kim, kaybeden kim kestirmek pek aklı selim ele alınacak bir durum değildir. Baskı oluşturmak, tamamen ideolojik bir donanımın sonucunda oluşur. Ayakları yere basınca, tüm toplumsal değerleri tersinden okur, okutmaya çalışır. İnat eder, kan kusar, kusturur. Söz hakkını hep kendinde görür. Şaşırtır. Yani demokratik altyapısı olmayan bir oluşum, baskının kaçınılmaz gereksiniminde, hız tanımaz. İktidar olmanın en bariz örneği, kendisine karşı olanları ötekileştirerek baskı oluşturma mantığında, sınır tanımayışıdır. Doğal olarak iktidar, eğer kendi içine dönük büyümeyi hedefine koymuşsa ve gizli emelleri varsa, acımasızlaşır ve ortalığı kavurup savurur. Her şeyden intikam alan bir iktidar, geçmişi ile her an yüzleşen bir ruhtadır diyebiliriz. Bu onları, tetikte olmaya yoğunlaştıran kazanımın şiddetli çabasıdır. O yüzden her yol, mübahtır, sevaptır.

***

Hiçbir şeyin doğal olmadığı, her şeyin yapay biçimde geliştiği bir ülkede, iktidardan doğal tavırlar beklemek, insani açılımlar yapmasını talep etmek, belki doğru bir yaklaşım olabilir, ama doğallığından sıyrılmış bir toplumsal gerçekliğin farkında olan iktidarın en iyi yapacağı şey, baskıdır. Yapılan tüm baskıları da demokrasi adına, halk adına yaptığını birilerine inandırmasıdır. Uzun yıllar iktidarda kalmayı başarmış bir hükümet, eğer zaman kavramından yola çıkarak, hesaplayacaksa, başarılı olduğu kesindir.

***

Meseleyi tersinden ele alırsak, uzun yıllar siyaset arenasında kalmak, iyi hesap yapmış olmanın tarihi olarak ele alınabilinir. Fakat, bizler hep siyasetin acımasızlığından söz eder dururuz; oysa acımasız olan, siyasete katkılarıyla siyasetçidir. Uzun yıllar siyasette kalmış biri, pohpohlanmayı alışkanlık haline getirir. Onu pohpohlamasan, yanarsın. Her siyasi oluşum, kendi medyasını, kendi sanat çevresini ve edebiyat çevresini oluşturur. Karşıt olanlar,  eleştirenler adam olmayanlardır. Onlar, hep kaybeden taraf olarak baskının namlusunda hedeftirler. Kötüdürler. Diğerleri iyidir çünkü hükümeti överek nerede durduklarını, hesapsal mantıklarından yola çıkarak sabitlemişlerdir. Bu sabit sanatçılar ya da medyacılar, her döneme sabitlenerek, taraf olmanın tablosunu oluştururlar. İktidardan yana olmak, sanatçı olmanın dışında her şey olabilme yaklaşımıdır.

***

Yasaklamak, ifşa etmek, menetmek, tehdit etmek, sık sık gündemleşen serisel bir yaklaşım oluyorsa bir ülkede, o ülke ve o ülkenin yöneticileri mevcudiyetten memnundurlar. Her baskı bir hırsın yeni bir hırsla yenilenmesi demektir. Bir gün diyerek başlayan, diğer gün yeni bir gün olarak düşman olan ilişkilerin derinliği, acayip kinsel hal almışsa, daha ilk adımda yapılan anlaşmaların, dönemsel farklılığına denk, derin siyaset ahlakının olmayışından kaynaklıdır. Siyasetin doğasındaki devinimin çıkarsal hali, siyasetçiyi düşman yapabiliyor. Siyasetçi iseniz, bugün dostunuz olan, yarın düşmanınızdır. Bu anlaşılır durum belki tüm dünyada farklı farklı hallerde ortaya çıkarken, insan olmanın en gerekli durumu, nerede durmasını dayatan o, saygı, empati duygusu, sınırlayıcı rol alıyor. Maalesef, Türkiye’de, bu insani duygular kendini göstermiyorsa, siyaset yapmanın dışında hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir. Bugün siyasetin o sahte gülücükleri, sokak sokak  halka karışım, yenilen simitler, tatlılar, içilen çaylar ve beraberinde oluşan o mekanik gülücükler, sahte, dürüst olmayan siyasetçileri tanımlar. Ne yazık ki, hesaplanan her şey bir diken gibi batıyor.

***

Bir siyasetin bir diğer siyasete tahakkümü, karar vermesi, yargıyı ‘müzik kutusu’ gibi oynatması, yasaklardan, sansürden kendisine kaleler inşa etmesi, zorbalığın yasalarını çıkartması, buna demokrasi demesi, her şeyi tersinden halletmek istemesinden kaynaklıdır. Kendi kalelerini yıkan bir siyaset, gösteriyor ki, daha çok yıkılacak kaleleri vardır.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...