Sürüklendiğim Her yerde Tutunmaya Çalıştım

Keje Elif Orhan kullanıcısının resmi
“Yücel Yeşilgöz /Ben ayrıldığımda eşim hamileydi ve Berfin’in doğumunu bir pelür kâğıda yazılmış mektuptan öğrenmiştim bir dağ köyünde. Benden sonra doğmuştu ve kendisiyle ilk kez Amsterdam havaalanında tanışmış oldum. Ben ona değil ama o bana yabancıydı. İşte hazin şiir böyle yazılır (sordun ya şiirlerini nasıl yazıyorsun diye sevgili Elif)”

 

Şair-yazar-politikacı Yücel Yeşilgöz’le sanat-politika-şiir üzerine sohbet ettik!

Bu haftaki yazımda güzel bir kalem, güzel şiirler yazan bir yürek ve dostluğunu  sevdiğim  Yücel Yeşilgöz’ü tanıtmak istiyorum.

Kendisiyle Röportaj yapacaktım, ancak baktım ki dostum kendi kaleminde kendini daha iyi ifade ediyor. Bende onun anlattığı şekilde okurlarımıza tanıştırmak istiyorum.





 Elif ORHAN; Sayın Yeşilgöz aylardır sizin duygu yüklü, gizemli bir şekilde yazdığınız güzel şiirlerinizi okuyoruz. Yazdıklarınızla hayal âleminde yolculuğa çıkarken aklımıza gelen soru da şu oluyor. Kimdir Yücel Yeşilgöz, bize anlatır mısınız?



Yücel Yeşilgöz; Sevgili Elif, mademki sordun anlatayım: Dersim’de doğdum. Babamın mesleği nedeniyle Xarpet ve Dersim’in köylerinde ilköğrenimimi bitirdim.  Elazığ, Bingöl, Antep ortaokul ve liselerinde devamını tamamladım. Adım hala künyelerde Antep Lisesi mezunu yazar.



Sonrasında Ankara Hukuk Fakültesine girdim. Faşistlerle kavgalara giriştim demeyeyim de, çokça faşistlerden dayak yedim. 12 Mart olunca gözaltına alındım, tutuklandım. Ötesini anlatmayayım… Hukuk felsefesi kitabım (sanık olarak)  yanımdaydı!



Elif ORHAN; Sayın Yücel Yeşilgöz Türkiye’de  hem devrimci hem de Dersimli olunca çifte baskılar olacağı kesin. Siz hukukçu  olmanıza rağmen baskılara maruz kaldığınız mı?



Yücel Yeşilgöz; Mezun olduktan sonra hâkimlik sınavlarına girdim. Hem yazılı, hem de sözlü sınavlardan geçtim. Heyecanlıydım. Artık askerliğe gitmek zorundaydım: mecburi ya! Balıkesir’de Kura çektim. Yeniden Elazığ! 650 kuranın arasından Elazığ çıkar mı? Çıkarın, ayrımcılığın ve ırkçılığın en yoğun olduğu bu kent yakamı bırakmıyordu.



Dönüşte hâkimlik stajına başlamayı beklerken saman kâğıdına yazılı bir mektupla bana dış kapı gösterildi. Aynı dönemlerde devrimcilik yaptığımız, birlikte hapis yattığımız arkadaşlarım hâkimliğe alınmıştı ama bana yasaktı.



Avukatlığa geçişim böyle başladı. Bir yandan avukatlık stajı yaparken -ki yasaktı- bir yandan da Ankara Belediyesi’nde teftiş kurulu üyeliği yaptım. Dalokay gidip, Ali Dinçer gelince bana kapı gösterildi. Ama ben hep devrimci kalmaya devam ettim. Serde 68 kuşağı geni vardı ve de başımda…



Elif ORHAN; Bize birazda siyasi mücadelenizi anlatır mısınız?



Yücel Yesilgöz; Bu arada Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi ile tanıştım. Ya da o zamanki adıyla Özgürlük Yolu.

Bu kanalla TÖB-DER genel merkez avukatlığına, sonrasında DISK, Genel-İş avukatlığına geçtim. Diyarbakır’a gittim. Ha, unutmadan söyleyeyim TÖB-DER avukatıyken İstanbul’da gündüz-gözü, karakol bitişiğinde faşistlerce sokak ortasında ölesiye dövüldüm. Adamlar beni dövmeyi seviyor. Ne yapayım!



12 Eylül geldi. Artık kaçaktım. Dört koldan aranıyordum. Onlar fotoğraflı “Wanted” afişimi eşimin annesinin apartmanının kapısına asarlarken ben Iran Kürt köylerinde buldum kendimi. Önce Iran, sonra Irak, daha sonrası Suriye  Kürt dağlarında, ağaç altlarında geçen serüvenin günlüğünü tuttum. Ancak bir baskın sırasında Pastarların eline geçmesin diye yırttım. Şimdilerde aklımda kalanlarla yeniden kaleme aldım. Umarım doğruya yakın olmuştur. Sevgili Elif, bu dört yıla yakın savrulmuşluğumun öyküsünü de sana göndereceğim.



Elif ORHAN; Geldiğiniz Avrupa’daki yaşantınızı bize nasıl anlatmak istersiniz?



Yücel Yeşilgöz; Sonrasında önce Almanya’ya, bilahare Hollanda’ya geldim. Parti çalışması için biricik “tabanımız” olan Karakoçanlı Ido’yla buluştuk.

Sabah, akşam Karakoçan kahvelerine gittik. Cam bardaklarda demli-koyu çaylar içtik. Bir hayli sempatizan kazandık.

Ama çoğu bizim Ido’nun sempatik kişiliğine, bir kısmı da benim ajitelerime bağlıydı. Olsun, halkımıza ve kitlelere yayılıyorduk! Tamam, Mao amcanın dediği gibi, devrim bozkırlardan, Lenin dedemizin dediği gibi zincirlerini kopartmış  işçilerin fabrikalarından ya da Jack London abimin varoşlarından ve gemi atık yerlerinden değil, bir başka diyarlarda başlıyordu hayatım…



Hollanda’da kısa sürede oturum aldım. Ama oturum almadan önce de geçici pasaportla Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde aralarında, parlamentoları da dâhil olmak üzere Türkiye’de insan hakları ve Kürt sorunu konularında durmadan, her imkân dâhilinde konferanslar verdim, nutuklar attım.

Mültecilik sürecindeki avukatım Peter Paul ve Anja sonradan yakın arkadaşlarım oldular...



Eşimi ve kızlarım Dilan ve Berfin’i içinde bulunduğum hareket kaçak yollarla Atina’ya getirdi. Kendi imkânlarımla (sağ olsun Almanya’daki halamın eşi Mustafa abi sayesinde) Hollanda’ya geldiler. Ben ayrıldığımda eski eşim hamileydi ve Berfin’in doğumunu bir pelür kâğıda yazılmış mektuptan öğrenmiştim bir dağ köyünde. Benden sonra doğmuştu ve kendisiyle ilk kez Amsterdam havaalanında tanışmış oldum. Ben ona değil ama o bana yabancıydı. İşte hazin şiir böyle yazılır  (sordun ya şiirlerini nasıl yazıyorsun diye sevgili Elif). İkisi de büyük-büyük okullar bitirdiler.  Okuttuğum için ben, okudukları için onlar keyifliler. Zaten bir Dersimli okumak, okutmak dışında ne bilir ki…





Elif ORHAN; Sizi „Türkiye'nin Mafyası“ isimli kitabınızla tanıyoruz. Büyük ilgi gören bu kitabınızdan sonra sanki bir sessizliğe gömüldünüz, bunun bir nedeni var mı, yoksa yanılıyor muyum? Ya da derin sessizlikten sonraki patlama mı var?



Yücel Yeşilgöz; Sorunun bir bölümü doğru. Türkiye’nin mafyası büyük ilgi gördü. Prof.  Bovenkerk’le birlikte yazdığımız kitap Hollanda’da ‘bestseller’ sattı. Yunanca ’ya, Türkçe’ ye çevrildi. Sonrasında güncelleştirilmiş hali İngiltere ve Amerika’da basıldı.

Ama benim bundan sonra durduğum doğru değildir. Çok çeşitli konularda yayınlar yaptım, alan araştırmaları yaptım.

Rus fahişelerinin durumu için Rusya’ya, eşcinsellerin vaziyetlerini anlamak için eşcinsel diskolarına gittim. Bütün bunları ne kadar iyi bir insan olduğumu anlatmak için diye değil, araştırmacı olmak böyle bir şeydir demek için anlatıyorum. Her biri geniş ilgi gördü.



Elif ORHAN; Sayın Yeşilğöz Dersimli, gerilla yaşamını içinde gelen ve Hukuk Fakültesi'ni bitiren, uzun zaman siyaset yapansınız...

Ayrıca 1980 askeri darbesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kaldınız. Daha sonraki yıllarda geldiğiniz Avrupa’da Amsterdam Üniversitesi'nde akademik çalışmalarını Utrecht Üniversitesi'nde sürdürerek 1995 yılında "Allah, Şeytan ve Hukuk" başlıklı teziyle doktor unvanını alarak.

Hollanda Kraliyet Nişanı sahibi oldunuz. Şimdi bu başarılı geçişten sonra belli bir sessizlik izliyor. Ve sizi bu kez şiirlerinizle duyuyoruz..

Sayın Yeşilğöz ne zamandan beri şiir-yazı yazıyorsunuz, sizi şiirlerinizde bazen umudu kovalayan, bazen umutsuzluk ve bazen de hayalperest-gizemliye dert yanan olarak okuyoruz..

Şiir yazmak nasıl bir duygudur, Yücel Yeşilğöz nasıl yazıyor?



Yücel Yeşilgöz; Önce bu ülkedeki en önemli anti-ırkçı, ayrımcılığa karşı, azınlık hakları konularında çalışma yürüten örgütlerin yönetimlerinde çağrı üzerine görevler üstlendim. Katkılarım oldu mu, bilmiyorum.



Nihayet iş ve yayın hayatım başladı. Önce Utrecht Üniversitesi’nde Çağdaş Türk Edebiyatı dersleri vermeye başladım. Uzun sürmedi; Ülke çapında tanınmaya başladım. Radyo, gazete ve vardım artık.

Ama TC gecikmedi. Bir kanalla (Ermeni arkadaşım) bir timin geldiğini, bir kahvehanenin üstünde yattıklarını ve beni vuracaklarını söyledi. Mecburen avukatıma gittim. O da polise başvurdu. 

Polisle görüşmemize gizli örgüt temsilcilerinin de katılmasının iznini bizden istediler ‘he olur dedik’. Olay deşifre olunca diplomasi araya girdi; postu kurtarmış oldum. Kayıtlar hala mevcuttur. Meğer delinmeye müsait ne post varmış bende de…

Doğrudur, doktorluk unvanım vardır. Utrecht Üniversitesinde kurulmuş kültürel kriminoloji kürsüsüne Prof. olduğumda doğrudur. Ancak bu son unvanım uzun sürmedi. Yönetimle başlayan anlaşmazlıkla akademik hayatıma son verip eve çekildim.



Şimdilerde Ece’ye (biraz Çerkez yanım işte ondandır) şiir yazıyorum. Kendisi Amerika’dan, Pakistan’a kadar mikrop araştırmaları yapan bir akademisyendir. Beni sevmesi bu mikrop uzmanlığındandır belki de…



Hikâyem bundan ibarettir. Sen sordun ben anlattım.



Elif ORHAN; Sayın Yeşilgöz teşekkür ederim. Dersim Xızır’ı sizi, Dersimlileri ve dostlarını korusun..



 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...