
Mahkemede oğlunun davası sürerken karşı tarafla (oğlunu vuran polis ve arkadaşları) ilk defa karşılaşacaklar. “Can güvenliğimiz yoktur” diye mahkemeye gelmemiş, mahkeme heyetine dilekçe göndermişler.
Mahkemede duruma itiraz eden babam Niyazi Türkmen Mahkeme Heyetine: “Biz siviliz ama can güvenliğimizden korkmuyoruz. Sizlerin karşınıza çıkıyoruz, her yere de gidiyoruz. Ama onlar devletin her türlü imkânlarından yararlanıyorlar, bellerinde silah rahatça adam vuruyorlar ve üzerlerinde devletin resmi elbisesini taşıdıkları halde yine de “CAN GÜVENLİKLERİ YOK!“ diye mahkemeye bizim karşımıza çıkamıyorlar. Burada bir adaletsizlik yok mu Hâkim Bey?” diyor.
Mahkeme heyeti babamın bu cümleleri ardından sarsılmış olacak ki kabahatini kapatmak adına “Sen kendini ne sanıyorsun? Haddini bil be adam! Çık dışarı. Seni mahkemeden atıyorum!” diyor ve görevlilere talimat verilerek babamı salondan çıkartarak, Adliyenin dışına atıyorlar.
Niyazi Türkmen’in kusuru çocuğunu savunmak, bunu yaparken de Ülkesinde adaletin herkese eşit dağıtılmasını istemek, arzu etmek ya da talep etmek yalnızca.
Mahkemeden çok sinirlenerek eve gelen babam durumu hazmedememiş. Evde iki sefer kalp krizi geçirmiş daha sonra durumu anlaşılınca ablam Selvinaz tarafından zorla SSK Dışkapı Hastanesine kaldırılıyor.
Hastanede doktorlarımızın tüm çabalamalarına rağmen kurtarılamayarak babam Niyazi Türkmen orada da yeni bir kalp Krizi geçirerek hayata gözlerini yumuyor.
Ertesi gün olan 12 Temmuz 1979’da onu toprağa verdik.
Sevgili babacığımın toprağa verilişinin üzerinden tam 36 yıl geçti.
Seni her zamanki gibi özlemle, saygıyla ve şükranla anıyorum.
Işıklar içerisinde uyu.
Oğlun Ali Cemal Türkmen