Bizim Karının İsmi Neydi?

Akman Gedik kullanıcısının resmi
Doğum tarihi standart olan arkadaşlarıma gelsin...

Toplu kaydedilmeye gidilince bir yıl ara ile genelde birinci ayın biri olurdu çoğunun doğum tarihi. Hem basit hem de akılda kalandı “1“rakamı. Bu mesele de öyle bir mesele...
Çok eski vakitlerden bir vakit, siz deyin yarım asır... Erzincan'ın dağ köylüklerinde bir köy varmış ve o köyde ismi Kekil olan bir amca yaşarmış. Çiftçilikle, hayvancılıkla kader birliği içindeymiş Kekil amca. İşi gücü toprakmış. Eker biçer... Harman döndürür, harman kaldırır... Yağmur yağınca çayırı aklına düşer, çok su alınca çayır çok ot verecek diye hayra yorarmış Kekil amca. Çok otu koyuna, ineğe verince de çok süt alacak demektir diye iyice gözlerini belertirmiş. Başka da faydasını bilmezmiş. Yıldızlar da elektriğin olmadığı o yıllarda gecelerini aydınlatan lambaymış. Topraktan, koyunlardan, ottan anlarmış ama diğer dünya işlerine akıl sır erdiremezmiş. Anlayıp da ne yapacakmış he canım!
 Bu arada boy boy çocukları çoğalmış evin içinde. Çoktan bir elin sayısını geçmiş çocuk sayısı.
Günlerden bir gün köyün muhtarı Kekil amcaya, “Çocukları nüfusa kaydettir artık. Birkaçının okul çağı geldi. Birkaçının okul çağının üstünden kaç yıl geçti. Okusunlar, bakarsın memur olurlar, kurtulursun, kim bilir?” demiş.
Muhtar demek köy yerinde, devletin bir kolu gibi bir şey. Hatta köylüler kendi aralarında muhtar için, “hükümetin parmağı” gibi bir kelam icat etmişler. Muhtar öyle dedikten sonra bir düşüncedir almış Kekil amcayı. Bugüne kadar askerliğinin dışında kendi köyünün dışına çıkmışlığı yok. Bir köyünü biliyormuş bir de tarlalarını. Köyün yaylalarını da biliyormuş. Bunların dışında her yer ona ürkütücü... Nasıl varsın nahiyeye, oradan da Erzincan'a... “Çaresi yok, mecburen gideceğiz çocuklara nüfus cüzdanı lazım...” diye için için düşünmüş durmuş Kekil amca.
Nihayetinde beklenen gün gelmiş çatmış. Sora sora Nüfus Müdürlüğünü bulmuş. Girmiş içeri, elinde köşeli şapkası hazır vaziyette beklemiş. Bakınmış etrafına duvarlar griye boyalı. Pek bir soğuk, ürkütücü gelmiş Kekil amcaya. Köyünün üstünden geçen dumanlı dağlar geçmiş aklından.    
 Gözlüklerinin üzerinden bir bakış fırlatınca Memur Bey, katbekat artmış Kekil amcanın korkusu.
 “Ne istiyorsun?” demiş memur, buyurgan bir eda ile.
 “Çocukları kaydetmeye gelmişem Memur Beg,” demiş Kekil amca, vızıltıyı andırır bir ses tonuyla. Sesi içine kaçmış sanki. Uzatmış elindeki istidayı.
  Memur yine gözlüğünün üzerinden bir bakmış istidaya.
   “Kaç çocuğun var?”
Bir ter basmış Kekil amcayı. Ellerini önünde çapraz vaziyette tutmuş tutmasına da heyecandan olsa gerek koyamamış bir yere. Bacaklarını bir titreme sarmış. Başlamış saymaya çocuklarının ismini... Bazen sırasını bazen isimlerini karıştırsa da söyleyebilmiş neticede.
 “Anne adı ne?”  diye sormuş memur yüksek bir sesle.
Ses odanın içinde yankılanmış ya da Kekil'e öyle gelmiş. Boynu yana doğru daha bir düşmüş, iyice büzülmüş. “Anne adı ne?” … sorusu kafasının içinde yankılanmış kaç kez. “Neydi ulan neydi karının ismi!..” diye içinden söylenmiş, düşünmüş lakin bulamamış. Duman tutmaya Kekil'i, bir yutkunmuş, dili damağı birbirine yapışmış. Heyecandan, karısının ismi aklından uçmuş gitmiş o saat. Düşünmüş, düşünmüş... O kara kara düşünedursun...
“Kardeşim, karının ismini bilmiyorsan ne diye gelmişsin çocukları kaydetmeye? Git öğren de gel, sizin keyfinizi mi bekleyeceğiz?” demiş Memur Bey ve sert bir tavırla kapıyı işaret etmiş Kekil amcaya...
Ne yapsın Kekil amca, “Neydi lan bizim karının ismi?” demiş kendi kendine, düşünceli düşünceli Hükümet Konağının merdivenlerinden inerken.
Karşıdan bir tanıdığı geliyormuş. Kekil ile tokalaşmışlar. Hâl hatır sormuşlar birbirlerine. Adam, “Gülizar bacım nasıl?” der demez, Kekil, “Yahu Hak razı olsun senden, tabii ya, Gülizar'dı benim karının ismi...” demiş ve adamın konuşmasını bitirmesini beklemeden gerisin geri dönüp çifter çifter çıkmış merdivenleri ve yeniden Hükümet Konağına girmiş.
Adam arkasından bakakalmış.
 
      Akman Gedik

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/25/2025 - 10:25
02/20/2025 - 10:30
01/18/2025 - 21:05
11/20/2024 - 20:50
11/14/2024 - 19:11

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...